Her köşe başında karşılaşmak için can attığım, tanıdığım ilk güne minnet duyduğum, ömürlük dost, hiç kurumayacak ve hep ...

Her köşe başında karşılaşmak için can attığım, tanıdığım ilk güne minnet duyduğum, ömürlük dost, hiç kurumayacak ve hep yeşerecek arkadaşlığın müsebbibi,

İnsanlar bi’ şekilde bi’ yerlerde tanışıyordu. Biz de 2006’da bir panayırda geç kaldığımız tanışma merasimini gerçekleştirmiş, lakin fazlaca sohbet edememiş, yeni tanışıklığın duraksamasını yaşamıştık. Sonra birkaç kez aynı ortamda bulunduk. Tarafından imzalanmış kitabı okumaya başladıktan sonra, kitapta hoşuma giden kısımları dostlarımla paylaşıyordum. Bir gece kitabın orta yerinden cildi kopunca da okkalı bir küfür yemiştin benden, duymasan bile, alakan olmasa bile…
Bir gün akşamüstü Taksim’de buluştuğumuzda elinde üç tane kartpostal vardı. Bana getirmiştin. O kartpostallar sayesinde, daha önceleri öylesine bir şekilde kibrit biriktiren ben, artık içinden Vosvos geçen kartpostalları da biriktirmeye başladım. Bir insana koleksiyonculuğu, arşivciliği, biriktirmeyi bulaştırmak böyle oluyormuş, oldu da.
Bozcaada’ya ilk gidişindi birlikte gittiğimiz. Sene 2008, yani geçen yıl. Mavi ‘Günışığı’ bir minibüs ile kendi aramızda ‘dar kadrocu’ beş maceraperest, adeta Ada’ya çıkartma yapmıştık. Nisan ayıydı. Nasıl da şakır şakır yağmur yağıyordu. Ada sokaklarında herkes evlerine kaçıyor, biz ise elimizde oltalarla, tutamadığımız balıkları parasıyla almak için balık hâline doğru yol alıyorduk. Güler Abla’nın balkonu muazzam evinde akşamı etmemizi, çay bardağından rakıları içmemizi, giysilerimizi odun sobasında kurutmamızı ise unutamam… Ben birçok Ada dönüşü yaşadım. Ama o nisan kaçamağındaki dönüşte ettiğimiz sohbet gibisini yaşamadım, bilmem. Aheste aheste giderken, gördüğümüz ulu bir çınar altında, hafifleyen yağmurun sesiyle damacanalardan içtiğimiz şarabın arkası, İstanbul’a varana dek dinlediğim unutulmayan bir aşk hikâyesiydi. Dalga seslerinin vurduğu Rumeli Feneri gecelerini, naçizane hazırladığın sofranın başında O’nu beklediğin umut dolu akşamları, Beyoğlu’nun arka sokaklarında ve köşe başlarında akla zarar tesadüfî çarpışmalarınızı, bilardo masasından kalbin hızla çarpar vaziyette kalkıp O’na gittiğin günleri dinledim senden yol boyunca…
Üzerimizde siyah-beyaz formalar ?airler Parkı’nda buluşup da geçirdiğimiz iki yıl her aklıma gelişinde, ömür boyu unutulmayacak anılar kısmındaki yerini alıyor sapasağlam. Bazen babalık edip “bak oğlum…” diye başladığın cümleler daha bitmeden, oradaki ‘oğul’ sözcüğünün babanın oğluna ettiği sıfat değil, iki arkadaşın birbirine takılması olduğunu da daha cümlenin başından anlıyorduk tüm kulak kesenler. Yaş farkı alabildiğine olsa da, paylaşımın yaşa bakmayacağını da biliyorduk elbette.
Ne güzel yaşanmışlıklarımız oldu seninle. Bu yılın 8 Mart’ını hatırlar mısın? Gündüzünde Kaset Cafe’de ufak bir etkinlik yapmış, ardından da Yeşilçam Sineması’nda ‘Sonbahar’ı beraber izlemiştik. Filmin karakterleri karda yaylaya tırmanmış, yayla evinde kuzineyi bir güzel yakmış, bir büyük rakıyı ezmişlerdi. Bu sahne sonrası canımız aslan sütü çekmiş, Umut Ocakbaşı’na zor atmıştık kendimizi kredi kartlarımıza güvenerek! Para yoktu ama hayallerimiz yeterdi…
Üç noktalı e-postalarımızı ise en özel yerde saklıyorum. Gecenin apansız karanlığında posta kutuma düşen bir Tanju Duru şarkısı mı desem, bir Nâzım şiiri mi, bir şişe şarabın üzerine edilen aşk fısıltıları mı hepten…
Hayallerin en güzeli de ne biliyor musun? Yıllar sonra yaşayacağın ‘ada’ndan bana göndereceğin mektuplar. O mektuplar başka bir adaya, Bozcaada’ya gelecek! Adadan adaya mektuplaşacağız yani. Ve sen; yine başına üç nokta koyduğun mektuplarında, “yenikken bıraktığımız ayak izleri”nden bahsedeceksin. Ve ben; sana aşkın bazen insanı nasıl çaresiz bıraktığını yazacağım, belki de tek başıma, belki de bir şişe şarabımla, belki de yârimin kollarında… Tanju Duru’nun hepimiz için yazdığı ‘Yedi Eylül’ eşliğinde geçecek tüm günlerimiz… Senin için, benim için... Senin ve benim gibi olanlar için… Hayatını bırakmak isteyenler için, uzaklara dönmek isteyenler için, bu yolları unutmak isteyenler için...