Haziran’da yapılacak seçimler Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntıları hafifletebilmek açısından yaşamsal bir öneme sahip. Hiç derin çözümlere gereksinim duymadan, sağduyu çerçevesinde bir değerlendirme, seçimde CHP ve HDP’nin AKP’yi geriletecek, iktidarına son verecek oy oranlarını yakalamasının önemli olduğuna işaret ediyor.

Bu kaygıları siyasetlerinin merkezine koyan sosyalistlerin bir bölümü, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak, Birleşik Haziran Hareketi’nin bir süre önce almış olduğu ve doğrudan CHP ya da HDP’ye destek vermeyen kararını hoşnutsuzlukla karşıladılar. BHH içinde yer alıp HDP’ye aktif destek çağrısı yapan bir kesim, bu bağımsız duruştan duyduğu rahatsızlık sonucu BHH’den ayrıldı. Bu çerçevede BHH seçime yönelik yanlış bir karar mı aldığı sorusu önemli hale geliyor.

Daha önce BHH’nin kararını savunan değerlendirmeler yaptım. Bu düşüncemin gerisinde BHH’nin duruşunu yanlış bulanların iki konuyu birbirine karıştırdığı gerçeği var. Kısaca ifade etmek gerekirse; BHH’nin uzunca bir süredir solda oluşan büyük boşluğu doldurmaya yönelik görece uzun vadeli stratejisinin gerektirdiği duruşu ile daha kısa erimli seçime yönelik duruşu arasında esaslı bir gerilimin ortaya çıktığını gördük.

Her iki meselede birden doğruda durmak zorlu bir iş olsa da, imkânsız değil. Şu bir gerçek ki BHH’nin hem karar alma süreçlerinde yer alanlar, hem de toplumsal tabanı bu seçimde CHP ve HDP’ye oy verecek. Böyle olması kaçınılmaz ve öyle de olmalı. Tam da bu nedenle BHH’nin seçime yönelik açıkladığı bildirgede, bağımsız duruş yanında, söz konusu parti ve kesimlerle dayanışma içinde olunacağı vurgulandı. O zaman “bağımsız duruş” ısrarının, BHH içinde yol açtığı çatlamalara rağmen niçin sürdürüldüğünün açıklanması gerekiyor.

Bu süreçte HDP’ye destek kararı açıklayanlar da dahil, geniş kesimleri bir araya getiren temel neden Gezi sürecinin bir olaya dönüştürülmesiydi. Birçok düşünürün işaret ettiği gibi, “olay” mevcut yapılar ve ilişkilerde, bir daha geri dönüşü olmayan kırılmalar yanında, onların yerine geçecek yeni yapı ve ilişkileri yaratan bir altüst oluştur.

Gezi’de sokaklara çıkan milyonlar mevcut iktidardan ve daha genel olarak da kurumsal siyasal alanı niteleyen yapı ve ilişkilerden duydukları rahatsızlıkları ifade etti. Ancak Gezi’nin bu başkaldırı ve rahatsızlıklarla sınırlı kaldığında olay hüviyetine kavuşmayacağı açıktı. Badiou bu değişimin öznelerin olaya sadakat gösterip bu değişimi yaratacak bir iradeyi ortaya koymasıyla mümkün olacağını öne sürer.

Gezi sonrası bu sadakati gösteren özneler kimlerdir? Ne yazık ki ne CHP, ne de HDP Gezi sürecini bu anlamda sahiplenmedi. BHH bu sadakati gösteren tek irade olarak öne çıktı. Birçokları BHH’nin bu sahiplenmesini eleştirdi, yer yer küçümsedi. Oysa BHH ben Gezi’nin sahibiyim demedi; Gezi’yi sadakat gösterip sahipleniyorum dedi. Bir eleştiri yapılacaksa, Gezi’yi sahiplenmesi gerekirken, sahiplenmeyenlere yönelmelidir.

Bugün tartışılması gereken bu sadakattir. Çünkü bu sadakat önümüzdeki dönem için, oy verme davranışının ötesinde bir göreve işaret etmektedir. Seçimler sonrası dönem de dahil olmak üzere Gezi’nin milyonlarının taleplerini temsil edecek bir konumlanış Gezi’ye sadakatin nirengi noktasıdır. Piyasacı düzene, kentlerin talanına, yolsuzluklara, kamusal alanların yok edilişine, gizli kapaklı, hiyerarşik karar alma süreçlerine, otoriterleşmeye sırt çeviren, yeni toplumsal yapı ve ilişkileri savunacak bir konumlanma ve siyasal mücadele her zamankinden daha büyük bir görev olarak sosyalistlerin önünde durmaktadır.

Kimse merak etmesin; tam da bu sadakat nedeniyle BHH’nin kurucuları da dahil, toplumsal tabanı önümüzdeki seçimde gereğini yapacak, CHP’ye, HDP’ye ya da diğer sol partilere oy verecektir. Ancak bunu yaparken Gezi’ye sadakati feda etmemek, bu süreçte talep edilen yeni toplumsal yapı ve ilişkilerin kurucu öznesi olmaya soyunmak, en az bu oy verme davranışı kadar önemlidir.

Oy verme davranışı üzerinden BHH’yi sorgulayanlar açısından yanıtlanması gereken soru ”Gezi’ye sadakate ne olduğudur”. “Bu yaptığımız sadakatsizlik değil” diyorlarsa, o zaman 7 Haziran sonrası, BHH dışında, Gezi’yi temsil edecek gücün kim olduğunu göstermeleri gerekiyor. Gösterebiliyorlarsa; sorun yok. Gösteremiyorlarsa, karşı karşıya kalacakları aması olmayan bir sadakat sorunudur!