Tıbbın kökenlerine kadar giden, özenle korunması gereken çok özel bir ilişkiden söz ediyorum. Yıllar içinde değişik kültürlerin, uygarlıkların, bilimsel gelişmelerin etkileriyle şekillenerek bugüne ulaşmış bir ilişki.

Dünya Tabipler Birliği önceki hafta yaptığı genel kurulunda bu konuda tarihi değeri olan bir bildirgeye, “Cordoba Bildirgesi” adıyla imza attı. Bildirge sağlık hizmetlerinin, sağlıklı olmanın temel koşulu olan doğru hasta-hekim ilişkisinin nasıl tehdit altında olduğunu, gecikmeden yapılması gerekenleri tespit ediyor. Kendisinden önceki evrensel belgelere de atıflarda bulunarak sağlıkla doğrudan ilgili olsun ya da olmasın tüm çevrelerin dikkatine sunuyor.

HEKİMİ YABANCILAŞTIRAN, HASTALARA ZARAR VEREN BİR TEHDİT

Hasta-hekim ilişkisi hastanın iyileştirilmesi, ızdırabının azaltılması amacındadır. Karşılıklı güven en temel özelliğidir ve yine karşılıklı kabulle başlar. Güven başlı başına iyileştirici etkiye sahiptir. Bilgi paylaşımı, ortak karar alma, birbirine hürmet etme, hastanın aktif katılımını sağlama esastır. Kültürel, teknolojik, ekonomik, sosyal sayısız etki altında, kompleks bir ilişkidir.

İşte bu çok özel ilişki bugün sağlık hizmetlerinin içinden ve dışından tehditler altındadır. Dünya Tabipler Birliği bazı ülkelerde bu tehditler ve bozulan hasta-hekim ilişkisi nedeniyle hekimlerde mesleğine yabancılaşma, hastalarından uzaklaşma riski oluştuğunu belirtiyor. Bunun hasta sağlığı için tehlikelerine işaret ediyor. Temel tehditleri de üç başlıkta ortaya koyuyor.

■ Tıpta teknoloji kullanımının çok artması, mekanik bakış açısı, insani yönün ihmal edilmesi.
■ Toplumda genel olarak güven ilişkilerinin zayıflaması.
■ Ekonomik faktörlerin öne çıkarak hasta ile hekim arasında gerçek bir güven ilişkisi kurulmasını engellemesi.

Bu tehditleri okuyunca ülkemizdeki duruma da bakmak gerekiyor. MR çekimlerinde dünya şampiyonuyuz. Toplumda kutuplaşmanın arttığı tespiti çok yaygın. Peki sağlığın finansmanına, piyasalaşan sağlık sistemine ne demeli? Hekimler üzerindeki performans ve ciro baskısına? Bu koşullarda doğru bir hasta-hekim ilişkisi kurulabilmesi çok zorlaşmış durumda. Hastanın hekime, hekimin hastaya kuşkuyla baktığı sıkıntılı bir gidiş var.

Sağlıkta artan şiddetin temel sebeplerinden birinin de bozulan hasta-hekim, genel olarak hasta-sağlıkçı ilişkisi olduğunu özellikle belirteyim. Genç hekimlerin branş tercihlerinde de bu konuya dair ipuçları görülebiliyor. Hastayla olabildiğince az teması olan ya da görece daha az “riskli” alanlar tercih ediliyor. Yaşamsal önemi olan pek çok cerrahi branş az tercih ediliyor.

NE YAPMALI?

Bu sorun hepimizin sağlığını tehdit eden bir hal almıştır ve düzeltilmesi için mücadele etmek ülkeyi yönetenlerin, sağlıkla ilgili tüm kurumların, hastaların, hekimlerin, sağlıkçıların, kısacası herkesin görevidir.

Dünya Tabipler Birliği atılması gerekli adımları ve kendi duruşunu açıklıyor. Hekimlerin mesleki bağımsızlığının önemine vurgu yapılarak hastaların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine ulaşabilmesi gerektiğini belirtiyor. Hükümetlerin, kurum yöneticilerinin ve başka yapıların sağlık hizmetleri ve hasta-hekim ilişkisine olumsuz müdahalesine karşı durduklarını ifade ediyor. Hekimlerin hastalara şefkatli ve insan onuruna yakışır biçimde yetkin sağlık hizmeti verme konusundaki kararlılıklarını tekrarlıyor.

Bu bildirgenin yayınlanması yaşadığımız dönemin insanlığın binlerce yılda biriktirdiği temel değerler üzerinde nasıl yıkıcı bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Kapitalizm, kâr hırsı, piyasanın saltanatı doğayı, havayı, suyu, yiyeceklerimizi kısacası sağlığımızın temel belirleyenlerini bozmakla kalmıyor, hastalandığımızda aldığımız sağlık hizmetinin ruhunu da dönüştürüyor.

Bozulan hasta-hekim ilişkisi sağlığımızı tehdit ediyor.

Düzeltmek, insan onuruna yakışanı hayata geçirmek ise mümkün. Nasıl mı? “Başka bir dünya mümkün” diyenlerin dayanışması, gücünün farkına varması ve daha iyisini istemesi ile.