7 Haziran seçimlerinde bu sonuç alınmasa akla gelir miydi bilinmez, ama birisi en sonunda AKP yandaşı medyada bir zekâ problemi olduğunu itiraf etti. Eğer okumadıysanız epey şaşırtıcı bir isim üstelik: Rasim Ozan Kütahyalı. Üzerine konuşulmayı hak eden bir yazıydı ama pek konuşulmadı. Ya okunmuyor ya da zekâsızlığı kimse üzerine alınmadığı için herkes sessiz. Ben kendi çapında bir tür mazoşist olduğum için onu da okudum elbette. 10 Haziran tarihli yazının özellikle şu bölümüne dikkat çekmek isterim: “Bu retorik tekrarı için herhangi bir zekâ gerekmiyordu. O sebeple Yeni Türkiye medyası aktörlerinde inanılmaz bir zekâ rehaveti baş göstermişti. Ezbere ve fazla zekâ içermeyen konuşmalar ve yazılar Yeni Türkiye’nin kimi kanallarını ve gazetelerini kaplamıştı.” Sorunu bu şekilde tespit eden Kütahyalı, çözüm önerisinde de sözünü sakınmadı: “Yeni Türkiye medyasında herkes fark etmeli ki AK Parti’nin propagandasını salakça yapmanın bugünden sonra AK Parti’ye hiçbir yararı yoktur.”

Bu tespitlerine kendini dahil ediyor mu, yoksa dışarıda mı bırakıyor bilmiyorum ama benim özellikle TV’de rastladığım Rasim Ozan Kütahyalı performanslarının da birer zekâ şovu olduğunu söylemek zor. Daha önce şahsıma dava açmışlığı bulunduğu için bu konularda biraz alıngan olduğunu biliyorum. (hakim davayı reddetmişti bu arada) O yüzden Türk yargısını eften püften meselelerle meşgul etmemek için “Rasim Ozan Kütahyalı ve zekâ” korelasyonunun detaylarına pek girmeyeceğim. Onun yerine, bu haftaki Köşe Vuruşu’nda Kütahyalı’yı destekleyerek Havuz Medya’da zekâ kullanımını özendirecek ve geliştirecek bazı önerilerle geliyorum:

1. adım: Ayrı ayrı düşünmeyi dene
Bence yeterince istenirse başarmak mümkün. Evet biraz zor biliyorum ama ayrı ayrı düşünme yeteneği kazanmak önemli. Kolektif hafıza vardır, ama kolektif zekâ diye bir şey duymadım nitekim. 7-8 gazetenin aynı gün, aynı manşeti atması itiraf edelim ki, zekice bir çözüm değil. Aynı köşe yazısından bir sürü yazmak da öyle. Eğer ayrı ayrı düşünme yeteneği keşfedilirse belki bir adım olur.

2. adım: Hikaye yazmadan önce hikaye oku
Havuz Medya’da en sık karşılaştığımız problemlerden biri de yeterince ikna edici olmayan hikâyelerin yazılması. Şu soruyu sorarak başlayalım: İlkokulda okuduğumuz Cin Ali bile bir berberin fil olabileceğine çocukları ikna ederken, her gün manşetlerden milyon hikâye uyduran ben neden insanları ikna edemiyorum? Demek ki, bazı detaylar atlanıyor. O yüzden belki de baştan başlamak lazım. Cin Ali serisine ne dersiniz?

3. adım: Evde eleştiri egzersizleri
Evet, biat konforlu bir şey ama arada eleştiri olmazsa başkalarına karşı pek inandırıcı bir görüntü verilemiyor. Eleştirmekten korktuğunuz kişiyi evde kendi kendinize eleştirerek bir noktaya gelebilirsiniz. Örneğin; yenice yayımlanan bir kitapta eski Cumhurbaşkanı’mızın bile böyle yaptığını öğrendik. Siz de evde muhatabınızı kendi kendinize eleştirip üzüntülerinizi bildirerek egzersiz yapabilirsiniz. Belki günü geldiğinde açıktan eleştirecek bir seviyeye erişebilirsiniz. Eleştiri kabiliyeti, hiç kuşkusuz zekânızı diri tutacaktır.

ZEK OLİMPİYATLARI DÜZENLENSİN
Zekâ kullanımını özendirme açısından benim başlangıç seviyesi için naçizane önerilerim bunlar. Zekâ kullanımını belli bir seviyeye getirdikten sonra, daha da özendirmek için AKP-Cemaat kavgasının ardından gözden düşürülen Türkçe Olimpiyatları’nın yerine Havuz Medya sponsorluğunda bir Zekâ Olimpiyatları düzenlenebilir. Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olur.

Olimpiyatlardaki insan sermayesinden biraz zekâ devşirmek mümkün olabilir belki. Bir de tabii bol bol havuz problemi çözmek şart. AKP’nin tek başına iktidar olmadığı bir ülkede havuz biraz problem çıkarabilir zira.