Dün Pazar Eki’ne uzun bir yazı yazdım, bugün lafı uzatmayayım. O yazının son cümlesi şöyleydi:
“Türkiye’de tarih bundan böyle Haziranlaşarak da yazılıyor.”

İşte oradan devam edeyim:

•••

Saçlarında ılık rüzgâr, gözlerinde tebessüm, dudaklarında nar, avuçlarında bir miktar bahar var.

Kuşkumuz yok, şimdi o bir miktar bahar faşizmin yaz cehennemine, yobazlığın kış kasvetine inat, artar mı artar. Hani şairimiz Ahmet Arif’imiz sormuştu ya, “Beşikler vermişim Nuh’a/ Salıncaklar, hamaklar,/ Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,/ Anadolu’yum ben, Tanıyor musun?” diye… Artık dağlarımız dünkü çocuk Havva Ana’larımızla yeniden tanışıyor, çünkü dağlarımızda da “adı Haziran”, esiyor bir rüzgâr.

Sadece tabiatımıza dokunmasınlar değil, bitsin diye bu zulüm, bu saltanat, bu talan, işte her yer isyan; böylece derelerimizi sokak, tepelerimizi meydan kılmayı, zalimi her yerde tepelemeyi öğrenmedik mi?

Sahi sokaklar bahçe, meydanlar tarla mıdır sana? Avuç avuç bahar serpiyorsun ya, hepsi filizleniyor yine ve yeni haziranlara…

Bizler, devrimciler, yani şimdi Hazirancılar karşılaştığımız her engelde “Ya yeni bir yol bulacağız, ya yeni bir yol yapacağız” derdik. Hayaldi, gerçek oldu. Geçenlerde Doğan (Tılıç) da pek güzel tasvir etti. Genç yaşlı kadınlar ve erkekler elden ele taş taşıyarak, ağır kayaları yuvarlayarak, kapatılan yolun yanına yaptılar kendi yollarını…

Elinde değneğiyle, oturduğu kayanın üzerinden isyan ederken, “devlet ve toplum” dersi vermekle kalmayıp, cephede bir komutan gibi etrafındakilere cesaret ve direniş azmi aşıladı Havva Ana… Cemaatleriyle çürüttükleri topluma dayanışmayla dirlik getirebilmek, zalimin zulmüne isyan, sökülen her fidan için yeni bir fidan dikebilmek uğruna…

İki yıl önce kökünden sökülmüş sekiz fidanımızdınız. Ah o ağıtlar, ah o fidanlar! Kayıp sokakların kâşifleri değil miydi onlar? Ama artık ağıt yok, zafer çığlığı misali sloganlarımızda yaşıyor o çocuklar… Çünkü bakın orada bir yeni fidan ve bir daha bir daha, kışları kışkışlayan bin fidan ve hep haziran…

Kayıp sokakların kâşifleri meydanlara ulaştıkça, buluştukça, birleştikçe, avuçlarındaki bir miktar bahar haziranlaşarak çoğalmıyor mu? İki sözcük, Haziran ile İsyan, her devrimci şiirin doğal kafiyesi, şiiri yazılsın diye yan yana omuz omuza duran iki sözcük, iki söz, geleceğe verilmiş sözümüz. Ve sen işte oradasın Haziran Güzeli.

Saçlarında Ali İsmail esiyor, alnında kader değil Gezi yazıyor, kaşların Berkin karası, dilindeki şarkılarda isyan ve avuçlarında bir dolu haziran var…