“Yılmaz Güney'in adını taşıyan ilk festival Batman'da yapılıyor. Onun hem sanatsal bakış açısı hem toplumsal...

Bu yıl Batman'da 3'üncüsü gerçekleştirilen Yılmaz Güney Film Festivali, Batman Belediyesi ve Orta Doğu Sinema Akademisi tarafından organize edildi. Bu vesileyle gittiğim festivalde Batman Belediye Başkan Vekili Ferhat Temel ve Orta Doğu Sinema Akademisi'den İbrahim Yıldırım'la görüştüm. Batman'da olupta sohet etmemek bunu da sizinle paylaşmamak olmazdı.

»Bu festival nasıl başladı?
Ferhat Temel: 2009’da seçimlerden sonra yeni yönetim olarak görevi devraldıktan sonra kültür-sanat çalışmalarına biraz daha değişik bir bakış açısı getirmekten hareketle bugün 3. Yılmaz Güney Film Festivali'ni gerçekleştirdik. Yılmaz Güney adına yapılan ilk festival Batman'da. Yılmaz Güney'in sanatsal ve toplumsal olgulara bakış acısı, kişiliği, Türkiye'de yaşadığı süreç içerisinde kendini var etme koşulları biraz da bizim siyaset geleneğimizden gelme çizgimizle aynı noktada ya da paralel diyebileceğimiz bir durum. Onun hem sanatsal bakış açısı hem toplumsal sınıf mücadelesine hem halkların kendi kaderini belirleme ve özgürlükleri mücadelesine çok yakın bir yerde olduğumuzdan hareketle ve Yılmaz Güney'in adını bu vesileyle de yaşatabileceğimizi düşünerek festivale adını koyduk.
İbrahim Yıldırım: Bu yıl uluslararası sanat film festivallerinin ilkini gerçekleştirdik. Orada ulusal ve uluslararası kategorimiz vardı ve İsrail'den, Lübnan'a, Filistin'den, Amerika'ya, Bulgaristan'a kadar çok farklı ülkelerden filmleri de dahil ettik  programa. Ama iki kategoriyi özellikle vurguladık. Bunlardan biri Kürt filmleri kategorisiydi. Bunun nedeni diasporada yaşayan çok fazla Kürt sinemacı var. Onun ötesinde Türkiye'de aynı sınırlar içinde yaşayıp da birbirleriyle iletişimde olmayan birçok Kürt sinemacı da var. Biraz da onları bir araya getirmek, bir tartışma bir perspektif ilişkisi kurabilmek ve izleyiciyle buluşturmak, temel hedefdi. Çünkü izleyicimiz Kürtçe film istiyor. Batman'daki festivalin amaçlarından biri de bu. Batman'daki Yılmaz Güney Film Festivali kısa filmleri biraz da bu nedenle önemsiyor.
Kısa film bir cep telefonunun kamerasında bile çekilebilir özelliğiyle de isteyen herkesin kendini ifade edebileceği bir alandır da.
İbrahim Yıldırım: Aynı zamanda militandır da.

»Haklısın militandır da. Gelinen noktada şu an Kürt sineması hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Ferhat Temel: Parti programımızda ana dilde eğitim ve ana dilde yaşam olarak getirdiğimiz siyasetimizde eş zamanlı kültür sanat çalısmalarında da vücut bulması,  tiyatro, film, edebiyat gibi her alanda ana dilin konuşulması ve Kürtçe eserlerin ortaya çıkması, esas hedef bu. Hedefimiz popüler kültürden uzaklaştıracak, kendine ait, kendine özgün Kürtçe film yapısını oluşturmak. Bunun için yarışmaya gönderilen filmlerin dilinin Kürtçe olması bizim için çok önemli. Bu yüzde doksanını belirleyen bir durum, belki yüzde onu Kürtçe ifade edemeyen ama Kürtlerin toplumsal, sosyal sorunlarını anlatan Kürtçe filmler olabilir. Daha yeni yeni genç Kürt sinemacılar Kürtçe film çekmeye çalışıyorlar ve festivalle biz onlara alan gösteriyoruz. İşte tabiri caizse bunun nüveleri buradan atılıyor. Diyarbakır'da yapılan Amed Film Festivali ve Batman'da 3. sünü gerçekleştirdiğimiz Yılmaz Güney Film Festivali geleceğe ilişkin Kürtlerin sinemasının altyapısını oluşturmak asıl hedefimiz.

»Yani bir Kürt film endüstrisi yaratmak değil amaç?
Ferhat Temel: Tamamen öyle. Popülizmden uzak, toplum yararına, toplumu dert edinen, değişim ve dönüşümü hedefleyen ve bunu kendi dili, kimliği ve kültürüyle yapan insanlara bir yerdir festivalimiz.

»Bu yaz ben de Diyarbakır'da bir film çektim. Film Kürtçe-Türkçe. İbrahim biliyor. Çünkü filmin neredeyse yarısı Kürtçe konuşmalarla geçiyor, bir yerde dilin kendisini de anlatan bir film bu.
İbrahim Yıldırım: Bizim Kürt kimliğine yüklediğimiz ulusal niteliklerle, bugün modernist anlamda algıladığımız ulusal kimlik arasında fark var. Biz demokratik ulus perpektifiyle değerlendiriyoruz ve dolayısıyla sizin söylemeye çalıştığınız şeydir bizim Batman'da yapmaya çalıştığımızı karşılayan. Çünkü yaşadığımız topraklarda böyle bir ayrım mümkün değil. Ama diğer yandan da bir halk olarak kendi dilini, kendi kültürünü, kendi sanatını, kendi gerçekliğini ifade etmenin yollarını aramak gibi bir durum bu. Diğer taraftan da bu endüstri meselesi değil, çünkü tarihsel olarak Kürtlere baktığınızda sanat ve kültürel anlamda bir endüstri ya da özerk ayrı bir alan yaratmamış. Yani, köyde gündelik hayat içerisinde, o akışkanlığın içerisinde sanat var. O yüzden çok kolay asimile olmuyor, böyle bir realitesi var. Müzeye tıkarsanız bir gün ihtilal olur biri müzeyi yakar ve tarihsiz kalırsınız. Bizde böyle olmamış, yaşama biçimiyle ilgili. Yani biz istesek de o endüstriyel noktaya çekemeyiz. Film bizde yeni ama sanat yaşamın içindedir bizde.

»Festivalde izlediğim filmler genelinde uzun bir süredir Kürdistan coğrafyasında yaşanan zulmün ve savaşın izlerini taşıyor. Farklı hikayelerle görsele dönüştürülmüş, sinematografik bir dille anlatılmış hep bu sorunlar, acılar var. Yaşanan neyse sanatta da yansımasını bulmuş, dilini oluşturmuş. Sorum şu; festivale katılıp da seçilmeyen filmler arasında farklı filmler var mıydı?
İbrahim Yıldırım: Aslında yok. Irak'ın kuzeyinden, Avrupa'dan gelen filmler genel olarak bu çercevedeydi. Amed'de katılan filmler de Yılmaz Güney Film Festivalinde de öyleydi. Toplumsal olarak gündem bu çünkü.

»Böyle olunca sanatın kendisi değer bulabiliyor. Toplumsal bir dinamiğe dayandığı ölçüde sanatın bir anlamı olabiliyor. Genç sinemacılar Kürt sineması ve dilini böyle böyle oluşturuyor. Festival de hedefini bulmuş oluyor. Festivalin ileriki yıllardaki hedefi ne?
Ferhat Temel: Festivalin ilkini gerçekleştirdiğimizde Yılmaz Güney'in arkadaşlarının olduğu bir toplantı yapmıştık. Ahmet Soner, Hüseyin Kuzu, Menderes Özkan ve ekstradan Erkan Can vardı. O zaman çok mutlu ayrıldılar. Dediler ki böyle küçük bir bütçeyle bir sürü filmi bir araya getirmek ve Yılmaz Güney'in adına gerçekleştirmek başlıbaşına önemli. Bundan sonraki süreç için aramızda tartıştığımız konu uzun metrajlı filmlere de geçebilir miyiz? Yılda 10 tane çekilen uzun metrajlı Kürt filmi yok. O yüzden ikincisini de kısa film festivali olarak gerçekleştirdik. Üçüncüsünü yaparken Güney Kürdistan'dan gelen sinemacıların bir önerisi oldu, aynı isimde Kuzey Irak'ta da yapalım, Avrupa'ya da açılalım şeklinde. Bir yerde gezici bir nitelik de kazansın. Bunları tartışıyoruz ve daha da geliştireceğiz.