Büyük korku ülkesinde ‘Hayalet Dansı’ başlayacaktı. Dirilişin habercisi... Kasım ayında cevvaliyetle beliren devrim alametleri, bir başka kıtada Büyük Sioux kabilesi tarafından kutsanmıştı. Kabile okyanusa boru hattı yapma girişimini savaş sebebi ilan etti! Ferguson halkı polis şiddetine karşı protestoyu genişletmişti. Atina’da Politeknik protestosu 20 bin katılımcıyla gerçekleşmişti. Yerküre zulme, zalime karşı birleşerek ağaçlarına sarılıyordu. Sınırlar küçük ama anlamlı adımlarla yıpratılıyor, direnen her sokak birbirine görünmez bağlarla bağlanıyordu… Kapital vahşeti durdurmak için günden güne çoğalan direnişçiler; dini, dili, rengi farklı binlerce hak savunucusu biliyoruz diyordu “toprak insana değil, insan toprağa aittir” Bu cümleler, derinlerden kopup gelen sesler yüz binlerin haykırışlarıyla saray çevresini kuşatmıştı. Görünmeyen yalnızca işitilen o ses…

Kızılderili reisi Seattle: “Bir Kızılderiliyim ve anlamıyorum… Gökyüzünü, toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilirsiniz ya da satarsınız?” diyordu yüz altmış yıl önce. Hayalet Dansı’nı, bir savaş dansı olarak gören ABD askeri, Wounded Knee Katliamı’nı gerçekleştirmiştir. Şef oturan boğa öldürülmüştür. Kızılderililer/insanlık ailesi için kutsal bir ritüel olan Hayalet Dansı’nda oluşturulan hayat çemberi’ni tamamlamak gereklidir.

Bizler de kendi çemberimizi tamamlıyorduk, sarayların saltanatların inşasında. Haziran uyanışıyla canlanan RUH rüzgârlarla yerküreye dağılarak hayaletler, gölgeler arasında şimdinin sonsuzluk denizine dalmıştı. Orantısız barikatlarda, sokak aralarında, ışıksız bodrum katlarında… Anları düşleyerek, arzulayarak şafakları yakan devrimciler daha büyük gerçekliğin gerçekçiliğine inanan direnişçiler… mevsimlerin geçmesini sabırla bekledi. Kentten kente, ağaç köklerinden maden derinliklerine varan haykırış, yakarış…

Sürekli çizgi dışı eğilimi veren ama içimizden bir parça olarak kopan delilik, suçluluk, cinsel sapkınlık, cezalandırma, eziyet etme, isimlendirme, kategorize etme, kapatma, dayatma… İktidarın, faşistlerin söylemi ve uygulamalarıdır. Güç, beden kısıtlaması üzerinden kendini gösterir ve bunu “normal” kılıfına sokar. Unutmayalım ahlak gibi kavramlar üretir.

Başkaldırı çoklu bileşkeleriyle sesini günden güne yükseltmekte. Diyalektik alametler belirdikçe yeni tiyatro oyunları; isyan ve işgal itaatsizliklerini yazacaktı. Dere kenarlarında, parkların yanı başında, cadde ve sokaklarda kurulacak sahneler için hummalı bir hazırlık başlamıştı. Ankara’da tiyatro binalarının ranta peşkeşinden sonra örgütlenenler “Saraylar saltanatlar çöker bir gün bu zulüm de biter” adlı oyunu prova ediyordu… ‘Haziran Uyanışı’ndan doğan birleşik mücadele yeniden neşeyi bulaştırmıştı koyu karanlık ülkeye. Büyük gösteri yakında, coşku ve heyecanlarıyla şimdi dans zamanı…

***

Kızılderili kabilesine kulak verelim hep birlikte…

*kartal mesajı getirdi / güneşin çocuklarına / bufalonun dönüşü için / ve güzel günler yakında /

sen bedenimi öldürebilirsin / ruhuma lanet okuyabilirsin / senin tanrına inanmadığım için / dualarım karşısında durma şansın yok / sevgime karşı durma şansın yok / onlar yasakladılar hayalet dansı’nı / fakat biz tekrar yaşayacağız / kız kardeşim yukarıda / kızıla boyanmış o yaralı dizde öldürüldü / bir azize o şimdi / büyük davulun var senin mesafeler ötesinden / gökyüzünde siyah kuş /duyduğun bu ses ve müzik bufalonun ağlamasıdır

Çılgın at gizemliydi / kendinden geçmenin en iyisini bilirdi /ve oturan boğa büyük havariydi /hayalet dansı’na gelin Comanchee’ler / gelin Karaayaklar /gelin Shoshone’ler / gelin Cheyenne’ler / biz tekrar yaşayacağız / gelin Arapaho’lar / gelin Cherokee’ler / gelin Paiute’ler / gelin Sioux’lar /tekrar yaşayacağız...