Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, istifa edip etmeyeceğine ilişkin soruya, "Şehir o kadar zor durumda ki bırakıp kaçmak olmaz. Ben istifa edeceksem, iktidar da, 10 belediye başkanı da etmeli" şeklinde yanıt verdi.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Savaş'tan 'istifa' sorusuna yanıt

HABER MERKEZİ

Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin en fazla etkilediği illerin başında gelen Hatay'da, çok sayıda bina yıkıldı, binlece yurttaş evsiz kaldı. Yaşanan depremin ardından iktidar ve depremin vurduğu kentlerin belediye başkanlarının da aralarında olduğu çok sayıda siyasi istifaya çağrıldı ancak tek bir isim bile istifa etmedi.

Kentte yeterli önlemlerin alınmaması, denetim konusunda eksik kalınması sebebiyle eleştirilen Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ın istifa edip etmeyeceği merak konusu oldu.

Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan Savaş, Ersoy’un "İstifa edilmesi gerekiyor mu, siz düşünüyor musunuz?" sorusuna "Ben istifa edeceksem 10 belediye başkanı da istifa etmeli" yanıtını verdi.

"İKTİDARIN DA İSTİFA ETMESİ LAZIM"

Savaş, şöyle konuştu: "Şehir şu anda o kadar zor durumda ki, bırakıp kaçmak olmaz. 9 yıldır bunun yetkisi bende değil. 11 ilçe iktidara mensup. İstifa etmesi gerekirse herkesin etmesi lazım. 10 tane büyükşehirin istifa etmesi lazım. Burada yıkılan ilçeler, beldeler istifa etmesi lazım. İktidarın istifa etmesi lazım. İstifa edilecekse hep beraber edelim. 1 ay sonra yargıya başvuralım. Kim ceza alırsa, bu kendim için dahil."

"Neden en büyük yıkım Antakya'da oldu?" sorusuna da yanıt veren Savaş, "Burada tek bileşen belediye değil. Bunun hesabı verilecekse herkesin vermesi lazım. Yaralarımızı sardıktan sonra ben her aşamayı anlatayım" diye konuştu.

Savaş, özetle şunları söyledi:

"Bu felaketi bir yaşayan bilir. 7.7 ve 7.8 deniyor. Merkez üssü Kahramanmaraş ama en çok Hatay'da büyük bir yıkıma sebep oluyor. Bu depremin şiddeti 11 olduğu konuşuluyor. Bu 11 en şiddetli depremin bir alt skalası. En üst seviyesi 12 imiş. Bir evde sabah 04.17'de yakalandık. İki dakika süresince balkonda durmaya çalıştık. Orada durmak zordu. Benim ev rakım olarak 85 metre yükseklikte. Balkondan Antakya'yı görüyordum. Eşimle birlikteydik. Birlikte aşağıya indik, arabaya bindik bir daha sallandık. En azından pantolon, gömlek ve ceketimizi alıp, Antakya'ya indik. Antakya'da müthiş yıkım vardı. İtfaiyeye gidebildim. Enkazdan çıkanlar, sağ kalanlarla birlikte iş makinalarını çalıştırdık. Sadece şunu yapabildik; hızlı çıkartabileceğimiz, balkona çıkabilmiş, camdan alabileceğimiz insanları almaya gayret ettik. Bu iki gün böyle geçti. Birbirimize ulaşmakta zorlanıyorduk. 109 kişi büyükşehir belediyesinden hayatını kaybettiğimiz kardeşimiz var. Yakınları enkazda kalan var. Ailesinden hayatını kaybeden insanlar var.

"EVLERİN YÜZDE 85'İ OTURAMAYACAK DURUMDA"

Hala internet ve telefonun çekmediği yerler var. İlk 2 gün telefon ve internetten faydalanamadık. Vali beyle görüşebilmek için birbirimizin yanına gidiyorduk. Küçük mahşer günü yaşadık. Hava yağmurluydu, gece soğuktu. Yaralarımızı sarmaya çalıştık, sağ kalanları ayakta tutmaya çalışıyorduk. Ailelerinde çok can kaybı olan arkadaşlarımız vardı. Müthiş bir tabloydu. Bütün bunlarla birlikte cenazelerimizi defin için o kadar insan perişan olmuştu ki. İmamımızın bir tanesini kaybetmiştik. Müdür yardımcılarımızın iki tanesi kaybolmuştu. Depremin etkisi gittikçe, süreç uzadıkça yeni yeni ihtiyaçlar oluyor. İlk gün battaniye bulmak insanlara mucize gibiydi, daha sonra çadır bulmak da öyleydi. Daha sonra tuvalet ihtiyacı doğdu. Şimdi banyo ve ısıtıcı ihtiyacı var. 1,5-2 saat önce 5 şiddetinde yine sarsıldık. Hal böyle olunca insanlar evine giremiyor. Çadır kentler kurmak istiyoruz. Herkes çadır, konteynır istiyor. İnsanlar evinde yatmaktan korkuyor. Defne, Antakya'da yüzde 85 insanların evi oturamayacak durumda. Şehirdeki evim maalesef şu anda yıkılacak. Bayağı hasar gördü. Yıkılması lazım. Ben başka bir arkadaşımın evinde oturuyorum. Orada pek hasar yok. Şu anda depreme yakalandığımız evde insan oturmuyor. Evler görüntüde sağlam olduğunu bildiğimiz halde herkes korkuyor. O depremin şiddetini yaşayan insanlar daha sonra 4 depremi yaşayan insanlar kapalı ortama girmekten imtina ediyor. Birçok insanını kaybettiği için. Bu tedirginlikte de haklılar. Psikolojilerinin bozulmaması mümkün değil. Sayın bakanlarla toplantılarda görüşüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız geldiğinde şehrin bir ucundan bir ucuna gitmek için 5 saat gerekiyordu. Maalesef biz gidemedik. İkinci gelişinde toplantıda vardık, yüzyüze temas etmeye fırsatımız olmadı. O toplantıda vardım.

Ben müteahhit değilim. Güvendiğim müteahhitti ama o kadar şiddetli üç depremden sonra evde bir şey yoktu. Dördüncü depremde hasar oldu. Aldığımız müteahhidin hiçbir binası yıkılmadı. Bu üstüste depremi gerçekten de sallanırken görmek lazım. Benim müteahhitten aldığım evlerde yıkım olmadı. Hasar gördü tabii ki. 2009'da Antakya Belediye Başkanıydım. Hatay'da 76 belediye vardı 2014 yılına kadar. Büyükşehir Yasası çıktıktan sonra 15 belediyeye düştü. Merkez ilçede ben belediye başkanıydım. Antakya ve diğer belediyelerin her tarafının sınırlarında şu anda deprem oldu. Sadece Antakya'da yıkım olmadı. İskenderun, Samandağı, Kırıkhan, Hassa'da. Jeofizikçilere göre zemini sağlam olmayan yer Antakya.

"HESAP VERİLECEKSE HERKESİN VERMESİ LAZIM"

Deprem konusu, evlerin yakılması konusunun 4 bileşeni var. Müteeahhit ve müteahhit firmanın çizdirdikleri var. Belediyeye getirip projeyi inceletiyorsunuz. Belediye inceledikten sonra ruhsat veriyor. Ruhsattan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapı denetim ruhsatı veriyor. Müteahhit ile denetim firması inşaatı birlikte yapıyor. Bu işin kefaleti yapı denetim firmasında. Burada tek bileşen belediye değil. Müteahhit firma, yapı denetim firmaları, belediye ve hükümet var. 2013 yılına kadar bütün firmalar kendi odalarına gidip inşaatı inceletiyorlardı. Elektrik, statik, mimari kısmını inceletiyorlardı. Sonra belediyelere geliyordu. 2013'ten itibaren iktidar bunu kaldırdı. Sadece belediyelere proeyi getirip onaylatıp inşaata başladılar. Yıkılan binaların hepsi büyükşehire bağlı değil, çünkü ruhsatı ilçe veriyor. 9 yıldır büyükşehir belediye başkanıyım, bunların hepsinin ruhsatı ilçelerde. Her tarafta bina yıkıldı, bütün bunların sorumluluğu hükümet, belediyeler, yapı denetim firmaları ve müteahhitler. Bunun hesabı verilecekse herkesin vermesi lazım.

"DEPREM YÖNETMELİĞİNİN ELDEN GEÇİRİLMESİ LAZIM"

Belediyenin ne yapıp ne yapmadığını anlatayım, sorumluluğun ne olduğunu anlatayım. Bakanlığın tutumunu anlatayım. Burada hükümet de sorumlu. Hesap verecekse herkes vermeli. İmar affıyla 205 bin ayrı birim affedildi. Müteahhitler de bina yapmak için proje yaptırıyor, iki kat kaçak çıkıyor. 'Ben ruhsat almasam da nasıl olsa af çıkıyor' diyor. Binanın statiğini, çimentosunu, demirini ona göre ayarlıyorsunuz. Bu arkadaşımız mimarlar odası başkanıydı. Ben onu başkan iken tanıyorum. O zaman Antakya Belediye Başkanıydım. Orası 64 beldenin bir tanesinin sınırları içindeydi. 2011'den itibaren büyükşehir yasası konuşulunca beldelerde inşaat furyası koptu. Bunların hiçbirisi benim denetimimde değildi. O ruhsatları ben vermedim. Müteahhidi sorduklarında depremin büyüklüğünü anlatabilmek için bunları konuştum. Yüzde 85 oturulamayan bina varsa bunun sorgulanması lazım, deprem yönetmeliğinin elden geçirilmesi lazım. 2013 yılına kadar bütün odalar, bütün projeleri inceliyordu. Arkadaşlar tecrübeliydi. Çok daha rahat projelere hakim oluyorlardı. İlçeler ve beldelerde teknik adam bulmak zor. Buralarda bu işleri çok inceleme şansları yok. Ama 2013'e kadar bütün bu odalar projeleri inceleme şansına sahip olsaydı, belki de 10 ilde yıkım bu kadar olmayacaktı.

Beldelerde teknik adam olmadığı için doğru dürüst. Her işi bir kişiye yaptırıyorsunuz. Niçin odalar devre dışı bırakıldı? Müteahhitler daha hızlı, rahat hareket etsin diye. Yıkılmış bir belediyeden bahsediyoruz. 1995 yılından devraldığımız binanın arşivi yok. Arşivi topluyoruz.Şehir şu anda o kadar zor durumda ki, bırakıp kaçmak olmaz. 9 yıldır bunun yetkisi bende değil. 11 ilçe iktidara mensup. İstifa etmesi gerekirse herkesin etmesi lazım. 10 tane büyükşehirin istifa etmesi lazım. Burada yıkılan ilçeler, beldeler istifa etmesi lazım. İktidarın istifa etmesi lazım. İstifa edilecekse hep beraber edelim. 1 ay sonra yargıya başvuralım. Kim ceza alırsa, bu kendim için dahil.

Burada hükümetin imar afları, aldığı 2013 yılında bütün odaları bir tarafa konup, inşaat izinlerinin belediyenin yüklenmesi doğru mu? Her belediyede teknik adam var mı, yok mu? Teknik adamı olmayan beldelere bu kadar sorumluluk vermek doğru mu? Şu anda 45 bin hayatını kaybetti. Sadece CHP'li belediye başkanı suçlu değildir. Suçlu ise 11 büyükşehir belediye başkanı suçlu. Bütün odaları bu işten el çektiren hükümet suçlu. İkide bir yasa çıkarıp da 'Ben sizi affediyorum' deyip ölüme terk eden hükümet suçlu. Bu 10 belediyenin 8 tanesi iktidar parasına ait.

"İKTİDAR PARTİSİ SUÇLU ARIYOR"

Hükümet yasa çıkarıyor, bütün odaları bu işten el çektiriyor. Siz odaları uzaklaştırırsanız, acemi insanlara bu iş kalır. Ağırlığı kaldıracak yapıların korunması için plan program ve icraatı sağlıklı denetleyemezsiniz, bu işin baştan aşağı herkesin sorumlusu olduğunu görürsünüz. Ruhsatı veren ben değilim. Ruhsatı ilçeler veriyor. 21 yıldır bu kanunları çıkartan, afları çıkartan, odaları bu işten el çektiren. Odalar neden el çektirildi, bunu sormak lazım. İmar barışını çıkartanlar belli. Aksaray ve Emek mahallesi belediye başkanı iken çöküntü alanındaydı. Bakanlık burayı riskli ilan etti. O arada büyükşehir seçimlerini biz kazanınca o riskli alanın kentsel dönüşümünü Antakya Belediyesi'ne verdi. Proje büyükşehire gelince baktık ki, buram buram problem kokuyor. 3,5 emsalli binalar yapmak isteniyordu. Doğru dürüst yol, yeşil alan, sosyal donatı, otoparkı yok. Bunu kentsel dönüşümün şartlarına uygun yapın. Yeşil alanları büyük olsun, otoparkı olsun, sosyal donatı alanlarını da koyun dedik. Biz bastırınca emsali 2.8'e düşürdüler. Olayın çöküntü alanı olduğunu, riskli alan olduğunu bakanlığa söyleyen benim. Buraya 9 yıldır çivi çakamadılar. Evlerin bir kısmını yıktılar, bir kısmını yıkamadılar. Antakya Belediyesi yapamayınca TOKİ'ye verip, karşılığında Arsuz'daki TEKEL binasını aldılar. İmar projelerini kendileri çizdi, biz yüksek binalar, az yeşil alan burayı kaldırmaz dediğimiz dışında bir şeyler yapmadık. Hiç miting de yapmadım. İktidar partisi bu kadar problemi yaratıyor sonra suçlu arıyor.

Büyükşehirler fabrikalara, hastanelere bakar. Petrol Ofislerine bakar. İmarda fazla şeyi yoktur. Evleri ilçeler veriyor. Hiç kimse üzerine alınmıyor, herkes bize vuruyor. 1 ay sonra ben sizinle programa çıkıp, herşeyi anlatırım. Ben diyorum ki, Antakya Belediye Başkanlığındaki 5 yıllık hesabı veririm. Onun dışındakiler hiçbiri benimle alakalı değil. Biz hem hesap verelim, hem hesap soralım. Diğer illerin de bu hesabı vermesi lazım. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı'nın tutumu önemli. Bütün bunları sizinle birlikte kamuoyuyla paylaşmaya hazırım. Herkesin objektif ve aynı tartıda tartılması lazım. Yeni bir imar affı çıkıyordu deprem olmasaydı. Şu anda belki de af çıkmıştı.

"HATAY'DA 21 BİN 910 KAYBIMIZ VAR"

Ben 14 yıldır belediye başkanıyım. Doktorum, hocalık yönüm de var. Türkiye'de bu kavramların oturması lazım. Bakanlıklar, hükümetler, belediyeler, odalar ve bu işe bakan inşaat mühendisleri, müteahhitler birliği kim varsa oturup tekrardan bu yönetmeliği çıkartmaları lazım. Şu felakete uygun bir şekilde nasıl yapılacağı, yönetmeliğin nasıl olacağı tekrardan tartışılması lazım. Şu anda mevcut yönetmelik de bu gibi depremler için yetersiz kalabilir. Yapıların nasıl yapılacağı, demir, çimento, statiğinin nasıl hesaplanacağı tekrardan çalışılması lazım. İstanbul, Enerji, İskenderun, Adana hattı var. Bakanlıklar tarafından çok güçlü şekilde belediyelerin denetlenmesi lazım. 21 bin 910 kaybımız var maalesef. 30 bin 762 insanımız yaralandı.

"HENÜZ HİÇ ENKAZA BAKILMAMIŞ 20 BİNAMIZ VAR"

İktidar hemen beton dökmek istiyor. Beton dökerseniz 1 yıla kadar sarsıntıların devam edeceği konuşuluyor. Biz 1 ay sonradan itibaren inşaat yapmaya kalkarsak, beton daha kurumadan, demirle buluşmadan bu iş yapılırsa 1 yıl boyunca sallantıdan binalar sakat doğacak. Bu şehirdeki her belediye, buradaki odalar, üniversiteler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hatay'ı tekrar ayağa kaldırmak için, Hatay'ın ruhuna uygun şehri yapabilmek için birlikte çalışmaları lazım. Biz daha yaranın soğulutacağı pozisyona gelmedik. Yaralılarımızı tedavi ediyoruz. Bir yandan enkaz altında hayatını kaybetmiş insanlarımız var, bunları çıkarmaya devam ediyoruz. Şu anda kaldırılan enkazlar çok az. Bizim ortalama 6 ay enkaz kaldırma çalışmamız lazım. Henüz hiç bakılmamış 20 tane enkaz haline gelmiş binamız var.

Bizim ilk günlerde çıkabilecek insanımızı kaybetmiş olma ihtimalimiz var. Çok soğuktu. Üçüncü günden itibaren arama kurtarma çalışmaları başladı zaten. Bugün sayın valimizin başkanlığında hem sivil toplum örgütlerimiz, belediye başkanları ve milletvekillerimiz toplandık. Hep birlikte tekrar Hatay'ı kimliğine, kişiliğine, karakterine uygun tekrardan inşa ederiz. 1,5 ay geç başlayalım, Hatay'ın kimliğini kaybedecek şekilde inşaatlara başlamayalım.

12 yıldır misafir kabul ediyoruz. Söyleninin çok üstünde misafir ediyoruz. 1 hafta önce sayılara baktığımızda 380 bin telefon Hatay'ın dışına çıkmış. Bunun yaşlısı, çocuğuyla baktığımızda ortalama 650-700 bin eder. Biz bu insanlarımızı geri getirmek mecburiyetindeyiz. Hatay'ın şu anda yüzde 60'ı dışarıda. Hatay'a devlet olarak, iktidarı ve muhalefeti, belediyeler, STK'ler, ülkesini seven, buraya sahip çıkmak isteyen herkesin sahip çıkması lazım. Kimi emeği kimi parasıyla. Hatay Doğu Akdeniz'de ve güneyde Türkiye'nin kalesidir. Bu CHP'nin sorunu değildir, Türkiye Cumhuriyeti'nde memleketini seven herkesindir. Sayın Genel Başkanımız adaysa yanındayız diye cümle kurmuştuk. Bunun dışında bir kişi aday olacaksa, tartıya ben de çıkabilirim dedim, hangi kıstasla tartılıyorsak ben de tartılabilirim dedim. Şu anda biz Hatay'ın dertlerini çözmek, yarasını kapatmakla uğraşıyoruz. Şu anda cumhurbaşkanlığı seçiminde sayın genel başkanlarımız kimi takdir ediyorsa o olacaktır."