Üçüncü stüdyo albümü ‘Kalp Hanım’ ile dinleyiciyle buluşan Kalben, “Gerçekler, bilançolar, hayata yüklediğimiz değersizlik, sistem araçlarının var ettiği cinnetler karşısında hayalperest olmaktan başka çare göremiyorum” diyor

Hayalperest olmaktan başka çare göremiyorum

IŞIL ÇALIŞKAN

Ses rengi ve üslubuyla kısa sürede müzikseverlerin gönlünde yer bulan Kalben, üçüncü stüdyo albümü ‘Kalp Hanım’ ile dinleyici huzurunda. Bu albümdeki şarkıların hepsinin bir soyunma ve arınma biçimi olduğunu söyleyen Kalben, “Zamanında anlamadığım, konuşamadığım, harekete geçemediğim ve bana mutsuzluk, yük, suçluluk getirmiş her unsurdan arınmak için kibirimi, nefretimi, öfkemi, korkumu bırakmam gerektiğini biliyorum Kalp Hanım sayesinde” diye konuşuyor.

Sözü müziği Mete Özgencil’e ait ‘Bende Kal’ şarkısı dışında ‘Kalp Hanım’da yer alan tüm şarkılar Kalben’e, düzenlemeleri ise Genco Arı’ya ait. 11 şarkıdan oluşan albüm, insan kalbine, yaşayan her şeye yazılmış şarkılardan oluşuyor. Sevgi ve umut beslemekle alakalı hikâyeleri anlatan Kalben, kendine “Nasılsın?” sorusunu sormadan geçen yılların bedelini, özgürce dans ederek toprağının gerçeklerini kabul ederek bedenini ve varlığını iyimser gözlerle irdeliyor. Kalp Hanım’la tüm içtenliğiyle kısa bir yolculuk gerçekleştirdik. Sözü daha fazla uzatmadan kendisine bırakalım.

►‘Nasılsın’ sorusunun önemine binaen, Kalp Hanım nasılsınız? sorusuyla başlamak isterim.

Dünyanın sağlığı için dua ediyorum. Korkumuzdan barış ve uyum var edeceğimiz yeni ve cesur bir düzenin hayaliyle kendime ve sevdiklerime nasıl daha iyi davranabileceğimi öğreniyorum. Hayalperestim… Gerçekler, hayalperest-olmaktan-baska-care-goremiyorum-719144-1.bilançolar, hayata yüklediğimiz değersizlik, sistem araçlarının var ettiği cinnetler karşısında hayalperest olmaktan başka çare göremiyorum.

►Renklerden, cinsiyetlerden kısacası tüm kimliklerden sıyrılmak gerektiğine ve kalbin tüm bunları unutturacak gücüne işaret ediyorsunuz bu albümde. Nasıl bir dünya dilerdiniz?

Korkudan doğan nefretin, kendi mutsuz özünden başkasına taşan öfkenin, önyargılarla yargılamanın, içine doğulan sosyo-ekonomik yapılara göre kader belirlemenin son bulmasını istiyorum. Kontrol edemediğimiz milyon unsurun baskısı altında ezile ezile kontrol manyağına dönüştürülmüşlüğümüzün bedellerini ödemeyi bıraktığımız; vizesiz, lanetsiz, savaşsız bir dünyanın düşünü kurmak benim işim. Her sabah göğü maviye boyayan bir avareye benzetiyorum bu günlerde kendimi Orhan Veli’nin şiirlerinde yaşayan. Neden avarelik yasak? Neden şiir yok? Neden birbirimizle dans etmeyi, şarkı söylemeyi; seven insanların el ele yürümesini, yalnız kalmak isteyenlerin yalnızlık özgürlüğünü yadırgar, yargılar olduk? Neden kendimize de birbirimize de selam vermiyor, saygı duymuyor ve sadece tükettiklerimiz üzerinden var oluyoruz? Herkesin esas çağrısını duyabildiği, tüketim dinamiklerinden bağımsız üretebildiği, güvende ve değerli hissettiği, doğanın bütünlüğünün korunduğu ve bilginin ücretsiz olduğu bir dünya isterim.

BU ALBÜM KALBEN’İN SOYUNMA VE ARINMA BİÇİMİ

►Kalp Hanım için “Kalben olmaya dair bazı yüklerden, kendime ve müziğime doğru dürüst değer veremediğim zamanların bıraktığı yaralardan yana hafiflemek istediğimden mahlasım gibi hissettim” diyorsunuz bir röportajınızda. Bu bir dönüşümün hikâyesi mi? Kalp Hanım Kalben’e neler söylüyor?

Zamanında anlamadığım, konuşamadığım, harekete geçemediğim ve bana mutsuzluk, yük, suçluluk getirmiş her unsurdan arınmak için kibirimi, nefretimi, öfkemi, korkumu bırakmam gerektiğini biliyorum Kalp Hanım sayesinde. Bu albümdeki şarkıların hepsi bir soyunma ve arınma biçimi. Kendilerini ortaya koymaktan çekinmiyorlar, stratejileri yok. Birbirlerine eklenirken öyle doğal oluyor ki bu, sonunda ben de parçalarımın birbirlerine böyle eklendiğini hissetmişim çünkü.

►‘Yedim dünyayı, bitti’ diyorsunuz Son Adalar şarkınızda…

Bildiğim bir dünya vardı ve o dünya sona erdi. Şarkı kendimi yeniden doğurmadan önce eski benliğimin ölmesi gerekliliğine bir ağıt. Ezberden yaşamaya devam edemezdim. Müzisyen kalıbında, kadın kalıbında, sevgili yahut eş kalıbında, vatandaş yahut evlat kalıbında… Neyse ne. Kalıplarda kalmaya devam edemezdim. O kalıplar da ölümle eş anlamlı zaten. En iyisi eski hayata el sallamak ve de denize açılmaktı.

ŞARKILAR, AYRIK OTU HİSSEDEN YERLERİMİZİ ÖPMEK

►Küresel bir salgınla mücadele ettiğimiz şu günlerde şarkıların rolü nedir sizce?

Öyle güzel mesajlar, videolar, hikâyeler ve mektuplar geliyor ki. Şarkıların rolü, beraber yaşamaya devam ederken omzumuza dokunmak ve yaşadığımızı hatırlatmak… Bize arkadaş olmak… Tuhaf, öteki, ayrık otu hisseden yerlerimizi öpmek; yaralarımızı kabullenmemiz için ihtiyaç duyduğumuz her devayı görünür kılmak...

►Sizin günleriniz nasıl geçiyor?

Evde kalan her insan gibi ben de kitaplardan, filmlerden, dizilerden ve müzikten yardım alıyorum. Kedimle oynuyorum. Romanımı yazıyorum. Tamamlamak üzereyim. Romana şarkılar yazıyorum. Yeni şarkıları hep beraber bağır çağır söyleyeceğimiz sağlıklı günlerin ümidiyle düşlere dalıyorum. Sevdiklerimle görüntülü aramalar yapıyorum. İzole olmakla, dünyadan kopmak aynı değil. İnsan, kendiyle mutlu olamazsa kalabalıklar içinde de var olamaz. Kendimle mutlu olmayı, şükretmeyi ve yaşamayı öğreniyorum.

SESİMİ MEMLEKETİN ÇİÇEKÇİLERİNİ YAŞATTIĞI GÜNLERİN HAYALİNE SUNDUM

►Bağdat Caddesi’nde araba altında kalan çiçekçi gence yazdığınız ‘Çiçekçi’ şarkısında “Gören olmamış, duyan olmamış. / Bi’ güller ağlamış, bi’ de papatyalar.” diyorsunuz. Adalete sitem eden bu şarkı nasıl oluştu?

Albüm kaydı sırasında iki kadın çiçekçi öldürüldü bir oğul/eş tarafından. Hikâyenin acısı katlandı, çaresizliğimize diyecek sözüm kalmadığından şarkıya yeni bir kıta ekledim. Memleketin çiçekçilerini de çiçeklerini de yaşattığı günlerin hayaline sundum sesimi. Değerli müzisyen Genco Arı’nın müziği ve Umut Çetin’in sesiyle kendimizce bir ağıt yaktık. Adalet, çok boyutlu bir kavram. İçinde şefkat, sevgi, inanç ve bağlılık var. Yaşama sevinci ve düşünce özgürlüğü var. Böyle bir kavramı buncacık şarkıyla anlatabilmek elbette mümkün değil, ancak yokluğunu anlatmayı denedim kendimce.

ROMAN BİTMEK ÜZERE

►İlk romanınız üzerinde çalıştığınızı biliyoruz. Biraz ipucu verir misiniz? Hazırlıklar nasıl gidiyor?

Roman bitmek üzere. Bu zamanların içinden geçerken odaklanmaya zaman bulmuş oldum. Tuhaf, en karanlık dönemlerin de aydınlık yanları var. İnanıyorum. Hem kişisel hem sosyal hem evrensel ipuçlarıyla dolu bir dönem bu da. Öğrenmek isteyenler için her zamanın ruhu, öğretici bir şaman nefesi olabiliyor. Birbirlerini aşağı çekmeyen, birbirlerini rakip görmeyen, ortak yaraları ve özel huyları olan gerçek kadınların hikâyelerinin birbirine bağlandığı ve kaybolan bir şeylerin bulunduğu bir roman olacak. Ben de rahatladığımız günleri bekliyorum raflara uzanıp kitabı almak için bana sevgiyle merak edip romanı soran herkes gibi. Tüm bu sevgiye, ilgiye şükran ve aşk doluyum.