Erdoğan, Ordu’da AKP’nin belediye başkan adaylarını tanıtırken, tren metaforunu kullandı. Malum, daha önce de demokrasiyi istenilen durağa gelince inilecek bir tramvaya benzetmişti. Yerel seçimler bağlamında kullandığı tren metaforu, hem gerçekçi hem de “siyasetin hesabiliği”ni göstermesi açısından anlamlı: “Yola çıktık, milletvekili oldular, belediye başkanı oldular, bakan oldular, ama trenden indiler. Trenden inenler de bir daha zaten […]

Erdoğan, Ordu’da AKP’nin belediye başkan adaylarını tanıtırken, tren metaforunu kullandı. Malum, daha önce de demokrasiyi istenilen durağa gelince inilecek bir tramvaya benzetmişti.

Yerel seçimler bağlamında kullandığı tren metaforu, hem gerçekçi hem de “siyasetin hesabiliği”ni göstermesi açısından anlamlı: “Yola çıktık, milletvekili oldular, belediye başkanı oldular, bakan oldular, ama trenden indiler. Trenden inenler de bir daha zaten bu trene binemediler ve binemeyecekler.”

Bu benzetmede AKP bir tren oluyor ve Erdoğan o trene kişisel kazanç, rant için binenleri eleştiriyor.  

Siyaseti rant kapısı olarak görmenin AKP’ye özgü olduğunu söylemek haksızlık olur. Su akarken testisini doldurma peşinde olanları her partide, özellikle belediyelerde, görürsünüz. O kadar da çoklar ki, asıl böyle olmayanların “haber değeri” var. 

Yazı ilginç bir iş; bazen “ne yazayım, ne yazayım” diye kıvranırken birden söylenen bir sözün yol açtığı çağrışım sizi alıp götürüyor. 

Erdoğan “tren” dedi ya, nedense benim aklıma Haydarpaşa Garı düştü.

Yeşilçam’ın biz yaştakilerin belleğine bir başka kazıdığı; kırdan kente göçün, kan davasından kaçışların, bir sevdanın peşinden koşuşların, hazin hikâyelerin dekoru… Merdivenlerinde durup İstanbul’un insanı yutan karmaşasına ürkek bakışların, gizemli bir dünyaya atılan ilk adımın mekanı… 

Az kalsın İstanbul’a karşı işlenen suçlardan birine kurban gidecek, para hırsıyla hazırlanmış bir planla “turistik alanlar, oteller ve ticari yapılar” arasında kendini de ruhunu da kaybedecekti. Kadıköy Belediyesi ve başta Haydarpaşa Dayanışması olmak üzere sivil toplumun tepkisi buna engel oldu. 

Kadıköy Belediyesi ve Başkan Aykurt Nuhoğlu’nun, bu alanın özelleştirilerek satılmasına karşı yürüttükleri mücadele, bu mücadelenin demokratik kitle örgütleriyle omuz omuza götürülmesi, rant projeleri engellenen Haydarpaşa Garı’nda kitap fuarları düzenlenmesi, Haydarpaşa’da trene testiyi doldurmak için binilmediğinin göstergeleri. 

Öyle; çünkü Kadıköy Belediyesi, sınırları içindeki Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı’nın özelleştirilmesine karşı davalar açıp, bu tarihi limanın betonlaşmasına engel olmasaydı, doğacak ranttan testilerine mutlaka bir şeyler akardı. 

Tersine, onunla bir siyasi bağı olmadan kendisini izleyen Kadıköylüler; Nuhoğlu’nun “kamucu bir perspektifle belediyecilik yaptığını, belediyenin malını mülkünü kimseye yedirmediğini, parada pulda gözü olmadığını, belediyeyi borçsuz götürdüğünü, borçsuzluğu iş yapmamak olarak yorumlayanlar olsa da, anlamlı sosyal projeler gerçekleştirdiğini, ancak bunların şovunu yapmadığını” anlatıyorlar. 

Kadıköy Belediyesi’nin kamuculuğu, Yargıtay kararıyla da sabit: Meteoroloji Genel Müdürlüğü arazisine yapılan gökdelenleri mühürlediği için Asliye Hukuk Mahkemesi’nin inşaat şirketini zarara uğrattı diye verdiği yüksek tazminat kararlarını bozan Yargıtay; belediyenin bir kamu tüzel kişiliği olduğunu belirterek, işlemin ve eylemlerinin kamusal nitelik taşıdığına hükmetmiş! 

Belediye’nin borçsuzluğunu “iş yapmamak” olarak niteleyenler olsa da, yaşlı nüfusu İstanbul ortalamasının çok üzerinde olan Kadıköy’de açılan Alzheimer Merkezi İstanbul belediyeleri açısından bir ilk ve verdiği hizmetle takdir topluyor. 

Kadınlara, gençlere, çocuklara ve engellilere dönük projeler de dikkat çekici. Kadınların kendi ürünlerini belediyenin sağladığı olanaklarla pazara taşıdığı, karar alma süreçlerinin tümünde kadınların olduğu Potlaç projesine katılan kadın sayısı 1000’e ulaşmış ve bu sayı gittikçe artıyor.  

Demek ki, Haydarpaşa Garı’ndaki Kadıköy trenine “siyasi hesabilik”le, testiyi doldurmak için binilmemiş!