Fuat Çiftçi

Cebinde bir üniversite öğrencisi yemek parası bitince canına kıydı. İki öğretmen birbirine sarıldı diye linçte. Yumruk atan eller öpülüyor hep!

Eylemsizlik profesyonel bir katildir; şiir, direniş ve reddedişin eylemidir.

Uyum, hayvanların dünyasına ait yasadır, evet, bu yüzden, şiiri, uyumun çekiçlerine boyun eğmesi için şeylere bağlayamayız. Şiir, yaşayan zamanın hızlandırılmasıdır çünkü… Kendilerine uymadığım, eylemlerini reddettiğim şairler vardır; efendi-köle işine asla giremem. Bağlanma bayrağı altında yürümekten men tutarım kendimi. Efendi-köle diyalektiği, feodal güçle burjuvazinin eşleşmesi, cemaatçiliğin buz gibi hedonizmini doğuruyor. “Efendilerin köleliğe özgü koşulları sürdürdükleri toplumsal örgütlenme” de iktidardır. İnsana, insan yüzü kazandıracak biricik eylem de şiirdir. İktidar, dondurur. Muhafaza etme isteğiyle bağlantılıdır. Muhafazakâr otoritenin, şiiri, kör leke içine gömmeye çalışması paranoyak bir hezeyandır. Kendinden çıkarak kendisine verdiği değişmez yanıt karşısında ölü noktayı “bütünün anı” olarak görmek istemekte çoğu. Gönüllü kulluğu kabul ettirmek için çevrilen entrikalardan genç şair haberdardır. İçinde bulunduğumuz hayalî cemaatler bir ur olarak genç şairi tehdit etmektedir. Kutsal ittifak çatısı altında birleşmiş çok şairli despot birlikteliklerinden kurtulma mücadelesi vermelidir genç şair. Ben hep bunu yaptım. Şimdi faşistim öyle mi?

Faşizm, bir babanın oğluna gereksiz yere tokat atmasıdır. Tokadı sizden yedim ben. Yazınızı, beş-benzemez saldırgan tipler kullanarak beni linç etmekteler sanalcağızda. Gönlünüz varmazdı değil mi? Sakalınızı kokutmaya yeltenen zavallılarla halay’a vardınız, onlar da bunu kullanıyor, şiir adına hem. Şiir kolay mı? Şiir, enderdir ah bilmeseydim keşke!

T. Tanyol ile kişisel husumetim asla yok. Gelin görün ki 20 yıldır çıkan ve Haydar Ergülen’in de defalarca yazdığı sıkı bir dergi olan Şiiri Özlüyorum’u ve şahsımı hafifseme, linç bataklığına sürükleme eylemleri faşizm olamaz mı? T. Tanyol: “Türk halkının a… na koyayım” sözü için onunla 5 yıldır hep kavga ederim. Bu sözü söylediğinin arkasında durmuştur kendi. Vicdanım rahatsız olmuştur. Bu söz herkesçe bilinirken, bunu mahkemeye vermek, jurnalcilik öyle mi? Bunu kınayacağınıza bana varıyorsunuz. Bu mu sosyalistlik? Yazık değil mi? Aynı eylem hangi milliyete ve güruha yapılırsa yapılsın aynı hareketi yapardım, sakınmam asla. Devlet ile sevişmeyeceğinizi söylediniz mi hiç? Ben şiirlerimde hep dedim, kör oldum. Körlüğü yeğlerim hep. Bu konuda yobaz körüm ama faşist asla! Mahkemeye intikal etmiş konuyu kaşıyıp köşenizde yazmak jurnalcilik mi diyeyim? Demeyeceğim asla. Bu, şiir davasıdır. Bu davada tek başıma olmayı zul kabul etmem ki.

“Şiir taşraya aittir” sözünüz yalan mıydı? Bu sözünüze kanıp 20 yıldır Şiiri Özlüyorum çıkıyor. İstanbul dukalığına, edebiyatın dukalığına bel vermedik diye mi bunlar? Biz söz dinlemez köylüyüz efendim. Neo-liberal tuhaflıklara gem takan biziz. Sol kolay mı hem?

Kulaktan dolma bilgilerle yazı mı yazılır? Neyin jurnalciliği konu açık değil. Burjuvazi cephesinden, Amerikan yöneticileriyle sermaye basın-yayın organlarında kürsü ve köşe edinmiş sermaye sözcüsü Tanyol’un arkadaşı olabilirsiniz. Onu eleştirme hakkımı yok edemezsiniz. Kişisel husumeti jurnal olarak göstermek doğru değildir. Solcu damarından girerek konuyu bilmeyenleri bile ihya ettiniz ki. Onursuz dediniz bana. Size kızgın değilim. “Söyleyebileceğim tek şey Yaşar Kemal’in ‘Zulmün artsın ki tez zeval bulasın’ sözüdür, başka diyecek bir şeyim yok.” tümcenizi okumuştum. Kimse zeval bulmasın efendim. Zira ben de davamı Divan’a bıraktım. Devrimcileri bu duruma düşürmüşler vardır. Linç içinde kanımın son noktasına kadar o kadim şiir var evet! Saygımla.