Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş başarılı olan hekimlerin özel sektöre gitmesini istemediklerini söylemiş.

Bundan böyle bir özel hastane bir hekimi transfer etmek istiyorsa transfer ücreti ödeyecekmiş, doktor alanında çok önde olanlardan biriyse transfer ücreti de yüksek olacakmış.

Müsteşar böyle söylemiş, gazeteler de başlığı atmış…

Bonservisi öde doktoru kap!..

Eyüp Gümüş’ü asistanlık yıllarından tanırım, hakkaten ticari zekası olan bir meslektaşımızdır.

Öyle ki; devlet memurluğu yaparken şirket kurup hastane ihalesi bile almıştır!..

Normalde, doktorların ücretlerini, çalışma koşullarını düzelteyim de özel hastanelere geçmesinler, diyeceğine…

Madem bizim doktorlar özel hastanelere geçiyor öyleyse biz de bundan nasıl kâr ederiz, ona bakar.

Konu Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a da sorulmuş…

Net bir kararımız yok, daha henüz proje aşamasında, filan diyerek yalanlamış ama…

Gene de bu Zihni Sinir Procesi uygulanacak olursa…

Bundan sonra hastane reklamları da değişir herhalde.

Sağlık Bakanlığı’ndan astronomik rakamlarla transfer ettiğimiz santrafor doktorlarımız hasta kabulüne başlamıştır...

Bu maçı alacaz, başka yolu yok!..

•••

Çaya, çorbaya limon; baş ağrısına, diş ağrısına, saksı dibine antibiyotik!..

Şuursuz sağlık politikaları nedeniyle bilinçsiz antibiyotik kullanımında dünya birincisi olduğumuz haberleri ayyuka çıkınca Sağlık Bakanlığı nihayet konuya el attı.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın açıklamaları basında geniş olarak yer aldı.

Artık doktorlar beta testi yapmadan antibiyotik yazmayacaklarmış.

Gerçi, haberin veriliş şekline bakınca antibiyotiğin sadece boğaz iltihabında kullanıldığı gibi yanlış bir algı oluşuyor ama…

Sağlık Bakanı’mızın Meclis’te kavga etmekten vakit bulup böyle ciddi bir halk sağlığı problemiyle ilgilenmesi iyi bir şey.

Yalnız, beta testi negatif çıktığı halde kendisine antibiyotik yazılması için ısrar eden hasta şikayetlerini ne yapacak, onu hep birlikte göreceğiz.

Kıssadan hisse…

Siz siz olun, bugünlerde antibiyotiğinizi de oyunuzu da bilinçsiz kullanmayın!..

•••

Malûm; daha önce dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da vaatte bulunmuştu.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sağlık çalışanlarına yıpranma payıyla ilgili kanun maddesinin hazır olduğunu bildirmiş.

Maliye Bakanı ve ekonomi yönetiminin kabulünü bekliyorlarmış.

Ekonomi yönetimini razı edeceğim ve bunu yapacağız inşallah, demiş.

Kimi, nasıl razı edersiniz bilemem ama…

Sağlık çalışanlarının inşallaha, maşallaha karınları tok…

Onu bilesiniz!..

•••

Sağlık “Reformu”nun en ciks projesiydi.

Adı bile sosyalizmi çağrıştıran sosyalizasyon kalıntısı köhne sağlık ocakları kapatılmış…

Aile hekimlikleri açılmıştı.

Herkesin bir aile hekimi olacak, kişiyi doğumundan ölümüne kadar takip edecekti.

Aile hekimi o kadar ‘Sana yakın bir Sunay Akın’ olacaktı ki, aile fotoğrafına bile girecekti.

Hastaların yüzde doksanı, hadi bilemedin yüzde sekseni aile hekimlerince tedavi edilecek…

Böylece hastanelerdeki gereksiz yığılmalar, hele de o acil servislerdeki muazzam izdiham önlenecekti.

Aynı zamanda yıllardır kimliksiz, kişiliksiz ortalıkta dolaşıp duran pratisyen hekimler de bir şahsiyete kavuşacak, itibarları parmak ısırtacaktı.

Hem de oradan oraya sürülüp her türlü angaryaya tabi tutulmaktan kurtulacaklardı.

Tabii ki öyle olmadı.

Defin nöbetiydi, hastane nöbetiydi, hafta sonu nöbetiydi, Bakanlık ne bulduysa aile hekimlerinin sırtına yükledi.

Bu arada, aile hekimliği başladığından bugüne hastane başvuruları ikiye katlandı, acil servisler ise dünya rekoru kırdı.

Dünyada toplam nüfusundan daha fazla insanın acil servise başvurduğu tek ülke olduk!..

Sağlık Bakanı Recep Akdağ çareyi bulmuş.

Aile hekimlerine şimdi de telefon nöbeti geliyormuş!..

Artık acile gitmeden önce telefon edeceksiniz.

Karşınıza çıkacak aile hekiminden cevap…

Sayın abonemiz, bu bir bant kaydıdır, telefonda teşhis, tedavi olmaz…

Siz şimdi doğru acile!..

Ne diyelim…

Hayır’lısı olsun.