Siyasal İslamcı gericiliğe karşı laiklik, özgürlük ve eşitlik mücadelemizi sürdüreceğiz. Eşit ve özgür bir dünyayı biz kuracağız.

Hayatımızı cehenneme çevirenleri göndereceğiz

DİLEK BULUT

Ülke olarak laiklik, özgürlük ve insan haklarının savunulması konusunda önemli bir kırılma noktasından geçiyoruz.

OHAL döneminde, öncesinde ve sonrasında tüm yasaklamalar ve uygulanan şiddete rağmen yaşamlarından, haklarından vazgeçmeyeceğini haykıran, meydanları dolduran, barikatları yıkan kadınlar, evde, işyerlerinde, okullarda, fabrikalarda, yaşamın her alanında özgürlüklerine ve yaşamlarına müdahaleyi reddediyorlar. AKP gerici islami rejimi de her alanda güçlendirilmiş, şiddetlendirilmiş bir erkeklik performansı, güç gösterisi ya da gövde gösterisi olarak kendini dışa vuruyor. Toplumsal cinsiyet ve cinsellik alanına yönelik saldırılar ise bu gövde gösterisinin en önemli ayağını oluşturuyor. Diyanetin “aileyi dağıtıyor”, “geleneklerimize, milli değerlerimize aykırı” diye toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına ve talebine aynı argümanlarla, kadınları ve LGBTİ+ları hedef alarak saldırıyor.


Kadınlara yönelen şiddetin hem iktidar uygulamaları ile hem de sokakta arttığı bir yılı daha geride bırakıyoruz. Son on yılda kadın cinayetleri üç kat arttı. Sadece geride bıraktığımız iki ayda 64 kadın erkekler tarafından katledildi, 46 kadın ise “yüksekten düşme” gibi şüpheli biçimlerde öldü. 2022’de 285 kadın en yakınındaki erkekler tarafından, iktidarın kutsayıp kadınları içine hapsetmeye çalıştığı ailede, “kadınlar için en güvenli yer” dedikleri alanda öldürülmesine rağmen AKP “Şiddet bizim iktidarımızda azaldı” masalını anlatmaya devam ediyor. Bunun yalan olduğunu ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddeti yaşayan kadınlar bu duruma isyan etmek için sokaklara çıktıklarında önlerine kurulan barikatlardan, uygulanan şiddetten biliyor.

İstanbul Sözleşmesinden hükümet bir gecede hukuksuz biçimde çekildikten sonra kadına yönelik şiddet dosyalarında cezasızlık politikası daha da arttı. Eril yargı haksız tahrik, iyi hal gibi indirimlerle erkek failleri aklarken, şiddet mağduru kadınları koruyan uygulamaları daralttı, işlemez hale getirdi. İnfaz yasası düzenlemesiyle on binlerce şiddet faili erkek serbest bırakılırken kadınlar erkek şiddetine karşı yalnız ve korumasız bırakıldı.

Şu an içinde bulunduğumuz ekonomik kriz ortamında Neo-liberal politikaların daha sert uygulanabilmesi kadınların bakım rollerini itirazsız yerine getirmelerine ve onların gasp edilen karşılıksız emeklerine bağlıdır. Krizin faturasını kadınlara yüklemek için de her türlü aracı kullanmakta tereddüt etmeyen iktidar kadınlara haddini bildirmek için daha yoğun siyasi bir saldırıya geçmiş durumda.

2022 yılın son günlerine gelirken AKP-MHP-BBP ittifakı başörtüsüne, anayasal güvence adı altında laiklik ilkesini yok ederek kadınların yaşamı, bedeni, emeği üzerindeki tahakkümü koyulaştırmak için gerici ve laiklik karşıtı bir hamle daha yaptı. “Dini inancı” gereği seçilen kıyafet dışındaki bütün kıyafetleri güvencesiz bırakarak, kadınları kendi dinci ideolojilerine uygun şekilde giyinmeye zorlayacak, bu konudaki her tür eleştiri ve tartışmayı engelleyecek, erkek çok eşliliğinin önünü açacak, evlilik içinde kadının tabi ve ikincil konumunu derinleştirecek, dini nikahı anayasal güvence altına alacak, ayrımcı ve LGBTİ+lara yönelik nefret politikasını geniş kitlelere yayma söylemi belirgin olan bir maddeyi “özgürlük” sosuna bulayıp önümüze koyuyorlar.

Ancak AKP’nin anayasa teklifi, toplumun en dinamik gücü olan kadınların önemli bir barikatı ile karşılaştı. Kadınlar 2022’nin son günlerini de “anayasayı uygulamayanlarla ve İstanbul sözleşmesini fes edenlerle anayasa yapılmayacağı” sözünü büyüterek, kenetlenip mücadeleyi ve bu itiraz dalgasını güçlendiriyorlar.

Günlerdir başta EŞİK ve Kadın Koalisyonu olmak üzere, kadın örgütleri durmaksızın laik hukuk devletine yönelik tehlikeye karşı muhalefeti ve toplumun tüm kesimlerini uyarıyor. Taliban rejiminin kapılarını aralayan bu hamlenin kadınlar için tam bir yaşam mücadelesi olduğunu biliyor ve tarihsel sorumluluklarını yerine getiriyorlar.

Kadınlara ve LGBTİ+lara yönelik her tür şiddeti ve ayrımcılığı daha da derinleştirecek olan bu teklif müzakere dahi edilemez. El birliğiyle 6 yaşındaki bir kız çocuğunun zorla evlendirilmesini münferit ve kişisel göstermeye, tarikat ve cemaat karanlığını aklamaya çalışanlarla, anayasayı defalarca çiğneyenlerle, kadınları şiddet karşısında güvencesiz bırakıp şiddeti tırmandıranlarla, demokratik hak arayışında kadınlara kolluk eliyle bizzat şiddet uygulayanlarla Anayasa yapılamayacağını 20 yıldır yaratılmaya çalışılan karanlıktan biliyoruz.

Toplumsal ve ekonomik krizin giderek derinleştiği, muhalefetin sesinin her gün daha da pervasızlaşan yöntemlerle susturulmaya çalışıldığı bir ortamda, toplumsal meşruluğu eriyip gitmekte olan bir siyasal iktidarın, seçim yatırımı olarak kullandığı bu Anayasa teklifinin desteklenmemesi, müzakere bile edilmemesi, tartışmasız hayır denmesi gerekmektedir.

Başörtüsüne güvence, LGBTİ+ evlilikleri engelleme” iddiaları üzerinden, ülkenin İran ya da Afganistan olma yolunda hızla sürüklenmesi tehlikesine karşı hep birlikte dur demek zorundayız. İktidar ittifakının, kadınların görüşlerini almadan bir seçim yatırımı olarak giriştiği bu anayasa değişikliği kabul edilemez.

“İktidarın olduğu her yerde direniş umudunun olduğunu” kadınların praksisine bakarak görmek mümkün. İran'da ve Afganistan’da kadınların mollalara karşı başlattığı direnişin rejime yönelik bir başkaldırıya dönüşmesini görmek, dünyada tüm baskı ve şiddete karşı yaşamları pahasına mücadele eden kadınlara yönümüzü çevirip bakmamız, direnişleri güçlü politik eylemlere çevirmemiz ve hepimizin politik özne olarak sorumluluklarımızı taşımamız gereken çok önemli tarihsel bir süreçteyiz.

Kadını toplumsal hayattan koparmaya yönelik cinsiyetçi ve eşitlik karşıtı söylemler ile anayasal ilkeleri, yasaları yok sayan fiili uygulamalar ve “reform” adı altındaki yasa paketleri ile parça parça ortadan kaldırılmak istenen zihniyeti göndereceğiz, laik medeni hukuktan vazgeçmeyeceğiz. Eğitim, çalışma, evlenme/boşanma, miras hakkı gibi, spor, sanat, siyaset yapma gibi tüm yaşamsal haklarını laik hukuk sistemi içinde kullanmak için mücadeleye devam edeceğiz.

Laik Cumhuriyet’in temel prensibi olan eşit yurttaşlık hakkımıza sonuna kadar sahip çıkacağız.

Arkamızdan gelen ayak seslerinden, gölgelerden tedirgin olmadan, her an saldırıya uğrama ihtimaliyle yüreğimiz sıkışmadan korkusuzca, özgürce yaşayabileceğimiz sokakları, sömürü ve ayrımcılığın olmadığı, güvenceli, eşit ve özgür bir yaşamı kurmak için sol feminist hareket olarak sokaklarda olacağız.

Bu kararlılığı ve gücü kadınların direniş geçmişinden, Afganistan’da ve İran’da yaşamları pahasına isyan eden ve asla vazgeçmeyen, Brezilya’da cehennemin kapılarının kapatılmasında öncülük eden, ülkemizde en karanlık zamanlarda bile sokakları asla terk etmeyen, birbirinin çaresi olan kadınlardan alıyoruz.

Yeni yılın ülkemizde ve bölgemizdeki kadın düşmanı siyasal İslamcı, dinci rejimlerin kadınların öncülük ettiği halk hareketleriyle yıkılışına tanıklık etmesi için ülkenin her yerinde dayanışmamızla, sol feminist bir mücadeleyi yükselteceğiz. “En karanlık zamanlar da bile ışığı umut etme hakkımız vardır.”

Hayatımızı cehenneme çevirenleri mutlaka göndereceğiz!

2023'te de eşit ve özgür bir yaşam düşümüzü büyütmeye devam edeceğimiz, feminist mücadelemizin değişimi getireceğini umudunu içimizde taşıyoruz.

Yeni yılın hepimiz için demokrasinin, hukukun ve adaletin yeniden inşa olacağı feminist dayanışma ve bağlarımızın güçlendiren yeni bir yılı olması umuduyla…

Yaşasın feminist mücadelemiz!