Batı medyasının taktığı adla “Küçük şişman felaket”, aslında Donald Trump’ı da, politikayı bildiğini sanan batılı politikacıları da cebinden çıkaracak kadar usta biri olduğunu gösterdi. ABD savaş gemileri burnunun dibine kadar her geldiğinde nükleer füze test ederek gücünü gösteren, komşularını kendisine karşı kışkırtanlara da pabuç bırakmayan Kuzey Kore lideri Kim Jong- un’un, ülkesi saldırı altındayken savunma konumundan vazgeçmeyeceğini, ama “dünyayı tehdit” ederken bile aslında barıştan yana olduğunu defalarca söylediğini duyan olmadı pek.

Kim Jong- un, Trumpseverlerin inanmamızı istediği gibi bir canavar değil. Tam tersine, başından beri barıştan yana bir lider. Babasının ölümünden sonra görevi devraldığında, 2013’de yaptığı konuşmada Güney Kore’ye “dostluk eli” uzattığını kaç kişi anımsar bugün. O gün yaptığı konuşmada genç lider, Güney Kore’ye “cepheleşmekten” vazgeçmesi çağrısında bulunmuş, önem verdiği tek konunun ülkesinin yaşam standardını yükseltmek olduğunu belirtmişti. Kore’nin bölünmüşlüğüne son vermenin yolunun zıtlaşmayı bırakmaktan geçtiğini de vurgulayan Kim’in en çarpıcı cümlesi bence şuydu: “Geçmişteki ilişkilere bakıldığında, aynı vatanın evlatları arasındaki cepheleşme, savaştan başka bir yere gitmedi”.

Trump’ın son zamanlarda gittikçe saldırganlaşan tavırlarından Kuzey Kore de payını aldı, malum. ABD’nin maço Başkanı, aslında ticari rakibi olarak gördüğü Çin’e de dolaylı olarak bulaşmanın bir aracı haline getirdiği Kuzey Kore’ye çullanırken iki Kore’nin yer aldığı bölgeyi bir gerginlik coğrafyasına çevirdi. Kendi halkını Kim’in nükleer silahları ile korkutarak ülkesinin yıllar önce özellikle Reagan ile “askerileştirilmiş dış politikası”nı sürdürmeye kararlı olduğunu gösterdi.

Bölgesel savaşlardan medet uman, yerel aktörleri bu savaşlarda ABD çıkarları için kullanmayı seçen Trump, sorunlu bölgelerde “düşman kardeş” kabul edilen toplumları birbirine düşürmek için mevcut sorunları krize dönüştürecek her fırsatı kullandı. İsrail-Filistin sorununu derinleştiren Kudüs kararı, iki Kore arasındaki sorunları iyice arttıran Kuzey Kore’ye yönelik kışkırtıcı tutumları son örnekleridir bu politikasının.

Kuzey Kore lideri Kim Jong- un’un böylesi provokativ bir ortamda bile, savunma politikasından (yani 2017’de 20’den fazla füze denemesi yapmaktan) asla vazgeçmeden , hem de doğrudan ABD’ye görüşme çağrısı yaptığını gerçekten anımsıyor muyuz? Çok zaman geçmedi oysa, Aralık ayında Kim, yaptığı nükleer testleri dünyaya “tehdit” gibi gösteren ABD Başkanı Donald Trump’a bir çağrı yapmış, “güvenlik garantisi” konusunda ABD ile “doğrudan” görüşme talebinde bulunmuştu.

Bu şu demekti açıkça, “nükleer denemelerimi ABD tehdidi yüzünden yapıyorum. ABD bana saldırmayacağı garantisi verirse ben de denemeleri durdurum. Bunu konuşmaya hazırım” demekti. Kim Jong-un’un bu önerisine Rusya Dışişleri Bakanı Servgey Lavrov da destek vermis, Rusya olarak arabuluculuk yapabileceklerini söylemişti. ABD Başkanı Trump’ın buna yanıtı tabii ki olumsuz olmuştu.

Batı basının “deli”, “küçük roket adam”, “deli şişman” diye sıfatlar taktığı Kim Jong- un, krizin Trump’la çözülemeyeceğini, aksine sorunun kendisinin ABD olduğunu bilecek kadar akıllı bir lider. Ülkesi ABD karşıtlığının deneyim kazandırdığı bir diplomasiye sahip. Ondan yararlandığı da kesin. O nedenle son hamlesi Trump’ı çok şaşırtmış olmalı. Trump’ı devreden çıkarıp Güney’le muhatap olması akıllıca bir tavır oldu. Neredeyse herkesin her an bir savaş çıkmasını beklediği bir anda Güney Kore’ye yine “barış eli” uzatan, “diyalog çağrısı” yapan Kim Jong- un oldu. Kuzey Kore’nin lideri yeni yıl mesajında Güney Kore’ye diyalog teklif edince, Güney Kore de kabul etti. İki ülkenin yetkilileri dün sınır köyü Panmunjom’da bir araya gelerek müzakerelere başladılar. Kuzey Kore’li sporcular Güney Kore’nin Pyeongchang kentinde 9 Şubat’ta başlayacak Kış Olimpiyat Oyunları’na katılacaklar. İki ülke arasındaki telefon hattı da yeniden açıldı. Askeri görüşmeler de yakında başlayacak.

Diyalog çağrısı, barış önerisi hep “canavar Kim’den” geliyor farkındaysanız.

Korkulacaksa Trump’dan korkulsun.