İyilerle kötüler son muhaberesine mi kuşandı acaba bilemiyorum ama kötüler hem saf kazanmış hem de anlaşılmaz bir aymazlık var üstlerinde

Hayran mektubu

HAKAN VRESKALA

Hayranım size! Tam olarak bir yere koyamıyorum sizi ama gerçekten hayranlık besliyorum.

Hayranlığımı ifade ediyor bu mektup. Üstelik, üstüne alınan herkes için geçerli bir hayranlık mektubu bu. Belki de elimden gelen her şeyi yapamadığım için hayranlık beslemeyi tercih ediyorum ama bu size hayran olduğum gerçeğini değiştirmiyor.

Aklıma siz gelince net olarak bir cinsiyet, suret ya da sosyal özellikler toplamı gelmiyor ama mesela hayatta kalmanız bile bir miktar etkileyici. Hiç de abarttığımı düşünmeyin, çarşaf çarşaf listelerle neden ve hangi sokaklara çıkmamanız gerektiği anlatılırken yine de hayatınıza devam ediyorsunuz. Hem de birçok ülkenin Dışişleri Bakanlıkları’nın adımınızı atarsanız karşılaşacağınız hayati tehlikelerle ilintili sorumluluk almayı reddediyoruz dediği bir ülkede. Ha bir de mesela bu öyle bir ülke ki bir yarısının, diğer yarısının cefa çekmesiyle ilgili bir sorunu yok. Çok da istenmiyorsun yani, yokluğun daha bir arzu edilir hani.

İyilerle kötüler son muhaberesine mi kuşandı acaba bilemiyorum ama kötüler hem saf kazanmış hem de anlaşılmaz bir aymazlık var üstlerinde. Sanırsın insanlık tarihinde daha çirkini görülmemiş. Belki gerçekten de öyle... Ama sen çıkıyorsun köpeciklere kediciklere su veriyorsun yaz aylarında; ne biliyim cep harçlığınla veterinere götürüyorsun. Nasıl hayran olmam ben sana... dibinde bomba atılmış insana da gaz bombası buralarda atıldı. En ufak bir köy korusunu, bostanı yerle yeksan etmeye yeltenenin önüne dikiliyorsunuz ya nasıl hayran oluyorum anlatamam. Ne ara duydunuz nasıl haber aldınız hangi otobüsle oraya ulaştınız bilemedim ama pes doğrusu!

Doğaya tahakküm etmekten başka bir gurur öznesi olmayan pek kıymetli şirketlerle aynı havayı soluyup karşısında durmayı yeğliyorsun. Sonra mesela hala öfkesini, tepkisini meydanda gösterip iktidar sahiplerine toplumsal adaleti hatırlatanlar var. Bu düpedüz bir kahramanlık diye düşünüyorum kendi kendime. Bunca yerde yatanı görüp yollara dökülmek yeniden akıl alacak gibi değil yoksa. Hayran oluyorum yine, çok düşünmüyorum bile. Çünkü benim bildiğim kadarıyla hep kendini, halkını yok etmiş bir güvenlik ve savunma teşkilatına sahibiz.

Sürekli olarak bu ülkede ikamet etmediğimden sanırım özenle bakıyorum her birinize. Sanki her an bu coğrafyanın doğurduğu sürekli daha da kötüyü zorlayan bir figürünün kurbanı olma riskiniz yok gibi ne kadar da en güzel hallerinizle yapıyorsunuz tüm bunları. Her birinizde farklı bir güzellik var sanki. Kuşatma altındayız ve iyiler daha bir güzel artık gibi geliyor. Aslında güzel olma çabasına da hayran olunabilmeli. Kendine ve yakın çevresine bu estetiği sağlayana neden hayran olmayayım ki.

Ben bu hayran olmalara çocukken başlamıştım. Babamın Dünyayı İhya Edecek 100 Proje’sinden biri olan deniz temizleme makinesine mesela hayrandım. İzmir Körfezi’nin b.k koktuğu yıllardı. İzmirli olan herkesin kolektif utancı İzmirli olmayanın ise travması olan bu hadiseye son noktayı koymak babamın boynunun borcuydu. Aynen yeraltında mahsur kalan Şilili madencileri kurtarmak, Pisa kulesini düzeltmek, yatalak hastaların hijyen sorunu halletmek ya da yolda gördüğü hiçbir otostopçuyu yayan bırakmayı görev bildiği gibi. Bu defa durum daha ciddiydi. Belli miktar para harcanıp İzmir körfezinin dibine gömülecek bir makine imal edilecekti

Makine içinden pis deniz suyunun geçtiği ve temiz olarak çıktığı gayet basit ve iyi niyetli bir makine idi. Aslında ortada gayet bol miktarda iyi niyetten başka birşey yoktu. Hatta sermayemiz iyi niyetti diyebiliriz. Sermayedarlarımız da hayalperestler ve kadirşinaslardan oluşuyordu. İcadın bahsi geçtiği her yerde bir hayal havuzu oluşturulup biriktirilen her miktar umut ileride perakende şeklinde kullanılmak üzre karma haznemize yazılıyordu.

Bense o yıllarda batarya takımı çalmak ile meşgul olup Kurt Cobain gibi bir ölümü düşlerken birden bu icadın beni bir yerinden kendine çektiğini hissettim. Babamın belli başlı icatlarının dönemin ekstrem şov programlarından Sadettin Teksoy ve benzerlerine konuk olması beni lise intiharı eşiğine getirmişti. Ama bu defaki toplam iyi niyet ve hayal miktarı beni de kendine bağlamıştı.

Fark ettiniz mi bilmem ama iyilerin cesur olduğu bir dönem yaşıyoruz.

Fark etmediyseniz size bir hayran olarak bunu fark ettirmek bana düştü.