Cunta Başı’nın (CB) şimdiden tarihe geçen “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” sözleriyle ilan ettiği “fiili durum” karşısında haklı olarak “darbe yapıldı” diyenler, “darbe” kelimesini inanarak söylüyorsa, darbe koşullarının bir darbe meclisinde aşılamayacağını da bilmeli.

Fiili rejime nasıl karşı konulabilir? Fiili rejime ancak fiili demokrasiyle karşı konulabilir!

CB’nin saray darbesi yaparak fiili rejimini ilan ettiği ülkemizde, toplumsal demokrasinin yegâne güvencesi artık haziran meclisleri türü bir fiili demokrasiyi kurumlaştırmaktır.

1 Kasım’a bel bağlamadan ve 1 Kasım sonuçlarını beklemeden…

Çünkü 7 Haziran sonrasında sadece 1 Kasım sonrasının provası yapıldı.

1 Kasım’da da CHP ve HDP mucize yaratamayacak. Sonuç fazla değişmeyecek. Ve AKP kanırta kanırta 7 Haziran sonrası yediği haltları bu kez daha deneyimli olarak sürdürecek. Yani tam bir fasit daireye girildi. Buna hapsolmak deliliktir.
Üstelik oyunu kurallarına göre oynamak da mümkün değil, çünkü sürekli hile yapıyor ve kuralları kendisine göre değiştiriyorlar, faşizm zaten başka nedir ki?

Bu soruya “evet faşizm tam da böyledir” cevabını verenler, öyleyse, şu partinin çatısı altında buluşalım onunla değil bununla ittifak yapalım gibi tuhaf işlerle vakit kaybedemez. 1 Kasım seçimlerinden yeni bir mucize bekleyemez.

CB ve AKP bugüne dek yaptıklarıyla, fiili uygulamalarıyla meşruiyeti hiç takmadığını ve kendi gayri meşruluğunu fiilen ve pervasızca gösterdi ve bundan hiç çekindi mi? Peki ama Meclis? Elbette ve kâğıt üzerinde bile olsa açık kalsın, buna kim itiraz edebilir ki? AKP oyları elbette daha da gerilesin ki maskesi tamamen düşsün… Bunlara hep amenna… Yeter ki şimdi onu tekrar meşrulaştıracak girişimlere kapılarak CHP ona meşruiyet kazandırmasın, HDP de öyle…

AKP’yi meşrulaştıracak tek adres ABD kalıyor, çünkü her zamankinden daha fazla ABD’ye gebe… Üstelik şu “PKK’ye hayır, YPG’ye evet” garabeti ortadayken bile… Özgür Gündem gazetesinde Kürt siyasetinden Veysi Sarısözen dün bu durumla şöyle kafa buldu: “Kendisini Türk ordularının gelmiş geçmiş en ‘muktedir’ başkomutanı sanan Erdoğan, Doğal Kararlılık Operasyonları Birleşik Ortak Görev Gücü komutanlarından Amerikalı Tuğgeneral Kevin Kiliea’ya, ‘Bana bak ulan Kevin, YPG demek PKK demektir ve YPG DAİŞ’ten daha tehlikelidir’ diyebilir mi? Diyemez. Dese de onun imzasıyla verilen İncirlik’ten kalkan Amerikan savaş uçaklarındaki ‘yankeelerin’, YPG’ye destek için atacakları bombaların üzerine gır gır olsun diye ‘I love you Saray’ gibi matrak yazılar yazacağından emin olabilirsiniz.”

CB’nin ayakta kalmak için emperyalizm ve faşizm sopasından başka tutunacak şeyi olmadığını cümle âlem görüyor artık. Ama AKP hâlâ devlette kurumlaşıyor ve öyle kolayca, seçimi kaybettim deyip kenara çekilmeyeceği belli, kanlı bir iç savaşı göze aldığı aşikâr…

Bu durumda 1 Kasım sonrası için, hangi senaryo yazılırsa yazılsın pembe tablo yok. Üstüne bir de ekonomik krizler, kara savaşları filan bindiğinde şu kaos günlerini bile arayabiliriz. Hiç kimse için kolay bir çözüm yok. Ama umut var. Bunlar eninde sonunda gidici, önemli olan o umudun direnişini çoğaltıp yaygınlaştırarak, örgütleyerek gidişlerini hızlandırmak.
Çünkü CB’nin eline aldığı her silah geri tepiyor. Cenazelerle oy artıracağım derken başına pet şişe yiyor, toplumda öfke büyüyor. Sarısözen bile “Bu oyunu seçimler öncesinde PKK’nin, seçim güvenliğini sağlamak için önereceği bir ‘geçici ateşkes’ bozabilir mi?” diye sorduğuna göre, Kürt kozu da pekâlâ elinden alınabilecek…

Kısacası, toplumda fiili demokrasiyi kurumlaştırma çabasında, gidişatın namluların gölgesinde seçim aldatmacasına dönüşmemesi için yeniden parklarda, forumlarda, meydanlarda örgütlenen ve örgütleyen ve direnen “fiili demokrasi” lazım. AKP bir dehşet dengesi yarattı ve bu dengeyi bozmak için “haydi yallah” mesajına adreste teslimat lazım.

•••

CB, “Beştepe’nin adresini bilmeyenlerle bizim vakit geçirecek zamanımız yok” demişti ya, bu devirde adres bilmek marifet değil, vakit geçirmek için Google Earth’e baktım ve adresi bildim! Ama oraya hakikaten Meclis’te oturdukça gidilemez, bu yüzden önce Meclis’ten çıkacaksın ve yola koyulacaksın. Atatürk Bulvarı’ndan Kızılay’da sola dönüp Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’yla Tandoğan’a varıp, oradan yine sola dönüp Dögol, Bahriye Üçok ve Alpaslan Türkeş caddeleri üzerinden Çiftlik Caddesi’ne varacaksın, fazla gidersen Devlet Mezarlığı var, ama orası sonra lazım olur, o yüzden caddenin yarısında dur: Sarayı görürsün. Coğrafi olarak bu kadar basit…

Aslında adres bulmak tarihsel olarak da basit, devrimciler tarih kitaplarına baktıklarında saray yollarını elleriyle koymuş gibi bulurlar; çünkü mesela 1917’de Çarın Kışlık Sarayı’nın önüne gidenler gibi, bütün saraylara giden bütün yolları da bilirler.