“Şüphelinin herhangi bir pişmanlık göstermeyip aynı açıklamalarına devam ettiğinden tutuklanmasına…”

Gazeteci Ahmet Şık, hâkimin bu cümlelerinin ardından Metris Hapishanesi’ne gönderildi, beş gündür de hapiste.

Hâkimin bahsettiği ifadelerden bazıları şöyle:

“Bugün de bu senaryonun bir benzeri yeniden sahneleniyor, ancak altını çizmekte fayda var, beni hedef gösteren tetikçiler, kumpası hazırlayan polisler, tutuklayan savcı ve hâkimler ve yargılıyormuş gibi yapan mahkeme üyelerinin bugün birçoğu tutuklu. Kaçmasına göz yumulanlar ise firari sanık olarak aranıyor. Bu hatırlatmanın hissesi şudur, güç hiç kimse için baki değildir, kimseye kalmaz. Bugün kibirden gözleri körelen, güç sarhoşluğundan her türlü hukuksuzluğu yapanlara da kalmayacak. 12 Mart gecesi tahliye olduğumda, hapishane önünde şunu söylemiştim: ‘Bunca baskı ve zulümden bu iktidarın korktuğu, bizim ise hayalini kurduğumuz ve mücadelesine devam edeceğimiz bir hayat çıkacaktır.’ Bu sözleri aynen tekrarlıyorum.”

Ahmet ‘hayalini kurduğumuz hayattan’ bahsederken, dışarısı biraz daha karardı.

Yoksa polis de, savcı da, hâkim de biliyor, suç diye anlatılanların gazeteye aylar, yıllar önce basılan, hatta Basın Kanunu’nun 26. maddesine göre, dava açılması için gereken dört aylık zamanaşımı süresini çoktan geçmiş olan haberler olduğunu. Zaten avukatlarından Tora Pekin de hâkimlik sorgusunda bu gerçeği açıkça belirtti: “Müvekkilim önceki tutuklama sırasında neredeyse bugün de aynı tam olarak aynı noktada duruyor. Bu da gazeteciliktir. Gazetecilik ise suç değildir.”

Ahmet Şık’ın savcıyla ilk görüşmesinde ise karşılaştığı ilk üç soru sırasıyla şöyle: 1. Twitter’daki kullanıcı isminiz nedir? 2. Bu hesabı ne zamandır kullanıyorsunuz? 3. Bu tweet’leri siz mi attınız? (İnsanın, savcı acaba Ahmet Şık hayranı mı, diyesi geliyor.)

Ahmet hâkimlik savunmasında da, esas olarak mesleki faaliyetlerinin soruşturma konusu edildiğini, haberlerinin, söyleşilerinin suçmuş gibi gösterildiğini, tweet’lerinin de dosyaya serpiştirildiğini söyledi:

“27 yıllık gazeteciyim, mesleğe başladığım ilk günden bugüne hakikati aramaya çalıştım. Çünkü halkın hakikati bilmesinin bir hak, gazetecinin kendisine bir emanet olarak teslim edilmiş hakikati tahrif etmeden sahibi olan halka teslim etmesinin bir görev olduğunu düşünüyorum. Eğer hakikati tahrif etmişsem sorgulayacak olan mahkeme değil; okurun, izleyicinin kendisidir. Tüm meslek yaşamım boyunca siyasi rengi ne olursa olsun her türlü iktidar ve güç odağını rahatsız etmeye çalıştım. Elimden geldiğince de bunu yaptım. Gazetecilik faaliyetim nedeniyle her devrin kötüsü olmayı başardım. Bu, benim için onur nişanıdır. Bir örgütüm var, adı hakikat.”

Ahmet Şık tutuklu, ‘Bizi laiklik kurtaracak’ diyen Ayşegül Başar gözaltında, hapishanelerdeki gazeteci sayısı 150’ye yakın.

Adalet Bakanlığı’nın son açıklamasına göre, 26 Eylül 2016 itibariyle ülke genelinde 370 ceza infaz kurumu hizmet veriyor, inşaat aşamasında 58 ve ihalesi devam eden 25 ceza infaz kurumu var.

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün resmi internet sitesindeki verilere göre de, 1 Kasım 2016 itibariyle hapishanelerde toplam tutuklu ve hükümlü sayısı 197 bin 297. İçlerinden 68 bin 6’sı tutuklu, diğerleri hükümlü. Siyasi suçlardan hapiste olanların sayısı 15 bin civarında.

Hapishanelerde ayrıca, 645 hükümlü, 1795 tutuklu çocuk var. Bakanlık açıklamasına göre, çoğu hırsızlık suçundan hapiste.

Ama Bakan Bekir Bozdağ’ın, Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesine verdiği bir başka cevaba göre, İslam Devleti (IŞİD) üyeliği şüphesiyle, 19 Temmuz 2016 tarihi itibariyle 274’ü yabancı olmak üzere toplam 513 tutuklu ve sadece 7 hükümlü var. İçişleri Bakanlığı’nın dünkü açıklamasına göre de son bir haftada 25 IŞİD şüphelisi tutuklandı. İki bakanlığın açıklamasında yer alan toplam 538 tutukludan, şu an kaçı halen hapishanede, bilmiyoruz.

Yani, hapisteki IŞİD hükümlülerinin sayısı 7, [çoğu hırsızlıkla suçlanmış] hükümlü çocukların sayısı 1795, tutuklu ve hükümlü gazetecilerin sayısı yaklaşık 150.

Reina’da yılbaşı kutlayanlara silahlı saldırı düzenleyen kişi, IŞİD’den. Başka sorum yok, sayın hâkim.