İbrahim Çeşmecioğlu, “Mekanik bir iş arkadaşlığı değil hepimiz çok önemli politik bir görev için buradayız, bunun için bir aradayız, bir birimizle dayanışarak ve birbirimize sahip sıkarak bu zorlukların üstesinden geleceğiz” derdi. Öyle de yaptık ve bugün eğer bir gazetemiz var ise onun emeğini kim görmezden gelebilir ki?

Hay Allah…

İBRAHİM AYDIN

Bir insanın yaşamına kaç kişi sığar? Bu kısacık yaşam sürecimize etki eden ve iz bırakan kaç insanı tanırız? Çözmeye çalıştığımız sorunlara dair hangi insanın hangi tavrını düşünür ,“o olsaydı böyle yapardı” diyebileceğimiz kaç insan vardır? Ölüm, fiziki yok oluşun ötesinde unutulmakla eşdeğer bir kavram. Eğer birilerinin yaşamında hala izlerin sürüyorsa, bir düşünce sistematiğin bir tavır ve davranışın anımsanıyor ve harcamış olduğun emeğin somut ürünleri her şeye rağmen ayakta ise o zaman yaşıyorsun demektir.

İbrahim Çeşmecioğlu’nun ölümünün üzerinden tam 6 yıl geçti. Kurucusu olduğu gazetemiz BirGün’ün duvarındaki resmini her gördüğümde birlikte yaşadığımız yılları anımsamamak ne mümkün. 92 yılında Cağaloğlu’nda bulunan Demokrat dergisinin teknik işlerini yapan şirketi Pano Bassan’da tanışmıştık. Cezaevinde on bir yılın ardından dışarıda karşılaştığım en güven veren yoldaşlarımdan birisiydi. Bakırköy’deki evine davet etmiş, orada Kader ve Devin’i tanımıştım. Devrimci Yol geleneği içinde bir dönüm noktası olan “tartışma süreci” içinde birlikte çalıştık. İstanbul’un birçok ilçesinde yeni politik döneme ilişkin tartışmalara katıldık, mahalle çalışmalarında birlikte yer aldık. Arşivimde hala sakladığı “Bahçelievler’den BAKIŞ” gazetesini böyle bir çalışmanın sonrasında çıkarmıştık. Sonra ÖDP ve daha sonra BirGün gazetesindeki ortak mesaimiz onu yıldızlara uğurlayacağımız güne kadar sürüp gitti.

Günlük bir gazete en büyük hayaliydi. BirGün projesinin ortaya çıkması belki de en çok onu heyecanlandırmıştı. Birçok insanın “olmaz, yürümez, batar” dediği bir ortamda tereddütsüz kurucu kadro içinde yerini almıştı. İbrahim Çeşmecioğlu, gazetenin hayati işlerinden birisi olan abonelik işini örgütlemekle görevliydi. Özellikle bu görevi tercih ettiğini biliyorum. “12 Eylül öncesi çıkardığımız Demokrat gazetesinin dağıtımını model almalıyız adaş” derdi. Söz konusu model ise normal bayi dağıtımının dışında, bütün il ve ilçelerde, hatta köylerde gazete gönüllülerinin yapmış oldukları abone dağıtımı ve aynı zamanda bugünki tanımla ifade edersek haber yazmayı da içeren “yurttaş gazeteciliği” modeliydi. Bu modelin örgütlenmesi için başlangıçta bütün Batı Karadeniz’i turlamaya başlamıştı. Başlangıçta oldukça olumlu mesafeler de kat etmişti. Ancak son yıllarda yakasını bırakmayan MS hastalığı ona çok fazla hareket fırsatı bırakmıyordu. Hareketlerini kısıtlayan hastalığa karşı inatla direnmeye çalıyordu. Ayrıca gazetede başlayan mali kriz ise bu değerli çabanın bütünüyle durmasına neden oldu.

BirGün’ün içine girdiği mali kriz, yöneticiler ve çalışanlar açısından zorlu koşulları ortaya çıkarmıştı. Her zor koşulda olduğu gibi dostluklar, arkadaşlıklar, inanç ve kararlılıklarımız bir kez daha sınava tabi tutuluyordu. Maaşlar ödenemediği için, birçok çalışan gazeteyi terk etmiş adeta çok sınırlı sayıda insanla baş başa kalmıştık. Çeşmecioğlu sanki böylesi günler için vardı. Çıkmaz içinde hissedildiği bir anda etrafını, arkadaşlarını motive eden özelliği muhteşemdi. Tekrar derlendik toparlandık, sınırlı sayılarda olsak da mevzi korunuyordu. Bugün hangimiz yapıyoruz bilmem ama birçok çalışan arkadaşın evlerini ziyaret ettiğini biliyorum. “Mekanik bir iş arkadaşlığı değil hepimiz çok önemli politik bir görev için buradayız, bunun için bir aradayız, birbirimizle dayanışarak ve birbirimize sahip sıkarak bu zorlukların üstesinden geleceğiz” derdi. Öyle de yaptık ve bugün eğer bir gazetemiz var ise onun emeğini kim görmezden gelebilir ki?

Muhalif gazete yöneticisinin başına gelen onun da peşini bırakmıyordu. BirGün’e açılan davaların yazı işleri müdürü sıfatıyla yargıdaki yüzü o idi. Bugün ile kıyaslandığında çok fazla yargılandığımız dava dosyası yoktu ama yine de çokça adliye koridorlarında boy gösterirdi.

Yaşamının son yıllarında hızına yetişilmez olmuştu. ÖDP Beyoğlu İlçe Başkanlığı'nın yanında Gebze’deki arkadaşlarla işçi örgütlenmesi çalışmasına dâhil olmuş, iş yerlerinde dağıtılmak üzere bir de işçi gazetesi çıkarmışlardı. Emekçinin Sesi böyle bir çabanın ürünüydü. (Geçen yıl BirGün okur toplantısı kapsamında gittiğim Gebze’deki arkadaşların Çeşmecioğlu adına bir kütüphane kurmuş olduğunu görmüş ve çok sevinmiştim. Devrimcilerin vefalı olmasına dair güzel bir örnekti.)

İbrahim Çeşmecioğlu gerek BirGün gazetesinde gerekse de devrimci mücadelemizde her yönü ile yaşayan bir çınar. O hem bir gazeteci hem bir yönetici hem bilgisayar operatörü ve hem de iyi arkadaş, dost ve devrimciydi.

Senin bazı uyarılarına duyarsız kaldığımız zamanlar da oldu. Bazen bizlere kızdın haklı olarak ama şimdi en azından biliyoruz haklı yanlarını. Erken gittin, sırayı bozdun ama kim garanti verebilir ki? Geride bizlere sayısız hatıra bıraktın. Bu eşsiz hatıraları onunla yaşama fırsatı elde etmiş biz BirGün çalışanları, onu hiçbir zaman unutmayacağız.