Geçtiğimiz günlerde Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından düzenlenen Şehir Hastaneleri Sempozyumu’nda Türkiye’nin önümüzdeki dönemde gündemine damgasını vuracak şehir hastaneleri konusu finansman, yer seçimi, sağlık sektöründe yol açacağı dönüşüm açılarından değerlendirildi.

Bankası tarafından hazırlanan bir program çerçevesinde uygulamaya konulan şehir hastaneleri projesi Türkiye’nin 81 ilini 29 bölgeye ayırarak bu bölgelerde yap-işlet devret yöntemiyle şehir hastaneleri kuruyor. 10 milyar dolar büyüklüğünde yatırım içeren bu projelerin önemi bir bölümü sözleşme ve inşaat aşamasında, bir bölümü 2017 yılı içinde işletmeye açılacak. Kamunun % 70 doluluk garantisi verdiği bu devasa hastanelere talep yaratmak amacıyla söz konusu bölgelerdeki devlet hastanelerinin büyük bölümünün kapatılması öngörülüyor.

Bu son dönemde büyük projeleri gerçekleştirme konusunda izlenen strateji ile aynı. Devlet yatırımcıya belli bir alanı tahsis ediyor; aynı zamanda kar etmelerini de garanti ediyor. Şirketler bu söz konusu hastaneleri 25 yıl süre ile işletme hakkına da sahip oluyor.

Daha somut hale getirmek için o bölgelerden ikisinin merkezi haline gelen Ankara’dan örnek vermekte yarar var. Ankara’da Bilkent ve Etlik olmak üzere iki bölgede şehir hastanesi iki büyük firma tarafından inşa ediliyor.

Bu arada Ankara’da bu iki hastane kompleksinin inşaatı hızla ilerlerken, kamu kendisine ait hastaneleri önümüzdeki dönemde kapatacak. Etlik Hastanesi ÇED raporunda kapatılacağından söz edilen 13 hastane arasında Doktor Sami Ulus, Ulus Devlet, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim, Ankara Eğitim ve Araştırma, Dışkapı Çocuk Hastalıkları, Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji, Doktor Zekai Tahir Burak, Numune, Gazi Mustafa Kemal Devlet ve Yüksek İhtisas Hastaneleri var.
Diğer bir anlatımla; Ankara’da üniversite hastaneleri dışında kalan devlet hastanelerinin tasfiye edileceği, hastaların bu iki şehir hastanesine yönlendirileceği ortaya çıkıyor.

Mimarlar Odası toplantısında konuyu bir şehir plancısı gözüyle değerlendirmem istendi. Bu çerçevede konunun sadece şehir hastanelerinin kurulacağı bölgeler açısından değil, aynı zamanda kapanacak hastanelerin bulunduğu bölgeler ve kent bütünü açısından da değerlendirilmesi gerekiyor.

Kapatılacak hastanelerin bulundukları bölgelere yapacağı etki üzerinde genellikle durulmuyor. Oysa, kapatılacak hastaneler Dışkapı, Ulus, Sıhhiye-Hacettepe gibi Ankara’nın sorunlu bölgelerinde, önemli bir ekonomik canlılık yaratıyorlar. Kapanmaları bu bölgelerde hali hazırda yaşanan çöküntüyü daha da hızlandıracak. Ayrıca, Bilkent ve Etlik ile karşılaştırıldıklarında, merkezi konumları ve yakınlıkları nedeniyle bu hastaneler özellikle alt gelir grupları açısından kolay ulaşılabilir konumdalar.

Öte yandan, bu bölgeler söz konusu hastanelerin kapanmasından olumsuz etkilenirken, şehir hastanelerinin açılacağı bölgelerde de durum güllük gülüstanlık değil! Özellikle Bilkent Şehir Hastanesi’nin yer seçimi açısından Ankara’nın var olan sorunlarını daha da katmerli hale getireceğini görmek için uzman olmaya gerek yok.
Son dönemde Eskişehir Yolu, çevresinde biten kamu ve özel kurumlar yanında, üst gelir gruplarına ait yerleşmeleri taşıyan ve alternatifi olmayan bir aska dönüştü. Bilkent hastanesi ODTÜ, Bilkent, Hacettepe Üniversitesi arasında kalan ve şu an itibariyle bir çok kamu kurumunun yerleştiği bir bölgede, devasa bir yapı kompleksi olarak inşa ediliyor. Bu proje tamamlandığında, hali hazırda bu aks üzerinde oluşan trafik yükünün içinden çıkılmaz bir hal alacağını öngörmek zor değil. Bunu ben söylemiyorum, proje sahiplerince hazırlatılan ÇED Raporu’nun 272’nci sayfası da söylüyor! Hem de tüm açıklık ve pişkinliğiyle;

Trafik tıkanıklığı, halihazırda inşa edilmekte olan proje geliştirmelerinden kaynaklanacak trafik ile birlikte kümülatif bir etkidir. Gelecekte gerçekleştirilecek diğer geliştirmelerin yanı sıra Mahall Complex, Via Green, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Ek Hizmet Binası vb. gibi geliştirmelerin tamamı Ankara’nin zaten tıkanık olan yollarına trafik katar. Bu kümülatif etki, Gazi Üniversitesi’nin desteğiyle Ankara’nın tamamı için bir ulaşım planı hazırlamakta olan Ankara Büyükşehir Belediyesinin endişesidir. Söz konusu kümülatif trafik tıkanıklığını çözmek onların sorunu olacaktır.

Sorunu nasıl mı çözecekler? Çözemeyecekler, ama çözme adına ODTÜ arazisinden iki yol daha geçirip, bedeli yeşile ödetecekler. Diyor ya rapor, garanti kar benim, trafik tıkanıklığını çözmek onların sorunu diye!

Burada dile getirdiklerimin buz dağının görünen yüzü olduğunu belirterek bitireyim. Anlayacağınız; hastane kebap, gerisi harap!