Patronlar işçilerin her şeye rağmen çalışmasını istiyor. Onlara göre işçiler ölse de kâr çarkı dönmeli.

Hastalanan işçiler zorla çalıştırılıyor

Jim STANFORD

Covid-19 salgınının başından beri siyasiler, işverenler, işçiler ve kamuoyunun, salgın esnasında ‘çalışmaya’ dair uzlaşmaya varamadığını, bunun daima bir gerilim kaynağı olduğunu görüyoruz.

Bir yandan tüm risklere rağmen cesaret ve fedakarlık göstererek temel ihtiyaçlarımızın karşılanmasını sağlayanlara takdirlerimizi sunuyoruz. Sağlık çalışanlarını ve ilkyardım ekiplerini alkışlıyoruz. Daha ‘mütevazı’ rol oynayanlara da teşekkür ediyoruz; kasiyerler, manavlar, kuryeler ve çalışmayı sürdürerek salgını sağ salim atlatmamızı sağlayan diğerleri.


Diğer yandan işverenleri ve hükümetleri yönlendiren daha ‘derin’ bir dürtü olduğu birçok insan tarafından telaffuz edildi. Kazanç ve hesap bakış açısına dönmeleri uzun sürmedi, işçileri üretim girdisi olarak görmekte gecikmediler. Tedarik sürmeliydi ve maliyetler kontrol altında tutulmalıydı.

İŞ GÜVENLİĞİ İÇİN ÖNLEM ALINMIYOR

Kanada’da süpermarketler salgının ilk haftalarında çalışanlarına saat başına 2 dolar ücret avansı uyguladılar. Fakat ilk operasyonel (ve politik) fırsatı gördüklerinde bu uygulamayı sonlandırdılar. Pandemi avansları gitti, yerine CEO’lara verilen milyon dolarlık primler geçti. Liderler bir yandan sağlık çalışanlarına övgüler düzerken, diğer yandan ücretlerin düşürülmesi için çalışıyorlardı. İhmalkar işverenlerin üretimi sürdürmek için çalışanlarının sağlığını ve hatta yaşamını tehlike atmaya böylesi gönüllü olmaları kazanç hırsının ahlaksız yüzünü deşifre eder gibiydi.

Şimdi Omicron kontrolden çıkmak üzere. Görünüşe bakılırsa işverenler ve kamu sağlığı yetkilileri çoktan havlu atmış. Salgını kontrol altında tutmak, işçileri ve müşterileri korumak, ihtiyaç olduğunda karantina önlemlerini desteklemek gündemlerinde yok.

KARANTİNA SÜRESİ GİDEREK AZALIYOR

Bu yeni, hazin yaklaşımın başlangıç vuruşu Covid-19 teşhisi konan işçilerin karantina süresinde yapılan değişiklik ile yapıldı. ABD’nin Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi (CDC) Aralık ayında yeni bir karar aldı ve karantina süresini beş güne indirdi. Kararın arka planında ABD’li işverenlerin lobi faaliyetleri yatıyordu. Hastalığı kapan işçilerin bir an önce işe dönmesi isteniyordu.

Bu konuda bilimsel veriler kesinlik kazanmış değil. Son araştırmalar aşılı hastaların ‘bulaştırıcılık’ süresini beş buçuk gün olarak tespit ediyor. Bu ortalama bir rakam ve birçok hasta daha uzun süre ‘bulaştırıcı’ olmaya devam ediyor. Tabii nihai kararı alan bilim değil, karantina kurallarının şirketlerini işçi sıkıntısıyla karşı karşıya bıraktığından şikâyet eden işverenler oldu.

ABD örneğine direnen yönetimler de oldu. Amerika’nın trajik salgın yönetimi (pazartesi günü 24 saatte bir milyondan fazla yeni vaka kaydedildi) diğer ülkeler için ‘rol model’ olmaktan uzak. Fakat Kanadalı işverenler benzer şikayetler dile getirdiğinde Kanadalı yöneticiler de aynı yönde karar aldılar. Ontario, Alberta ve Britanya Kolumbiyası eyaletlerinde beş gün kuralı uygulanmaya başlandı.

İŞÇİLER ŞİRKETLERİN İNSAFINA BIRAKILDI

Quebec’te bazı doktorların Covid-19 olsalar bile çalışmaya devam etmeleri talep ediliyor. Alberta’da işgücü sıkıntısı çekilmesi durumlarında karantina süresini beş günün de altına çekme kararı işverene bırakılıyor. Britanya Kolumbiyası’nın sağlık yöneticileri de artık ‘işverenlere ne yapacaklarını söylemeyeceklerini’ açık açık ilan etti. Şirketlerin faaliyetlerini sürdürmek için kendi kararlarını alabilecekleri söylendi.

Bu tür yaşamsal kararları kazanç hırsıyla hareket eden işverenlere bırakmak, gündelik çalışma hayatımıza yön veren güç ilişkilerini görmezden gelmek anlamına geliyor. Açık ve kesin kararlar olmadığında işçilerin işverenlerini ‘sorumluluk çerçevesinde’ hareket etmeye zorlayacak hiçbir şansları kalmıyor.

ESNEK YÖNETMELİKLER PATRONLARIN LEHİNE

İşverenler ‘esnek’ Covid-19 yönetmeliklerine geçişi memnuniyet ile karşıladılar. İşçilerin aynı memnuniyeti taşımamalarına ise şaşırmamalı. Covid-19'a yakalanma, zamanında test yaptırabilme, sevdiklerini hastalıktan koruyabilme endişelerinin üstüne yepyeni bir tehlike eklendi. İşverenler bulaşıcılık riski taşıyan işçileri bile çalışmaya zorlayabilecek. Daha da kötüsü, İngiliz Kolumbiyası’nda federal denetim altında faaliyet yürüten sektörler dışında hiçbir sektörde kısa karantina süresinde ücretli izin güvenceye alınmış değil.

Yakın tarihe baktığımızda, kapitalizmin duyarsız işleyişini Covid-19 salgını kadar net ortaya koyan başka bir örnek daha görmek zor. Patronlar işçilerin her şeye rağmen çalışmasını istiyor. Katma değer üretmenin tek yolu bu olarak görülüyor. Üretim esnasında işçiler ölürse ölür. Ticaretin çarkları dönmek ve kârlılık korunmak zorunda (kârlılığın salgın esnasında rekorlar kırması da manidardır.)

İşçilerin öfkesine kimse şaşırmamalı. Grevler, sendika dayanışması ve bireysel direniş eylemlerindeki (istifa gibi) artışa da şaşırmamalı. Ölümünüz, patronunuz tarafından iş devamlılığının maliyetleri arasında görülüyorsa işinize bakış şekliniz tabii ki değişecektir.

Toronto Star'dan çeviren Fatih Kıyman