Her 100 erişkinden 5’inde, her 100 çocuktan 13’ünde görülen astımın ortaya çıkmasında hava kirliliği büyük rol oynuyor. Araştırmalar hava kirliliği olan bölgede yaşayanların astıma yakalanma riskinin arttığını gösteriyor.

Hava kirliliği astımın dostu

Dilara ŞİMŞEK

Dünyada yaklaşık 339 milyon kişiyi etkileyen astım, Türkiye’de her 100 erişkinden 5-7’sinde, her 100 çocuktan 13-15’inde görülüyor. 2016 yılı verilerine göre ise dünya genelinde 417 bin 918 insan astıma bağlı olarak hayatını kaybetti. Doğru tedavi ve ilaçlarla tedavi sağlandığında, hastaların hayat kalitesinin yükseliyor.

Genetik yapının yanı sıra astımın ortaya çıkmasında bir diğer önemli etken ise çevresel faktörler. Özellikle hava kirliliği ve sanayileşme bu faktörlerin başında geliyor. Yapılan araştırmalar hava kirliliği olan bölgede büyüyen çocukların astım hastalığına yakalanma riskinin arttığını gösteriyor.


Greenpeace, Dünya Astım Günü nedeniyle bir modelleme yayımlayarak Türkiye’deki çocukluk çağı astımı ile Dünya Sağlık Örgütü’nün kanserojen madde olarak tanımladığı Partikül Madde (PM) 2.5 arasında bağlantı olduğunu gözler önüne serdi. Özellikle kömürlü termik santrallar PM 2.5 kaynaklarının başında geliyor. DSÖ’nün hazırladığı rehberler, partikül maddelerin boyutlarına göre günlerce havada asılı kalabileceğini ve hava koşullarına bağlı olarak binlerce kilometre mesafe katedebileceğini gösteriyor.

ZEHİRLİ HAVA SOLUYORUZ

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Gökhan Ersoy, hava kirliliğin en tehlikeli bileşenlerinden olan partikül maddelerin akciğer kanserinden, astıma kadar pek çok sağlık sorununa neden olduğuna dikkat çekti. Ersoy, şöyle konuştu:

“Dış ortam hava kirliliğinin halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri kimsenin itiraz etmediği ve edemediği bir sorun. Ancak sorunun kabulündeki ortak mutabakatın, çözüm programları ve politikaları geliştirme konusunda ve eyleme geçme safhasında vücut bulmadığını görüyoruz. Bugün hava kirliliğinin en tehlikeli bileşenlerinden partikül maddeler DSÖ tarafından kanser yapıcı bir unsur olarak tanımlanıyor. Gözle görülemeyecek kadar küçük olan bu kirleticinin akciğer kanserinden, astıma pek çok hastalıkla insan yaşamını tehdit ettiği bir havayı teneffüs etmemize neden oluyor.”

DEZENFEKTAN TEHLİKESİ

Öte yandan anne ve babanın astımlı olması durumunda çocuğun astım olma ihtimali oldukça yüksek. Erkek çocuklarda kızlara göre 2 kat daha fazla astım görülürken çocuklar büyüdükçe cinsiyetler arasında fark azalıyor ve erişkin yaş grubunda kadınlarda astım daha sık görülüyor. Türk Toraks Derneği, Dünya Astım Günü bir açıklama yayımlayarak pandemi döneminde dezenfektan kullanımının astım şikâyetlerini artırdığına vurgu yaptı. Kontrol altında olan astım hastalarında Covid-19 enfeksiyonunu ağır geçirme ve ölüm riskinin artmadığı belirtilirken, dezenfektan kullanımının tehlikesine dikkat çekildi: “Astımı kontrol altında olmayan, yakın zamanda astım atağı nedeniyle hastaneye yatış öyküsü olanlarda Covid-19 enfeksiyonunu ağır geçirme riski arttı. Dezenfektanların aşırı kullanımının astım şikayetlerini artırabileceği akılda tutulmalı ve bu noktada dikkatli olunmalı. Sık dezenfektan kullanımı yerine el yıkama tercih edilebilir.”

***

Doğru bilinen yanlışlar

Astım hastalığında tedavinin sürekliliği önem taşırken ilaçların bağımlılık yaptığı gibi yanlış inanışlar tedavi başarısını düşürdüğü kaydedilen açıklamada doğru bilinen yanlışlar şöyle sıralandı:

Yanlış: Astım bir çocukluk çağı hastalığıdır.

Doğru: astım her yaşta ortaya çıkabilir. Astımlı çocukların bir bölümü büyüyünce şikâyetsiz devam etse de tamamı düzelmemekte.

Yanlış: Astımın bulaşıcıdır.

Doğru: Astım bulaşıcı bir enfeksiyon değildir. Özellikle viral solunum yolu enfeksiyonları (soğuk algınlığı ve grip) astım ataklarına neden olabilir.

Yanlış: Astım ilaçları bağımlılık yapar.

Doğru: Tedavide kullanılan hiçbir ilacın bağımlılık yapıcı etkisi bulunmamaktadır, yani ilaçlar kesildiğinde yoksunluk belirtileri ortaya çıkmaz