Hayaller ve gerçekler

BÜLENT KALAFAT

Sezonun ilk devresinde 8 puan çıkarmayı başardığı 5 maçlık zorlu virajın tekrarına Başakşehir deplasmanında giren Beşiktaş, bu kez 0 puan ile başladı.

Ligde oynadığı iç saha maçlarında 2.5 gol ortalaması tutturan Başakşehir, son 3 maçta bu ortalamayı 4’e çekmişti. Önderliğini Visca’nın yaptığı hücumları kesmek için Caner-N’Koudou kanadının savunmayı çok önemseyen bir anlayışla sahada olması gerektiğini, Gençlerbirliği maçında zaten görmüştük. 2 hafta önce sol kanattaki Candeias’ın uyumasıyla gelişen atak daha 9. dakikada Başakşehir’i öne geçirmişti.

Beşiktaş sol kanadından hiç gafil avlanmadı denemez; ancak ilk yarıda sık sık zorlanan bu koridordan sadece bir kez net pozisyon verdi. Zaman zaman Boateng’in de eşlik ettiği Atiba-Elneny ikilisinin kademeleri ve İrfan-Mahmut’a karşı mücadele başarısı sayesinde Başakşehirli oyuncular Caner’in arkasına yeterince hızlı top gönderemedi. Zaten merkezde sık sık aleyhine 3e2 eşleşmeler oluşan ev sahibinin iki bekinin de kötü pas yüzdesiyle ve savunmada pasif oynaması, Beşiktaş’ın kanattan kanada top çevirmesini ve bek-stoper aralarından sızışlar yapmasını kolaylaştırdı. Bu sezon oynadığı 15 deplasman maçının yalnızca 5’inde şut üstünlüğü elde eden Beşiktaş, bu faktörlerin tesiriyle, 45 dakika bittiğinde şutlarda 7-2 öndeydi.

İkinci yarıya savunmayı 5 metre öne çıkararak başlayan Sergen Yalçın, yalnızca 5 dakika sonra bunun bedelini Ruiz-Caner kanadının arkasına kaçan Demba Ba’nın ayağından gelen golle ödüyordu. Belki ilk devre rakibe net fırsat vermemenin getirdiği özgüven, belki de maçın yarısının bitmesi itibariyle işlerin ciddiye binmesiydi bu kararın arkasındaki sebep; ancak ne kadar gerekliydi bu tartışılır. Tartışma götürmeyecek bir konu varsa o da Beşiktaş’ın kadro kalitesinin bu ligi zorlamak için yetersiz olması.

Hava topu ve birebir mücadele kazanamayan stoperleri, oyunu okuyamayan ve tekniği yetersiz hücucmuları, tehdit yaratmaktan çok tehdit engellliyici nitelikli, biri 37 yaşındaki orta sahaları ve yalnızca biri oyunun çifti yönünü hakkıyla oynayabilen bekleri ile, siyah beyazlıların gerçekçi bir üst sıra adayı olması için çok yoğun ve sarsılmaz bir takımdaşlık göstermesi gerekiyor. Birbirinden şikayetçi olan oyuncu sayısının giderek artmakta olduğu Beşiktaş’ta bu yönde bir emare görmek için çok ama çok iyimser olmanın bile ötesine geçmeli.

Aklı başında kimse Ljajic’in ya da X oyuncunun kesilmesi ve yerine birinin monte edilmesiyle takımın şampiyonluğun favorisi haline gelmesini beklemiyordu. Sergen Yalçın’ın Beşiktaş’a kısa vadede katabilecekleri arasında herkesin buluştuğu nokta takımdaşlıktı, mücadeleydi. Yeni dönemde ilk kez skorda geri düşen oyuncular en azından bu konuda seviye atladıklarını gösterme şansını değerlendiremediler.

Eğer mevcut 11 havuzundakilerin yapabilecekleri bu kadarsa; hocanın buna bir an önce kanaat getirip, en azından takım bütünlüğünü bozan öğeleri ayıklamaya bir an önce başlaması elzem gibi duruyor.