Google Play Store
App Store

İstanbul'un en güzel devrimcilerinden biri daha sonsuzluğa uğurlanıyor. Acı içinde süren hayata inatla ve inançla tutunan Oğuz Artan, yaşama veda etti.

Kaynak: Haber Merkezi
Hayatı boyunca direndi: Oğuz Artan yaşamını yitirdi

12 Eylül 1980 darbesinin zulmünün yıkıcı izlerini bedeninde ve ruhunda taşıyan, yaşamını uzun yıllar zor koşullarda engelli ve hasta olarak sürdüren Oğuz Artan yaklaşık iki aydır yoğun bakım servisinde tedavi gördüğü hastanede bugün yaşamını yitirdi.

İstanbul Maltepe ve Gülsuyu’nda henüz lise öğrencisiyken devrimcilerle tanışıp anti-faşist mücadele içinde yer alan Oğuz Artan, 12 Eylül darbesi ardından 1981 Mart’ında gözaltına alındı. 70 gün işkence gördü. İstanbul Alemdağ askeri cezaevinde tutuklu kaldı. Cezaevinin bodrum katında 100’den fazla tutuklunun bulunduğu penceresiz koğuşa 24 Aralık 1981’de bir direnişte onlarca gaz ve sis bombası atıldı. 2 tutuklunun can verdiği bu olayda Oğuz Artan da ciddi şekilde etkilendi. Uzun süre toparlanamadı.

DİRENDİĞİ İÇİN İNFAZI YAKILDI

Tek kişilik bir davada yargılanan Oğuz Artan’a Sıkıyönetim Mahkemesi 6 yıl 8 ay hapis cezası verdi. Sevk edildiği Çanakkale cezaevinde zorla giydirilmeye çalışılan tek tip elbise ve yaptırımlara karşı direnişi boyunca ağır baskılara maruz kaldı. Hücre cezaları aldı. 1983’de 45 gün süren uzun açlık grevinde ciddi sağlık sorunları tekrar baş gösterdi ve cezaevinden hastaneye kaldırıldı. Yaptırımlara karşı direndiği için infazı yakıldı ve cezasının neredeyse tamamını yattı.

Oğuz Artan, 1986 sonunda tahliye oldu. Koltuk değnekli olarak evine döndü. Annesi için bir yıkım oldu bu. Gencecik teslim ettiği oğlu, 6 yıl sonra engelli ve hasta olarak dönmüştü. Abla Jale ilgilendi bir süre. Oğuz yeniden arkadaşlarını buldu, ama artık her şey değişmişti.

Cezaevinden işsiz, yalnız, parasız ve engelli olarak çıkan Oğuz Artan’ın annesi ve devrimci arkadaşlarından başka da hiç kimsesi yoktu.

Aralıklarla kafeteryada kasiyerlik, kitap satıcılığı, Sokak dergisinde arşivcilik yaptı. Halk Gerçeği, Yeni Ülke gazeteleri ve TAKSAV kütüphanesinde çalıştı. Yine sağlığı bozuldu, bir yılı aşkın tedavi gördü. ÖDP Beyoğlu ilçesi üyesi oldu, iki kez daha hastaneye yattı. En son ‘V Özgürlük’ dergisinde arşivci olarak çalıştı ama tekrar hastane günleri başladı. Durumu gittikçe ağırlaştı ve yalnızlaştı…

"YARAYI DERİN ALDIK"

Kendisiyle yapılan bir söyleşide, “Yarayı derin almıştık. Ne yapalım oturup ağlayacak halimiz yok…” diyen Oğuz Artan, son yıllarını yine arkadaşlarının yardımıyla ve özel bir bakım evinde geçirdi.

Bütün bu koşullarda eski dostlarından ve devrimcilikten hiç kopmayan Oğuz Artan, güler yüzlü, alçakgönüllü ve kibar kişiliğiyle çevresindekilerin sevgisini kazandı. Oğuz Artan’ın hayatta en korktuğu şey yalnızlıktı ama yaşamının büyük bölümünü yalnız geçirdi.

Bir direniş öyküsüdür Oğuz Artan’ın bütün yaşamı. 90’lı yıllardan itibaren ona yoldaşlık eden ve dayanışma ilişkisini sürdüren arkadaşlarından Tayfun Mater şöyle ifade etmişti bunu: “Oğuz 40 yıldır direniyor. Hem de iyi direniyor. Son 2 yıl içinde 6 kez yoğun bakıma kaldırıldı. 60-65 gün hastanelerde kaldı. Bazı insanlar günümüzün kötülüklerinden şikâyet ederken ‘12 Eylül bile daha iyiydi’ diyorlar ya bazen, ben bunu duyduğumda hep Oğuz geliyor aklıma… 12 Eylül 45 yıldır süren benzersiz bir kötülüktür, Oğuz da bunun simgelerinden birisidir.”

Oğuz Artan’ın yaşamı ve mücadelesi geçtiğimiz yıllarda bir kitap ve belgesel çalışmasına da konu oldu.