Toplum tarafından artık gayet iyi bilinen ve daha çok sigara içimi ile ortaya çıktığı bilinen KOAH, astım ve astım atakları, damar içi pıhtılaşma, pulmoner emboli, üst solunum yolları enfeksiyonları, zatürree gibi solunum sistemi hastalıkları yanında; kalp krizi, İnme gibi ölümle sonuçlanma olasılığı yüksek hastalıklara neden olmaktadır

Havamız neden kirleniyor, sağlığa etkileri ne, nasıl önlenir?

Doç. Dr. Haluk C.Çalışır - Türk Toraks Derneği Çevre ve Sağlık Çalışma Grubu Eş Başkanı

Hava kirliği, dünya üzerinde ve ülkemizde giderek önemli bir toplum sağlığı sorunu haline gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası örgütler, hava kirliliğinin neden olduğu erken ölümler ve sağlık sorunları konusunda sık sık uyarılar yapmaktadırlar. Yılda ortalama 6.5 milyon insan hava kirliliğinin neden olduğu hastalıklar sonucunda ölmektedir. Bunların 570 bini, 5 yaş altındaki çocuklardır. Ülkemizde ise yılda 32 bin kişinin hava kirliliğine bağlı hastalıklar nedeniyle erken öldüğü hesaplanmaktadır. Toplumca özellikle uzun tatiller sırasında yüreğimizi dağlayan, trafik kazaları ve buna bağlı ölümlerde toplam bir yılda yaklaşık olarak 3 bin 500 can kaybediyoruz. Bizim için bu ölümler hep erken ve zamansızdır. Hangisi zamanlıdır ki? Yüreğimizde hissederiz kalanların acısını. Belki de trafik kazasına bağlı ölümler ve haberleri aniden olması nedeniyle hayat karşısında ölümü bize çok somutlaştırır. Düşünürüz ki bu ölümler önlenebilir ölümlerdir. Olmaması gereken ölümlerdir.

Havanın kiri
Soluduğumuz hava kabaca iki gazdan oluşur. Başka gazlar da vardır, ancak bütün içerisindeki oranları çok düşüktür. En önemli kısmını azot oluşturur soluduğumuz havanın, ancak biz oksijen için nefes alırız. Azot havanın %78'ini, oksijen ise %21’ini oluşturur. Bu oran dünyanın her tarafında aynıdır, değişmez. Üstelik ‘ bol oksijenli’ diye adlandırdığımız ormanlar, dağlar, yaylalarda da aynı oran bulunmaktadır. Peki açılan onca maden ocağı, taş ocağı ve kömürlü termik santrala rağmen, efsaneleri ve havası ile meşhur Kaz Dağları ya da İda Dağı’nda da mı aynı oran vardır? Orada oksijen daha bol değil midir? Belki şaşırtıcı olacak ama, orada da aynı oran vardır. Peki niye biz oraları ‘bol oksijenli’ diye biliriz?

Bütün bol oksijenli diye bildiğimiz yerlerin havasında kirletici yoktur, bu nedenle dağların doruklarında bulanmamış kaynaklardan içtiğimiz berrak suyun lezzeti gibi gelir içimize çektiğimiz hava. Buraların havasını soluyan, buralarda doğup yaşlanan insanlar, zor doğa koşullarına rağmen sağlıklı ve uzun ömürlü olurlar. Üstelik şehirlerde bizim sağlık kaygıları nedeniyle yemeğe çekindiğimiz yağ, bal, pekmez gibi gıdaları ölçüsüz tükettikleri halde.

Aslında insanoğlunun, tüm hayvan ve canlıların hak ettikleri, dağların doruklarında, yaylalarda soluduğumuz düzeyde içerisinde kirletici olmayan mis gibi havadır. Her bir nefes ballı şerbet gibidir. Şifadır.

havamiz-neden-kirleniyor-sagliga-etkileri-ne-nasil-onlenir-394863-1.

Partikül madde nedir?
PM olarak da adlandırılan bu kirletici, doğal kaynaklardan olabildiği gibi insan kaynaklı da olabilir. Kolay anlamak açısından buna bir toz zerreciği dersek, çok değişik çaplarda olabilir. İnsan sağlığı açısından, boyutlarına bir tanımlama getirmek için 3 değişik çap altında incelenir. Çapı 10 Mikrondan küçük olanlarına PM10 denmektedir. 2.5 mikrondan küçük olanlarına PM2.5, 0,1 mikrondan küçük olanlarına ise PM 0.1 denilmektedir. PM 2.5 bir saç telinin otuzda biri boyutundadır. PM10 insanlar tarafından solunduğunda, akciğerlerin en ücra köşelerine kadar ulaşmazlar, oralar için boyutu birazcık büyük kalır. Genellikle daha üst hava yollarında kalırlar, yapacaklarını buralarda yaparlar. PM2.5 ve PM0.1 ise akciğerin en uç noktalarına kadar ulaşabilmekte, hatta oradan kana geçerek, başta damar duvarları olmak üzere bir sürü organı etkileyerek hastalık oluştururlar.

Partikül madde kaynakları nedir?
Partikül madde, çöl tozu, deniz tuzu gibi doğal kaynaklardan oluşabilmektedir. Ancak çok önemli bir kısmı insan kaynaklıdır. Yani insan faaliyetleri sonucunda oluşur. Öncelikle bilinmelidir ki, her türlü yanma olayı PM oluşumuna neden olur. Isınma, ulaşım, sanayii ve enerji üretimi nedeniyle oluşan süreçlerin ortak kesişme noktası fosil yakıtların yanmasıdır. Bunlar kömür, petrol ürünleri ve doğalgazdır. Kaz dağları misali mis gibi hava yerine, tatsız tuzsuz diye tanımladığımız havayı, evlerimizde ısınma amacıyla yaktığımız, şehir içerisinde ulaşımda yaktığımız petrol ürünleri, sanayide yakılan her türlü fosil yakıt, enerji üretimi için kurulan termik santrallerden kaynaklanan Partikül Maddeler soluduğumuz havayı bozan kirleticileri de üreterek bu hale sokarlar.

Bir diğer önemli partikül madde kaynağı ise hafriyattır. Her türlü yıkım ve hafriyat işlemi çok önemli ölçüde PM oluşmasına neden olmaktadır. Bunun en tipik örneği, İstanbul Kadıköy olsa gerekir. Kadıköy, İstanbul’da belki de Türkiye’de kentsel dönüşümün en yoğun yaşandığı bölgedir. 18-19 Kasım 2017 tarihleri arasında İstanbul’da yaptığımız ‘Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı Sempozyumu’ nedeniyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verileri üzerinden son bir yılı içeren kirlilik verilerine baktığımızda, Kadıköy Göztepe istasyonunda PM 10: 74µgr/m3 yıllık ortalama ölçüldüğü görülmüştür. PM10 için Dünya Sağlık Örgütü’nün müsaade edilebilir bulduğu limit değer 20µgr/m3’dür. Kadıköy’ün değeri bu limitin 3.5 katından daha fazladır. Buradaki kirliliğe, kentsel dönüşüm nedeniyle yapılan yıkım, hafriyat ve hafriyatı taşıma sırasında kullanılan kamyon trafiğinin önemli katkı sağladığını bilmek gerekir.

havamiz-neden-kirleniyor-sagliga-etkileri-ne-nasil-onlenir-394864-1.

Hangi hastalıklar?
Toplum tarafından artık gayet iyi bilinen ve daha çok sigara içimi ile ortaya çıktığı bilinen KOAH, astım ve astım atakları, damar içi pıhtılaşma, pulmoner emboli, üst solunum yolları enfeksiyonları, zatürree gibi solunum sistemi hastalıkları yanında; kalp krizi, inme gibi ölümle sonuçlanma olasılığı yüksek hastalıklara neden olmaktadır. Çocuklarda ise büyümekte olan bir bedende akciğer gelişimini yavaşlatarak ya da düzensiz gelişime neden olarak, onların gelecekte akciğer hastalıklarına aday hale getirmektedir. Son zamanlarda orta ve üst sınıfın neredeyse doğal bir hastalığı olan allerjilerin bu düzeyde çok artmasında da, bizim PM’ler kendileri ve diğer kirleticiler ile birlikte rol oynamakta. PM’ler; alerjiye neden olan polen v.b allerjenlerin üzerlerine yapışması nedeniyle bizim vücudumuza taşırken, bir yandan da vücutta yaratıkları biz hekimlerin inflamasyon olarak tanımladıkları, vücutta her tür hastalığa yol açabilecek bir hazırlık durumu haline de neden olmaktadırlar.
Bir başka önemli hastalık ise Akciğer Kanseridir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) hava kirliliğini Grup 1 Kanserojen olarak tanımlamıştır. Ne demektir bu? Eğer bir madde Grup 1 çerisinde yer alıyorsa, o maddenin kanser yaptığı bilimsel kanıtları ile biliniyor anlamına gelmektedir. DSÖ ve IARC, 17 Ekim 2017’de yayımladıkları basın açıklamasında, dış ortam hava kirliliğinin, önemli bir çevresel sağlık problemi olduğuna vurgu yapmışlardır. Bu açıklamada;

1. Hava kirliliği Kanserojen yani kanser yapıcı,

2. Hava kirliliğin Akciğer Kanseri yaptığı,

3. Hava kirliliğinin Mesane Kanseri yaptığı,

4. Hava kirliliğinin içerisinde bulunan Partikül Maddenin kendisinin de ayrıca kanserojen yani kanser yapıcı etkisi olduğu ilan edildi. Yine bu açıklamada, 2010 yılında, 223 000 akciğer kanserinin hava kirliliğine bağlı oluştuğu bildirildi. Görüldüğü gibi, hava kirliliği ve kanser ilişkisi sadece akciğer kanseri ve mesane kanseri ile sınırlı kalmamakta, madde 1’de ayrıca belirtildiği gibi genel kanserojen olduğu vurgulanmaktadır.

Türkiye’de partikül madde kirlenmesinin boyutları
Ülkemizde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bakanlığı tarafından 200 üzerinde istasyonda sürekli ölçümler yapılmakta ve sonuçları www.havaizleme.gov.tr adresinden yayımlamaktadır. Bu veriler halka açıktır. Aslında hepimizin düzenli olarak bu sayfayı ziyaret etmesinde yarar bulunmaktadır. Türk Toraks Derneği de, bakanlığın bu verilerinin halka daha kolay ulaşabilmesi için, ‘NEFESİNİZ CEBİNİZDE’ adı ile bir aplikasyon geliştirilmiştir. Her iki yöntem ile yaşanılan yerde hava kirliliğini görmek mümkün hale gelmiştir. DSÖ,
www.breathlife2030.org adlı sitede kentler için kirliliğin araştırılabileceği bir web sayfası geliştirmiştir. Burada yapılan bir aramada; İstanbul’daki PM2.5 kirlilik ortalamasının 33 µgr/m3 olduğunu, Türkiye’de 32 668 kişinin (2012 yılında) hava kirliğine bağlı olarak erken öldüğünü bildirmektedir. Türkiye geneli için PM2.5 ortalaması ise 34 µgr/m3 olarak verilmektedir.

Ülkemizdeki bu alandaki çok önemli bir sorun, belki de PM10’dan daha zararlı olan PM2.5’un düzenli ve yaygın olarak tüm istasyonlardan ölçülemiyor olmasıdır. Hava kalitesi yönetmenliğinde PM2.5 ile ilgili ulusal mevzuatımızda bir limit değerin tanımlanmamış olmasıdır. Hava kirleticileri ile ilgili olarak DSÖ, Avrupa Birliği farklı limitleri kabul etmektedir. Tabloda da görüldüğü gibi, Türkiye limitlerini zamanla düşürmektedir. 2017 yılı için, PM10’da 70 µgr/m3 , 2019 yılında da 50 µgr/m3 a düşürmeyi hedeflemektedir. Görünen odur ki; Türkiye, 2019 da limitlerini indirebildiği en alt limitte bile DSÖ limitlerinden daha yüksek olacaktır. Durum böyle olunca, ülke mevzuatına göre, temiz olan bir şehir, DSÖ limitlerine göre sağlıksız olmaktadır. Burada hayat karşısında sağlık mı, mevzuat mı tartışması önem kazanmaktadır. Bunu örneklemek amacıyla 1 Kasım 2016 ile 31 Ekim 2017 tarihleri arasında PM10 yıllık ortalamaları ile yapılan haritada, ülke mevzuatı ve DSÖ mevzuatına göre ayrı ayrı düzenlenmiştir. Buradan da kolaylıkla görülebildiği gibi, Ülke mevzuatına göre 27 ilde hava kirliliği, sağlık sorunu olarak görünmezken, DSÖ limitlerine göre hazırlanan haritada Rize dışında tüm ülkede hava kirlidir. Yani, ulusal mevzuata göre havası temiz olan iller aslında kirlidir. Bir başka gerçek ise, yeterli verisi olmayan Şırnak dışındaki 80 ilin 53’ünde hava kirlidir.
;
DSÖ limitleri ile ulusal mevzuattaki limitler arasındaki fark matematiksel olarak anlamlı olduğu gibi, sağlık etkileri açısından da önemlidir. Bu alandaki araştırmalar, her 10 µgr/m3 ‘lük artışların ne kadar hastalık ve/veya ölüm getirdiği üzerine yapılmaktadır. Bu nedenle her 10 µgr/m3 lık artışlar, bazı insanların erken ölümüne, hastalanmasına, sakat kalmasına neden olabilmektedir. Yine yapılan çalışmalar, düşük düzeyde hava kirliliğine maruz kalmanın kanser gelişiminde daha etkili olduğunu göstermektedir.

Erken ölüm
Yukarıda anlatılan hastalıkların hemen her biri, ölüme götürecek ya da sekel bırakma riski yüksek olan ciddi durumlardır. Bazen toplumda oldukça iyi bilinen sigara v.b. alışkanlığı olmayan kişilerin kalp krizi, inme sonucu ani ölümleri bizi şoka sokar. Hatta sigaranın en önemli risk faktörü olduğunu söyleyen sağlık otoritelerine karşı bir güvensizliği de akla getirir muhtemelen. ‘…hiç sigara içmedi, organik beslendi ama işte kalp krizi geçirdi, ya da akciğer kanseri oldu!...’ bu ve buna benzer çok sayıda konuşma duymuşsunuzdur. İşte bunların bir kısmının nedeninin hava kirliliği olduğunu biliyoruz artık.

Bu yazıda hava kirliliğine neden olan çok sayıda kirleticiden sadece Partikül Madde ve etkileri incelenmiştir. Oysa çok sayıda kirletici mevcuttur ve bu kirleticilerin her biri ayrı ayrı hastalıklara ve ölüme neden olabileceği gibi, birbirleri ile etkileşerek daha zararlı kimyasal yapılara bürünerek zararlarını artırabilirler.

Korunmak için ne yapmalı?
Maalesef bu alanda bireysel çözüm mümkün değil. Kirli havası olan bir yerde nefesimizi tutamayacağımıza göre, sağlıklı bir çevre ve temiz hava soluma hakkımızı savunmalıyız.