Sakın ha, moral bozmak yok. İyimser olmak, geleceğe umutlu bakmak için tonlarca nedenimiz var. Bizler kazandık, onlar kaybettiler. Toplumun yarısı olağanüstü hal rejimine rağmen, baskı, saldırı ve tehditler altında gittiği sandıkta ‘dikta anayası’na hayır dedi. Tüm devlet olanaklarının ‘Evet’ için seferber edilmesine rağmen, yirmi dört milyona yakın yürekli onurlu insan ‘Hayır’ oyu verdi.

Saltanat özlemine, gericiliğe, tek adam yönetimine karşı aydınlanmacılığı, laikliği, cumhuriyeti savunanlar kazandı. İlk günden bu yana büyük bir fedakârlıkla, bin bir zorlukla gecesini gündüzüne katarak çalışan, mahalle mahalle, sokak sokak, kapı kapı ‘Hayır’ı örgütleyenler kazandı.

Bu eşitsiz mücadelenin tek bir kazananı vardır, o da inatla ‘Hayır’ı büyütenlerdir. Uzun bir maratonun ilk etabını bıraktık sadece geride. Önümüzde koşulacak daha çok etap, alınacak nice yollar var. Yeter ki moral motivasyonumuzu düşürmeyelim, umudumuzu kaybetmeyelim, kulvarımızı değiştirmeyelim.

Sandıktan çıksalar da zafer elde etmiş değiller. Çoktan kaybetmeye başladılar. Referandum gecesi kameralara yansıyan yüz ifadelerinde bu yenilgiyi gördük. Doğu’da, Batı’da, kıyı kesiminde, üç büyük kentte, büyükşehirlerin pek çoğunda kaybettiler. Alman Die Welt gazetesinin Daniel-Dylan Böhmer imzalı yorumunda belirttiği üzere “Erdoğan’ın bu zaferi yenilgidir!”

•••

Olağanüstü hal koşullarında, ‘Hayır’ diyenlerin sesinin kısıldığı, ‘Evet’e tüm devlet olanaklarının ardına kadar açıldığı adaletsiz bir referandum süreci yaşadık. Adil ve şeffaf şartlarda bir yarış olsaydı şayet kaybedeceklerdi. Bunu öngördüklerinden her türlü ayak oyununa başvurdular.

Bu bir referandum değildi. Fatih Yaşlı Hoca’nın da dikkat çektiği üzere “Bu, devletleşmiş bir partiyle, partileşmiş bir devletin, en az yarısını “terörist, vatan, haini, bölücü” ilan ettiği topluma karşı yürüttüğü bir tür savaştı.

Devletleşmiş parti, devletin her türlü olanağını bu savaş için seferber etti. Partileşmiş devlet, polisiyle, kaymakamıyla, valisiyle “evet” için çalıştı, bürokrasi devletleşmiş partinin emrindeydi, halka gözdağı verildi, baskılar, gözaltılar, tutuklamalar yapıldı.” Buna rağmen sandıktan yüzde ellinin üzerinde oy çıkarsalar da kazanamadılar.

Dünyanın hiçbir parlamentosu anayasa değişikliğini bu kadar zayıf bir çoğunluğa dayandıramaz. Erdoğan, halkın kendisine tam hareket serbestîsi tanıyacağı, herkes tarafından takdir edilen bir iktidar sahibi değil ve hiçbir zaman olamayacak.

Şikeyle, kumpasla envai çeşit dalavereyle ilan edilen yüzde 51 oyla bir anayasa değişikliği siyasi olarak da meşru değildir. Ülkenin en az yarısının karşı çıktığı bir anayasa ile ülkenin yönetilmesi mümkün değildir. Ortadan ikiye bölünmüş bir toplumu yönetemeyecekler. Kutuplaştırarak, birbirine kırdırarak yol alamazlar artık.

•••

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz. Yeni bir başlangıcın arifesindeyiz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tüm konumlanmamızı, yığınağımızı buna göre yapmamız gerekiyor.

Ne yapacağız peki? Mücadeleye ara vermeden ilk günkü gibi devam edeceğiz. Bu kadim toprakları siyasal İslamcı bezirgânlara teslim etmeyeceğiz.

Siyasal İslamcı bezirgânların el attığı herhangi bir coğrafyanın gün yüzü gördüğü nerede görülmüştür? Girdikleri her yerde insanlığın tarihsel birikimi namına ne varsa yerle bir ettiler, yok ettiler. Mısır, Tunus, Libya, Yemen, Suriye bugün bunun bedelini ödüyor. Bizi de bu kaosa sürüklemek istiyorlar. Yarım yüzyıl önce kazanılan hakları savunmak için ağır bedeller ödeyeceğimiz bir sürece doğru gidiyoruz.

Yüzyıl önce kazanılan değerler için yüzyıl sonra yeniden mücadele vermek Ortadoğu’ya özgü bir karakteristik durum olsa gerek. Eksiğiyle-gediğiyle bir asır önce kazanılan cumhuriyet, demokrasi, laik bilimsel eğitim, seküler yaşam, kadın erkek eşitliği, aydınlanma değerleri için yeniden sokaklardayız.

•••

Ne yaparlarsa yapsınlar, düşüşlerini önleyemeyecekler. Şaibeli referandum sonuçları da göstermiştir ki Siyasal İslamın, ülkeyi kuşattığı eksen ciddi bir kırılma yaşadı. Halkın kendi imkânlarıyla dayanışmayla büyüttüğü ‘Hayır’, karşı saflarda önemli gedikler açtı. Artık buradan yükleneceğiz.

Peki bunu nasıl yapacağız? Tartışmak, konuşmak, müzakere etmek gerek. İlk yapılacak iş, bundan sonra Gezi’nin kazandırdıkları ile ‘Hayır’ın kazandıklarını birleştirerek daha güçlü adımlarla karşılarına çıkmak olacak. Bu ülkenin tarihsel birikimi, Gezicilerin, ‘Hayır’cıların, Haziran’ın dinamizmi “Atı alıp Üsküdar’ı geçmelerine” müsaade etmeyecektir. Haziran’ın dediği gibi “#Hayır bitmedi, daha yeni başlıyor!”