Hani derler ya “adı üstünde”; yok, Hasan, soyadının imlediği gibi “uysal” değildi; özellikle gazetecilik bağlamında ödün vermeksizin ele aldığı incelediği araştırdığı soruşturduğu konularda…

Önemli bir yazar(başta “Gizli Örgüt Nasıl Kurulur?”), gazeteci, sporcu, ressam Hasan Uysal’la ortak noktamızdan biri Kütahya doğumlu oluşumuz. Ama o benden sonra. Küçüğümüz. Yaşlısı “ben” yaşamda, ama genci “o” göçtü gitti geçen hafta… Dostluğumuzun başladığı yıl 1986. Hiç kopmadık, araya görüşemediğimiz kimi aylar girse de. Ne zaman Ankara’ya varsam, ona ulaşırdım önce, o da bana İstanbul’a geldiğinde. Ayvalık’a geçtiğinde de öyle. Yazları daha yakındık, biz tek göz odada otururken Güre’de. Karşımız İda dağları ve Hasan taparcasına severdi oraları. “Maden Sömürgesi” adını verdiği mektupta şöyle diyordu özetle:

“Kaz dağları, İDA… 7 bin yıl öncesine dayanan tarihi ile Ege uygarlıklarının oluşup gelişmesinin kaynağı: Truva, Assos ve Antandros’un mekanı. Kısacası insanlık kültürünün ilk kez biçimlendiği mekân burası. (…)Sayısız su kaynağının merkezi ve soğuk sıcak termal kaynaklara sahip. Kimi yerinde Akdeniz, kimi yerde Karadeniz bölgesine has iklimi yaşıyor. Kızılçam ağırlıklı yüksekte ise Karaçam var. Ayrıca yer yer kayın, meşe, ıhlamur, fındık, gürgen ve kestane ağaçları bulunuyor. Yükseklerde yetişen bitkiler, yayılma olanağı bulamadığından yöreye özgü endemik bitkiler açısından müthiş bir zenginliğe kavuşmuş. Bu arada Kazdağı göknarı dünyada tek.

Daha da anlatabilirim ama özet olarak bir cennetten söz ettiğimi anladınız. Böyle bir yerin üzerinde titrenilmesi gerekirken, yıllar önce ulusal tabiat bölgesi ilan edilen bölge; ilkel yaratıkların idaresi altına girince; burada maden aranabilmesi için yüzlerce rantçıya arama ruhsatı verilmiş. (Çoğunluğu Fetullah’ın emirberleri… Afrika elmasları, Cia soygunu. Fetullah-CİA ve elmasta 0 KDV. Bu kadar yeter bu başka bir konu.) Bunun yapılabilmesi için sadece cehalet yetmez, vicdansız olmak bile kafi gelmez. Rant yüzünden gözleri dönmüş, yürekleri sönmüş, beyni sıfırlanmış olması gerekir insanın… Biraz daha bilgi. Bölgede sadece tarım ve süt üretimi 7 milyar dolarlık bir gelir getiriyor yılda. İddiaya göre İDA’da 338 ton altın bulunuyor. Tüm altın çıkartılsa bile(Ki bu 10-11 yılda elde edilebilecek) elde edilen değer 10 milyar doları zor bulacak. Ve nihayetinde havaya bırakacağı kanserojen radon gazı, arsenik balçığı, zehirli sular… Paha biçilmez orman ve bitki örtüsü sıfırlanacak. Maden araması için 1.600 kişinin istihdam edileceğini söylüyorlar propaganda yaparken ama bölgede tarımla ilgilenen 750 bin insan mahvolacak…10 milyon zeytin ağacı, dünyada tek, asırlık çamlar yok olacak. Sonuçta Kaz dağları, hiçbir özelliği olmayan, 400 m. derinliğinde dev cehennem çukurlarına sahip, suları kirlenmiş kel dağlara dönüşecek. Çünkü bölgede maden çıkarmak için 400 bin ton siyanür kullanılacak. İnsan bunları rüyasında görse çıldırmaz mı? (…)

Son 100-150 yıldır siyanürleme tekniği ile altın çıkarılmaktadır. Siyanürün çok zehirli olması ve bölgeyi tahrip ettiği bilinmesine karşın, karlılık nedeniyle bu teknik tercih edilmektedir. (…) Dünyada sadece bu sektörde, işletme sahasına, arıtma yapmadan tehlikeli atıkların gömülmesine izin verilmektedir. Altın madeni atık havuzlarında asla bir arıtma yapılmamakta sadece depolama yapılmaktadır… Ey kardeşler; Hepimiz biliyor ama unutuyoruz ki, elimizde neredeyse kamu malları kalmadı, paralar nerede belli değil. 50 yılda yapılan dış borç üçe katlandı. Bu borç paralar nerede bu da belli değil. Yapılan her yol, her inşaat, her demiryolu, her bina ve her kaldırım birer soygun odağı. Ve dincilerin zenginleşme kaynağı durumunda. Bugün, sayelerinde borsanın yüzde 71’i, banka ve sigortacılığın yüzde 53’ü yabancıların eline teslim edildi.

Artık yeter: Ekmeğimize, havamıza, suyumuza, yaşam alanlarımıza ve vatan topraklarına göz diken bu emperyalizmin uşağı, ahlaksız, gözü dönmüş cahil dincilere okkalı bir Osmanlı tokadı vurmak için gerilmeye başlayın…”