Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

BirGün’nde, “İçeriye Mektuplar” başlıklı yazımın çıktığı gün (26 Aralık 2016), Bursalı meslektaşlarımdan Nahit Kayabaşı telefon etti. Ozan kimliği ile de tanınan Kayabaşı, Türkçe konusunda titiz bir arkadaşımızdır. Sağ olsun, sık sık arar ve “Dilin Kemiği” köşesinde yazdıklarımızdan övgüyle söz eder. Ama bu kez karşı görüş belirtmek için aramıştı beni. O günkü yazımda geçen “hapishaneci” sözcüğünün doğru olmadığı görüşündeydi çünkü…

Yazıya yeniden baktım. Aslı Erdoğan’a yazdığım mektubun bir yerinde şöyle demişim: “Yeni yaratılarınız için oradan sağlıklı çıkmanız gerekiyor. O nedenle cezaevinde hem ruhsal hem bedensel açıdan güçlü kalmak önem taşıyor. Deneyimli hapishaneci Necmiye Alpay’la koğuş arkadaşı olmanız bu açıdan bir şans sayılmalı.”

Ben “hapishaneci” sözcüğünü, “uzun süre hapis yatmış kimse” anlamında kullanmıştım.

Nahit Kayabaşı arkadaşımız, “-ci” ekinin sözcüklere iyelik anlamı kattığını, o nedenle “hapishaneci” sözcüğünün Türkçenin mantığına uygun düşmediğini söyledi. İlk bakışta haklı gibi görünüyordu. Nitekim sözlüklerde de yer almıyordu bu sözcük…

Nahit Kayabaşı’nın önerisiyle konuyu biraz araştırınca, “hapishaneci” sözcüğünün hayli yaygın biçimde kullanıldığını gördüm. Hem de tanınmış yazarların yazılarında…

•••

“Hapishane-ci” sözcüğünün sonundaki “-ci” eki, dilbilgisi bakımından bir “yapım eki”dir. Yapım ekleri, eklendiği sözcüklerin anlamını değiştirip onlardan yeni sözcükler türeten eklerdir. “-ci” eki de ad soylu sözcüklerden yeni adlar ve önadlar türetmeye yarayan çok işlek bir ektir. Sözgelimi “yorgan-cı” sözcüğünden, “yorgan yapımıyla uğraşan kişi” anlaşılır. “Lokanta-cı” ise, aşevi işleten kişidir. Ama “kapı-cı” dediğimizde, kapı yapan ya da kapı alım satımıyla ilgili birinden değil, konutlarda hizmet veren görevlilerden söz etmiş oluruz. Bunun gibi, “yol-cu” sözcüğü de yola çıkan insanı tanımlar, yolun sahibini değil!

Bu yazıyı yazmaya hazırlandığım sırada, L. Doğan Tılıç arkadaşımızın Cumhuriyet ve BirGün gazetelerinde aynı gün (28 Mart 2017) yayımlanan “İçeriye Mektup” başlıklı yazısıyla karşılaştım. O da benimkine benzer bir başlık atmıştı yazısına. Şu satırlar o yazıdan:

“Görüş günleri karşılıklı birbirini avutur hapishaneciler ve hapishaneci aileleri. (…) Aileler başka tabii… Hapishaneci için en zor zamanların en güvenilir limanlarıdır onlar, sığınabileceğiniz.”

Doğan Tılıç, iki tümcede üç kez kullanmış “hapishaneci” sözcüğünü…

Üstelik, bu sözcüğü kullandığı ilk yazısı da değil. İşte onun eski bir yazısından bir başka alıntı daha:

“Hapishaneci hapishaneciyi voltasından tanırmış... Biz de eski hapishaneciyiz ya, onu dükkânın önünde volta atarken gördüğümden beri, bir muhabbet var aramızda.” (L. Doğan Tılıç, “Soyu tehlikede olanlar... (2)”, BirGün, 23 Mayıs 2009)

Başka yazarlardan da hayli renkli alıntılar yapabiliriz:

* “Şair, devrimci, yazar, örgütçü, hapishaneci, kavgacı, mimar, sosyalist Nail V., ömrünün ikinci yarısında durulurken, insanın kızılından doğanın yeşiline dönüşen çevre dostu kimliğini vurguladı.” (İlhan Selçuk, “Sencil Felsefenin Güzelliği“, Cumhuriyet, 2 Nisan 1997)

• “Senden ayrı düşmüş âşığın halini gör. Kötülüklerle dolu olan dünyaya bak, ey hapishaneci padişah, mahmur susamışı görmezlikten gelme!” (Mevlâna, Divan-ı Kebir’den)

Tüm bu alıntılar, “hapishaneci” sözcüğünün çok geniş bir yazar yelpazesince kullanıldığını gösteriyor. Ama asıl “bomba”yı sona bıraktım! Şimdi yapacağım alıntı, sanırım bu sözcük konusundaki duraksamaları temelden gideremeye yetecektir. Çünkü sözcüğü kullanan, herhangi biri değil; gürül gürül Türkçesiyle ülkemizin tartışmasız en büyük yazarlarının başında gelen Yaşar Kemal’dir…

Gazeteci Nedim Şener, cezaevinden çıktıktan sonra, Vaniköy’deki evinde Yaşar Kemal’i ziyaret eder ve onunla bir söyleşi gerçekleştirir. Şener, bu söyleşiyi aktarırken, yazısının bir yerinde şöyle der:

“O sırada telefon çaldı. Yaşar Kemal arayana, ‘Arkadaşımla oturuyorum, konuşuyoruz’ dedi. Karşıdaki ses, ‘Kim o?’ diye sorunca da, ‘Kim olacak, hapishaneci işte benim gibi. Hapishaneci olmayan arkadaşım var mı ki benim?’ diye cevap verdi. Sonra ‘Ben de hapis yattım. Komünistim diye çok yatırdılar, çok uğraştılar benimle. Ama hâlâ vazgeçiremediler. Hâlâ komünistim’ dedi ve kahkahayı patlattı.” (“Gazeteciden terörist olmaz”, Posta, 3 Ekim 2013)

•••

Dilin mantığına aykırı gibi görünse de, kimi sözcüklerin süreç içinde dönüşerek başka anlamlar kazandığını sıklıkla görüyoruz. Örneğin “görüşmeci”, “duyum” ve “söylem” gibi öz Türkçe sözcükler de, günümüzde gerçek anlamları dışında yeni anlamlara yelken açan sözcükler arasındadır. Bir de yazın alanında “eğretileme” (istiare) diye bir söz sanatı vardır ki, bir sözcüğün, alışılmış anlamı dışında kullanılmasıdır. Bu yöntemle, bir şeyi anlatmak için, ona benzetilen başka bir şeyin adını kullanabiliriz.

•••

Yazıyı konumuzla bağlayıp öyle noktalayalım:
Tüm “hapishaneci dostlar”a selam olsun!