Son zamanların en merak edilen sorusu bugün yanıtını buluyor. ‘Merkez Bankası faizleri artıracak mı?’, Prof. Dr. Kozanoğlu, PPK’den çıkması muhtemel 4 karar çerçevesinde ekonomik göstergelerin önümüzdeki günlerde nasıl seyredeceğini yorumladı

Hayırlı bir faiz kararı var mı?

Havva Gümüşkaya

Ekonomi yönetiminde yaşanan değişimlerin ardından gözler son bir haftadır Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK)bugün gerçekleştireceği toplantıda.

İlk başta Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması üstüne Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifa etmesi piyasalarda olumlu karşılandı. Türk Lirası yüzde 10 civarında değer kazandı. Merkez Bankası Başkanlığı koltuğuna oturan Naci Ağbal’ın yaptığı ilk açıklamadan sonra dolar kuru 7,64 seviyelerine kadar indi. Son bir haftada ekonomik göstergelerde adeta yalancı bahar havası esti.

Ancak dün gerçekleştirilen TOBB Türkiye Ekonomi Şurası’nda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz açıklamaları bu havanın rüzgârını kesti. Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Türk Lirası dolar karşısında yüzde 1 değer kaybederken, kur 7,77’nin üzerine çıktı.
Erdoğan yaptığı konuşmada yüksek faiz ile ilgili şunları söyledi:

“Yüksek faizin nelere mal olduğu ortada. Yüksek faizle üretim yapabilir miyiz? Mümkün değil. Yüksek faize yatırımcımızı ezdirmememiz gerekiyor. Birçok iş insanımızla konuştuğumda “Beni faiz batırdı” diyorlar. İnşallah bunları da tersine çevireceğiz. Artık vites yükseltmenin bile yeterli olmadığı araç değiştirmenin gerektiği bir dönemdeyiz bunun için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıyız. İşte hukuk ve ekonomi reformlara bu yeni dönemin hazırlıklarıdır. Hedefimiz bir an önce tek haneli enflasyon rakamlarına ulaşmaktır.”

Erdoğan’ın açıklamaları öncesine kadar ekonomistler Merkez Bankası’nın faizleri yükselteceği görüşündeydi. Eylül'deki toplantısında politika faizini 200 baz puan artıran ve ara dönemde de faizleri örtük olarak 200 baz puan daha yükselten TCMB, 22 Ekim'deki toplantısında beklentilerin aksine politika faizini değiştirmemişti. Ancak son yapılan ‘ekonomi ve hukuk reformu’ açıklamaları Merkez Bankası’nın faizleri artıracağı algısını yarattı. PPK toplantısı sonrası Merkez Bankası’nın faiz kararını bugün saat 14.00’de açıklaması bekleniyor.

BirGün yazarı ve Altınbaş Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, PPK toplantısından çıkması muhtemel kararları 4 çerçevede değerlendirdi.

***

1- Faiz yüzde 10,25’te sabit kalır

Bu bir yönüyle Tayyip Erdoğan’ın ‘faiz neden enflasyon sonuç’ tezinin doğrulanması anlamına gelir. Bir yönüyle de artık pandemide ikinci dalganın kabullenildiği, yeni kapanma önlemlerinin gündeme geldiği bir dönemde ekonomik aktivitenin tam durmaması için, bu kaygıyla alınmış bir önlem olarak rasyonel kabul edilebilir. Ancak piyasalara bir diyet ödenecek duruma düşüldüğü için böyle bir tercihte bulunulması halinde döviz kurları tekrar sıçrar, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın ‘piyasa dostu’ imajı anında silinir.

2- Politika faizi yüzde 2 artırılır

22 Ekim’deki bir önceki PPK toplantısından beklenen sonuç 1 ay gecikmeli olarak devreye girer. Ancak karar metninde önümüzdeki aylarda gerekirse ek bir sıkılaştırmaya gidilebileceği, enflasyon ve talep koşullarının izlenerek adım atılacağı mesajı verilir. Bu karar da biraz daha ılımlı bir dozda da olsa finansal piyasalarda hayal kırıklığı yaratır. Döviz kurunda büyük olasılıkla yukarı doğru bir hareket yaşanır. Ne parasını döviz mevduatında tutan yerli yatırımcının TL’ye çark etmesi, ne de yabancı portföy yatırımlarının Türkiye’ye yönelmesi için yeterli bir dinamik ortaya çıkar.

hayirli-bir-faiz-karari-var-mi-806667-1.
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu

3- Politika faizi yüzde 15’e yükseltilir

Piyasada beklenen 475 puan faiz artışına gidilir. Bu politika faizinin yuvarlak yüzde 15’e yükselmesi demektir. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti yüzde 14,75’i referans alan 450 puan veya en son yüzde 15,25’te seyreden gecelik repoyu kerteriz noktası kabul eden 500 puan artış da bu kapsamda değerlendirilebilir. Böyle bir durumda muhtemelen döviz biraz aşağı doğru gevşer. Ancak bu oranın döviz mevduatlarında bir çözülme yaratması yine de şüphelidir. Dövizini bozduranların hamlelerinin, döviz borçlularının ve kur 8’in üzerindeyken parasını liraya çevirenlerin alımlarıyla dengelenmesi beklenir. Öte yandan faizler genel düzeyinin yükselmesi kredi talebinin tamamen durmasına, yeni yatırımların bıçak gibi kesilmesine, dolayısıyla işsizlik sorununun daha da ağırlaşmasına neden olur. Gerek ticari kredilerin gerekse de başta ihtiyaç kredisi ve kredi kartı borçları gelmek üzere tüketici kredilerinin ödenmesinde sorunlar yaşanır.

4- Faiz beklentinin üzerinde artırılır

Beklentinin üzerinde yüzde 6 veya daha üstü bir faiz artışı gündeme gelir. Belki böyle bir şok adım döviz mevduatlarındaki çözülmeyi tetikleyebilir. Ancak bir kez kan kokusunu alınca piyasaların kolay tatmin olmadığı gerçeğini de unutmayalım. Hatırlayalım Rahip Brunson krizi de politika faizi Haziran 2018’de yüzde 17,75’e yükseldikten sonra patlak vermiş, eylülde faiz yüzde 24’e yükseltilmeden kur artışının önü alınamamıştı. Böyle bir durumda Merkez Bankası’nın iyice eriyen rezervlerini takviye etmek için döviz alımına geçmesi önerilir. Piyasalarda bollaşan TL’nin sterilize edilmesi, yani likiditenin kademeli geri çekilmesi enflasyon ve kredi genişlemesi döngüsünü frenler. Böyle bir durumda kur göreceli anlamda istikrar kazanabilir, ancak ekonominin keskin daralması da kabullenilmiş olur.

Kozanoğlu, ‘hayırlı bir faiz kararını yok mu?’ sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Ne yazık ki ‘puan toto’ oynayarak ekonomik sorunları çözmek olanaksız. 18 yıl ülke ekonomisini sıcak para girişlerinin kaprisine terk etmişseniz, üstelik de 2013 Mayıs’ında ABD Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke’nin konuşmasıyla artık denizin bittiğini fark etmemişseniz, bir hamlede düzlüğe çıkamazsınız. Gel gelelim para politikalarını maliye politikalarıyla eş güdümlü uygularsanız; pandemi ortamında işini kaybeden, zaten işsiz olan, geliri ve yaşam standartları gerileyen yurttaşları sosyal programlarla destekleyen, bunun finansmanını da kâr ve servetten alınan vergilerle sağlayan bir strateji benimserseniz, en azından ülke ekonomisinin bu salgın sürecini en az zararla atlatması yolunda doğru adım atmış olursunuz.”