Ümmet-i İsa oğullarından birinin “Adamı niye öldürdünüz lan!” diye ümmet-i Musa oğullarından birinin yakasına yapıştığını anlatan öyküyü bilirsiniz: Bir Katolik “Niye öldürdünüz lan adamı!” diyerek Musevi’nin yakasını toplamış. Musevi “Ben kimseyi öldürmedim” dedikçe Katolik, faili ikrara zorlamaya devam etmiş “Sizdiniz lan adamı öldüren!”. Musevi, çıkarabildiği boğuk bir sesle “Kimden söz ediyorsun kardeşim?” diye sorabilmiş. “İsa’yı lan, İsa’yı öldürdünüz!” diye haykırmış Katolik. Musevi “İki bin yıl önce olmuş bir olay, benim suçum ne beyim!” savunmasının adamı aydınlatıp şerrinden kurtulacağını düşünürken suratına yediği yumruğa eşlik eden şu sözü duymuş “Ben yeni duydum lan!”

Bu, Hıristiyanlarla Museviler arasındaki husumetin ebediliğini anlatan bir hikâye; fakat ümmet-i Muhammed’in oğullarının yine ümmet-i Muhammed’ten olan Sezen Aksu’nun 2017 çıkışlı şahane bir şey yaşamak şarkısına 5 yıl sonra tepki verdiği gerçek! Neden 5 yıl beklediler derseniz, muhtemelen şarkının sözünü ancak bu sürede idrak edebildiler. Tepkiyi örgütleyenlere bakılırsa bu yine de uzun bir süre sayılmaz. Büyük ihtimalle en zeki olanlarından biri şarkıdaki bir dizenin (Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e) son günlerdeki dini gerilim arayışlarına uygun bir malzeme olduğunu fark etti. O her kimse Diyanetin, Bahçeli’nin ve Cüppeli cüppesiz epey bir kişinin ardından nümayişe katılacağını hesaplayacak kadar zeki olmalı. Hatta o kadar zeki ki katliamcı hassasiyetini anımsatıp aklamak için Hırant Dink’in 15. ölüm yıldönümü anmasına denk getirmiş.

Gelelim Adem’le Havva’nın cahil olup olmadığı meselesine. Bana göre Adem ile Havva cahil değildi. Aksine özellikle Havva’yı çok cesur buluyorum. Hatta bir etkinlikte Havva’yı, yüksek ahlaki değerleri uğruna baldıran içen Sokrates’e benzetmiştim. İsterseniz önce ayeti kaynağından okuyalım:

“Tanrı, Aden Bahçesi’ne iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaçla dolu bir bahçe dikti. Adem ve Havva’yı da oraya koydu.

Rab Adem’e,

‘Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin’ diye buyurdu, ‘Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.’ dedi.

Sonra bir yılan Havva’ya ‘Kesinlikle ölmezsiniz. Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.’ dedi. Havva yılana (Şeytan’a) kandı ve elmayı yedi. Ardından kocasına da verdi. İkisinin de gözleri açıldı. O ana kadar ayıp nedir bilmiyorlardı. Yedikleri elma, onlara çıplak olduklarını fark ettirdi. Gizlenmek için incir dikip yapraklarını örtü yaptılar.” (Tevrat: Yaratılış 3:1-7)

Gayet açık ki Tanrı, Adem ile Havva’nın ve onlardan türeyecek neslin iyi ile kötüyü ayırt etmesini istemiyor. O kadar istemiyor ki bu iki kulunu görme yetisinden mahrum olarak yaratıyor. Aden Bahçesi kötülüğün olmadığı bir yer değil. Salt “iyilik” olsa “kötülük” kavramı ve iyiyle kötüyü ayırt etme ağacı olmazdı. Kaldı ki Bahçe’de kötülüğün kol gezdiğini Tanrı söylüyor. Üstelik Şeytan (yılan) da orada… Ayrıca Tanrı, kötülükten korunmaları konusunda onlara güvence de vermiyor. Kanımca Havva, yılan araya girmese de bu denli güvensiz bir ortamda gözlerini açmaları gerektiğine karar verir ve o elmayı yerdi.

Elmayı yemeleriyle birlikte gözlerinin açılması, kendileriyle ilgili karar alma sürecini başlatan zihin açıklığını da anlatan bir metafor. Üç-beş yıl daha yaşamak uğruna doktorun ekmekten uzak duracaksın talimatına harfiyen uyan torunları ile karşılaştırıldığında, Havva’nın ölümsüzlüğü reddedip elmaya uzanmasının cesaret isteyen bir davranış olduğunu teslim etmemiz gerekiyor. Bir anne adayı olarak Havva, çoğalıp yaşayacakları yerde iyi ile kötüyü bilmek, bilip ayırt etmek ve ona göre değer ölçüleri belirlemek durumunda olduklarını fark ettiği gibi peygamber olan kocasını da ikna edebilmiş. Bu, Havva’nın sadece cesur olmadığını, aynı zamanda zeki olduğunu da gösterir.

Adem ile Havva, gözleri açılıp çıplak olduklarını fark ettiklerinde, ilk iş olarak birlikte yaşamanın kurallarını geliştiriyorlar: Karı-koca olmalarına rağmen aralarında bir hukuk olması gerektiğini düşünüyorlar. Biri diğerine “Saçmalama! Ayıp olacak ne var!” demiyor, ayıbı incir yaprağı ile örtüyorlar. Böylece “ayıp”, insanların suyunu içtiği derinin gözüne işemenin iyi bir şey olmadığını, birbirlerine saygı duymaları gereğini belirleyen ilk etik ilke oluyor.

Dinler, bu Yaradılış Ayeti ile erkeklere, şeytana uyan “eksik akıllı” kadının sözüne itibar etmeyin mesajını iletiyor. Güya ölümlülüğe Havva Annemiz sebep olmuş! O şeytana uymasaydı, ölümü düşünmüyor olacaktık! İyi de Havva’yı engellemeyen, engel olmadığı gibi hiçbir itirazda bulunmayan Rab mesajının muhatabı Adem; peygamberdi ve ordaydı, ona ne demeli?