Gezi-Haziran fikri, AKP iktidarına karşı bir başkaldırı ile birlikte AKP rejiminin kökten bir reddiydi

HAZİRAN Uzun Sürer

ÖNDER İŞLEYEN-ondislyn@gmail.com

Gezi-Haziran direnişinin 2. yılında, milyonlar bu muhteşem günlerin taze izlerini hatırlıyor, hatırlatıyor. Daha önemlisi Gezi yeni direnişlere ilham vermeye, yeni mücadelelerde birikmeye devam ediyor.

İsyanın 2013’te ülkenin her yanına yayılarak yarattığı fikir, devrimci direniş potansiyeli, yeni bir toplumsal düzen arayışının işaretleri bugün metal işçilerinin mücadelesinde ilerliyor. Şimdi hatırlamanın ötesinde, isyanının bugünkü izlerini sürmek, birikmeye devam eden öfkenin kurucu bir güce dönüşmesi yolunda yapılması gerekenler üzerine düşünmek ve bunun için eyleme geçmek daha önemli.

O yüzden Gezi-Haziran neydi sorusunun ötesinde şimdi ne sorusunu sormalı ve yanıt aramalıyız.

***

Gezi’yi hatırlamanın bir yanında, onunla kurulan sembolik ilişki yer alıyor. Gezi günlerine atıf, onun içindeki varlığına yönelik ispat girişimleri içinde sürdürülen tartışmalar bugün için çok da bir şey ifade etmiyor. Gezi’yle bugün kurulacak anlamlı ilişki o günlerin ötesinde onun fikriyle bugün kurulan bağ çerçevesinde olabilir.

Gezi-Haziran fikri, AKP iktidarına karşı bir başkaldırı ile birlikte AKP rejiminin kökten bir reddiydi. Bu bakımdan yalnızca bir direnme hareketinin ötesine geçerek kurucu bir fikir ve eylem çizgisi de üretti. Gezi-Haziran fikri bu anlamda AKP rejiminin içinde kalan uzlaşmacı bir çizginin değil, bunun reddine dayanan bir siyaseti işaret ediyor. Eğer bu fikri bir yana bırakacak olursak, başka biçimlerde de sembolik ilişkiler kurmak mümkün olabilir ama böyle olduğunda zaten Gezi’den geriye de sembollerden başka bir şey kalmaz.

***

Şimdi bu daha çok 7 Haziran seçimlerine indirgenerek ele alınıyor. Gezi milyonlarının AKP’nin sandıkta geriletilmesine yönelik bir eğilimi, Gezi’nin ardından gerçekleşen seçimlerde de farklı eğilimler olarak kendini gösterdi. Kuşkusuz bugün de bundan söz edilebilir. Bununla birlikte henüz eğilim-nüve halinde gelişen doğrudan demokrasi zeminleri ve halkın kendi eylemine dayanan dönüştürücü iradesine güven seçimlerin ötesine geçen bir siyaseti güçlü bir potansiyel olarak taşımaya devam ediyor. O yüzden bu tür güncel uğrakları ve bu uğraklarda daha çok seçim matematiğinin ortaya çıkardığı tutumları abartarak, Haziran direnişinin 7 Haziran’a indirgeyen öteki-beriki Haziran türünden ayrımların –kendi konumunu meşrulaştırmaya çalışmak dışında- pek bir anlamı olduğunu söylemek mümkün değil.

Gezi-Haziran fikrinin henüz siyasal bir seçeneğe dönüşemediği malum. Böylesi bir şey de sadece seçimle ilişkilendirilecek bir durum olarak ele alınmamalı. Siyasal bir seçenek-kurucu bir irade olarak gelişmesi noktasında güncel taktikler Gezi’nin direnme damarlarının toplumsal-sınıfsal zemindeki birleşik bağlarının-mevzilerinin geliştirilmesinden bağımsız düşünülemez. AKP’nin Erdoğan’ın Saray’ın etrafında topladığı iktidar kliği çerçevesinde geliştirdiği faşist baskılara karşı direnmek ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik-sosyal kriz karşısında emekçi halkın gerçek çözüm yolunu üretmek ancak böyle mümkün olabilir.

***

Bu noktada ilhamını da ismini de isyandan alan Birleşik Haziran Hareketi (Haziran), bugün neredeyiz sorusunu hamasetin ötesinde anlamlı hale getiriyor. İsyanın ardından bir nefes alanı ve isyanı ileriye taşıma ihtimalini-potansiyelini yeniden üreten Haziran Gezi’yi bugün birleşik, örgütlü ve süreklileşmiş bir mücadele içinde başka biçimlerde geliştirme iddiasını üstleniyor.

Haziran’ın Gezi’nin fikrine –Tarık Şengül’ün, Redaksiyon’un Haziran ’13 Direniş ve Gelecek Sempozyumundaki sunumundaki ifadesiyle- militanca ve sadakatle sahip çıkarak sürdürmeye çalışması, Gezi’yi 2013’ün bir anı olmaktan öte bugüne taşıyor.

Haziran Hareketi, isyanın dinamiklerini Meclislerde aşağıdan birleştirmeye, farklı muhalefet kanallarını birbiriyle ilişkilendirmeye yönelen bir politikayla Gezi’de meydanlardaki eylemi çoğaltmayı-derinleştirmeyi temel alıyor. Meclislerde halkın doğrudan eylemini, söz ve kararını temel alan birleşik mücadele fikri, bir anlamda toplumsal muhalefete ve direnme alanlarına yönelik bir Haziranlaşma çağrısını da içeriyor. Bu anlamda Haziranlaşma fikri emekçilerin, gençlerin, kadınların, kent, doğa ve yaşam mücadelesinin devrimci bir doğrultuda ve ortak bir direniş-eylem hattında geliştirilmesine ilişkin bir mecra da açıyor.

Haziran Hareketi, Aralık 2014’te başladığı yolculuğundan bugüne uzanan kısa dönemli mücadelesinde henüz pek çok eksiğine rağmen tüm bunların mümkün olduğunu gösterdi. Bununla birlikte, ülkenin geleceğinin AKP faşizmine ve onun karşısında düzenin rejimin temel ekseninin dışına çıkmayan –onun bir versiyonu olmanın ötesine geçemeyen- seçenekler içinde sıkışmasının şimdiden önüne geçebildi. O yüzden, şimdi seçimlerin yaratacağı görece değişimlerin ötesinde gerçek çözüm yoluna ilişkin umut ve iradenin güncellendiği bir uğraktayız.

Bu anlamda önümüzdeki uzun sürece kriz koşullarında Haziran’ın da uzun süreceğini şimdiden söyleyebiliriz. Bu sorumlulukla Haziran Hareketi, önümüzdeki dönemde bu kısa süreli deneyiminin de birikimiyle Meclislerini halkın birleşik eylemiyle birlikte, toplumsal-kültürel-sosyal alanda bir dayanışma hareketi olarak da geliştirecek yolları aramalıdır. Çürüyen-çözülen toplumsal ilişkileri Gezi’nin içinde mayalanan eşitlikçi, özgürlükçü, dayanışmacı temelde yeniden inşanın –kültürel devrimin- kanalları da buradan açılabilecek.

***

Gezi’nin barikatlarındaki cesaret, bugün bize 68’in koş arkadaş eski dünya arkanda, cüretiyle yürüme gücünü veriyor. O yüzden şimdi tüm hatırlananlara donmuş bir fotoğraf karesiymiş gibi bakarak, en azındanla başlayan cümleler eşliğinde gelişen yetinmeciliğin-vasatlığın ötesinde HAZİRAN var.

Dünün bugünü, bugünü yarını… Bizim büyük düşlerimiz var. Bahadır’ın 21 Haziran 2013’teki notunda söylediği gibi, “Biz kazandık be! Valla biz kazandık…Bizi parktan attılar, ama içimizdeki parkı atamadılar…”