Hayaller dünyadan büyük, gerçekler Seyrantepe’den küçük

Galatasaray lider Beşiktaş’ın puan kaybettiği haftada, Trabzonspor ile 1-1 berabere kalarak, hafif yeşeren umutlarını tekrar Seyrantepe çimlerine gömdü.

İlk 15 dakikada, son 1-2 sezonda alıştığımız Galatasaray maç başlangıcını göremedik. Sarı-kırmızılıların aynen maç başlangıçları gibi 2 sezondur yaşadıkları bir problem var. Performans istikrarının sağlanamaması. Feghouli, Mariano, Ömer Bayram, Belhanda, bu sezon Mostafa Mohamed, Oğulcan, son zamanlarda Kerem. Galatasaraylı futbolcular oturmuş bir sistemden çok tamamen bireysel yeteneklerin ve bu yeteneklerin yaratıcılığının üzerine kurulmuş bir oyun yapısı ile sahada olduğundan, kimin hangi maçta, hangi performansı göstereceğini tahmin edemiyorsunuz. Muhtemelen teknik kadro ve yönetim de edemiyor ki, bazı haftalarda Galatasaray’ın adına yakışır oynadığı söylenen futbolcuların bazı haftalarda şeref ve haysiyeti gündeme geliyor. Aslında bu, futbol açısından, hele hele günümüz futbolu açısından içi boş kavramalarda maçtan maça değişen bir şey yok. Değişen bir maçta yapılan boş koşunun, tehlike yaratan pasın, tek bir gövde halinde davranmanın 3 gün sonra gerçekleşmemesi. Zira Fatih Terim’in 4. sezonunun sonuna geldiği bir zaman diliminde o bahsettiği hayale kendisini ulaştıracağını düşündüğü oyundan eser olmadığı gibi oyunun ne olduğu hakkında da hiçbir fikrimiz yok. Bu yüzden futbol takımının şampiyon olurken de, yarıştan koparken de maruz kaldığı sözler hep aynı. Konsantrasyon, mayıslar bizim, Galatasaray varsa umut vardır, biz bitti demeden bitmez. Dikkat ederseniz bunların hiçbirisinin sahadaki oyunun ta kendisi ile hiçbir alakası yok.

Onyekuru’nun yokluğunda Galatasaray Babel ile başladı oyuna. Göztepe maçında hiç fena işler yapmayan Halil kenarda oturtulmuştu ve bu noktada şu soru akıllara geliyordu. Bu sezon sıkça başvurulan “kazanan takım bozulmaz felsefesi ne oldu?”. Halil’in oyuna girdikten sonra sarı-kırmızılıların maç boyunca yakaladığı iki tehlikeyi (birisi golle sonuçlanan) yaratan oyuncu olması tesadüf mü? İlk paragrafta anlattıklarımız sebebiyle buna “evet” cevabı da veremiyoruz. Feghouli ve Babel’in, Kerem’in oyun karakteri ile uyuşmazlığı Terim’in ikinci yarıda, Göztepe maçındaki ön alan kurgusuna dönmesine sebep oldu, ancak Saracchi, Şener, kenara deplase olmaya çalışan ve Babel ve yine bahsettiğimiz gibi Kerem o kadar kötüydü ki, Terim’in takımı rakip kaleye ilk ciddi şutunu maçın son bölümüne girerken çekebildi.

Abdullah Avcı, takımları karşılarında bu tür ekipler bulunca daha sert cezalandıran bir teknik adam. Muhtemelen onun da kafasındaki takımı kurması için gelecek sezonu bekleyeceğiz. Zira, buna benzer bir Galatasaray’ı karşısında bulduğunda oyun açısından daha net bir üstünlük kurduğunu birçok kez gördük.