Sağlık Bakanlığı’nın bu güne kadar yapıp ettikleri yetmezmiş gibi, piyasanın vahşi para ekonomisine sonuna kadar açtığı sağlık hizmetinin üzerine tüy dikmek için İlahiyat Fakültesi mezunlarını hastanelerde ‘din psikologu’ adı altında istihdam etmeye hazırlandığı haberleri var.

Bu köşede biteviye, çekirdeğinde AKP ve Cemaatin olduğu iktidar bloğunun yarım akıllı modernler olduklarını; Cemil Meriç’in ‘müstağrip’ nitelemesinin tam da iktidarı tanımladığını yazıp duruyorum. İşin acıklı yanı Meriç’in zamanında ‘Kemalistler’ için kullandığı bu sıfatın asıl olarak günümüz dincisinin zihinsel haline karşılık geliyor olması.

Şu çocukluklarından bu yana ‘batı düşmanlığı’ ile büyüyüp yetişen meşhur ‘Altın Nesil’ ve ağabeylerinin ‘batının’ kurum ve kuruluşlarıyla, tekniğini almak ve kendi dinsel özleriyle birleştirmek hülyalarının tosladığı zavallı hal.

Eğer doğruysa İlahiyat mezunları hastaneler ve sağlık kuruluşlarında din psikologu olarak çalışacaklar ve hastaların tanı tedavi süreçlerine manevi destekçi olarak katılacaklar. Ağır ameliyatlar, uzun süren ve yetiyitimine yol açan kronik hastalıklar ve en önemlisi ölümün kaçınılmaz olduğu kimi ölümcül durumlarda din psikologları hastanın acı, zorluk, kayıp ve yaklaşan ölümle baş etme, hazırlanma, kabullenme süreçlerine manevi destek verecekler, herhalde!

Bu olabilir mi? Daha doğrusu yaparlarsa olurda sonuçta ortaya ne çıkar? Önce şu din psikolojisi denen terimi anlamaya çalışalım.   

Türkiye’deki İlahiyat fakültelerinde ‘Din Psikolojisi Anabilim Dalı’ adı altında bölümler var. Dünyadaki belli başlı üniversitelerin ilahiyat fakültelerinde bu isimde bir bölümlenme ise yok.

Dünyadaki yaygın/baskın bilimsel anlayışta ‘din psikolojisi’ terimi, din, dini inanç, spritüel ve dinsel pratikler gibi olguların psikoloji disiplini ve kuramları aracılığıyla incelenmesi olarak, anlaşılıyor.

Demem o ki psikoloji ve psikiyatrinin kuramlarının din ve inanç kavramını incelemesi, inanç olgusuna aklın ışığında bakması söz konusu. Örneğin Freud, din ve dini inancı aklın bir yanılsaması, insanın doğa ve ölüm karşısında hissettiği çaresizlik duygularından kaynaklanan, açıklanamayanı açıklama çabası olarak tanımlar.

Özcesi inancın psikolojik kökenini aklın ilkeleriyle anlama alanıdır din psikolojisi. Oysa Sağlık Bakanlığı’nın projesi aynı terimi insanın psikolojisinin din aracılığıyla açıklanması olarak kullanmaktadır.

Bu durumun nedeni yarım akılla hakikati ‘tersinden’ anlamak mı yoksa hakikati tersyüz edip akıldan vazgeçmek mi?

Zurnanın zırt dediği yer. Dünyayı/ inancı aklın ilkeleriyle mi anlayıp, açıklayacağız yoksa dünyayı/aklı inancın ilkeleriyle mi?

Dini inanç ve uygulamaların tıbbi tedavide özellikle psikoterapide kullanımının tarihsel ard alanı eski olsa da güncel olarak doksanların sonlarında ortaya atılmış ve iki binlerin ortasından itibaren de kimilerince uygulanıyor. Bu yöntem de bile psikiyatr ve diğer ruh sağlığı çalışanlarının, hastalarına uyguladıkları tedavi yöntemlerine bazı dini kavramları da eklemelerinin tedaviye uyum ve yanıtı artıracağı sadece iddia edilmektedir.

Oysa Sağlık Bakanlığı’nın projesinden dinsel inanç, kural ve uygulamalar aracılığıyla tıbbi tedavi uygulaması yapılmak istendiği gibi bir sonuç çıkmaktadır.

Ne hazin! Ama asıl hazin olan projeyi yapanların insanların aldıkların sağlık hizmetinin niteliğini artırmak gibi bir dertlerinin olmaması. Keşke bu denli naif olsalar.

Yarım akılla bir taşla iki kuş vurmak. İlkin İlahiyat Fakültesini bitirdiğinde imamlık ya da Din öğretmenliği dışında piyasanın koşullarında vasıfsız işçiden farkı olmayan insanlara iş olanağı uydurmak. İkincileyin Freud’un dediğini yapmak; hastalığı kadar özelleştirilmiş sağlık hizmetinin vahşiliğinden de ıstırap çeken kitlelerin gözünü boyamak. Sevgili hastamız sigortanız kalp ameliyatınızı karşılamadığından maalesef sizi ameliyat edemeyeceğiz ama neyse ki çok şanslısınız din psikologumuz hastanemizin size sağladığı ücretsiz bir hizmettir. Şimdi birlikte dua edebilecek ve tek kuruş ödemeyeceksiniz!