Biliyoruz ki özellikle sözel şiddet olgularını sağlık çalışanları bildirmiyorlar, dolayısıyla söz konusu 68375 rakamı buz dağının görünen yüzüdür. Sağlıkta şiddet o kadar yaygındır ki artık sıradan haberler arasında kalmakta ya da hiç haber olmamaktadır.

Hekim cinayetleri ve sağlıkta artan memnuniyet

Bayazıt İlhan - Eski Türk Tabipleri Birliği Başkanı

Türkiye’nin birbirinden ağır gündemleri içinde sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ne kadar yer bulabiliyor? Oysa hekimlerin kurşunlandığı, bıçaklandığı, kafasında kaldırım taşı kırıldığı bir sağlık ortamından söz ediyoruz. Biliyorum, epeydir öyleyiz, Gülten Akın’dan alıntıyla:

“Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya”

Tamam da, 4 gün önce bu ülkede yine bir hekim Dr. Fikret Hacıosman görevi başında katledildi! Dr. Göksel Kalaycı, Dr. Ali Menekşe, Dr. Ersin Aslan, Dr. Kamil Furtun, Dr. Aynur Dağdemir gibi.

Durup düşünmemiz, anlamamız gerekmiyor mu? Şöyle başlasak düşünmeye, hekimler ne iş yaparlar? Birkaç örnek, kalbiniz durduğunda yeniden çalıştırırlar, beyninizdeki tümörü çıkarıp sizi hayata döndürürler, çocuğunuz ateşler içinde nöbet geçirirken canlandırırlar, kopan kolunuzu yerine dikerler, delinen gözünüzü onarırlar, çocuk sahibi olamıyorsanız bunu sağlar kucağınıza verirler, prostat nedeniyle idrarınızı yapamaz hale geldiğinizde sıkıntınızdan kurtarırlar ya da Dr. Fikret Hacıosman’ın yaptığı gibi kendinizi en çaresiz ve çökkün hissettiğiniz anda sizi yaşama bağlarlar...
Öyleyse neden öldürülüyor hekimler, en zor anlarında el uzattıkları hastaları, hasta yakınları tarafından?

Sağlıkta artan şiddet
Sağlıkta şiddet Türkiye sağlık ortamının en önde gelen sorunlarından biri. Özellikle 17 Nisan 2012’de Gaziantep’te Dr. Ersin Arslan’ın çalıştığı hastanede ameliyat ettiği bir hastanın torunu tarafından katledilmesi sonrası çok toplantılar düzenlendi, yazıldı, çizildi, belki de en önemlisi TBMM’de “Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla” Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu, Komisyon Ocak 2013’de raporunu yayınladı1. Rapor Türkiye’de sağlıkta şiddetle ilgili çok önemli tespitlerde ve önerilerde bulundu.

Sağlık çalışanlarının şiddete uğradıklarında başvuracakları bir telefon hattı, Beyaz Kod, kuruldu. Buraya her gün ortalama 31 sağlık çalışanı şiddet bildirimin yaptı. Bir soru önergesine Sağlık Bakanlığı’nın yanıtından anladığımıza göre 14 Mayıs 2012-1 Nisan 2018 arasında 68375 şiddet bildirimi oldu2. Bu bildirimlerin %30’unun fiziksel saldırı olduğu belirtildi.

Biliyoruz ki özellikle sözel şiddet olgularını sağlık çalışanları bildirmiyorlar, dolayısıyla söz konusu 68375 rakamı buz dağının görünen yüzüdür. Sağlıkta şiddet o kadar yaygındır ki artık sıradan haberler arasında kalmakta ya da hiç haber olmamaktadır. Sorun çok kapsamlı ve görünenin çok ötesindedir.

“Türk Mucizesi”ne rağmen şiddet nasıl artmaktadır, hekimler neden öldürülmektedir?
Sağlık Bakanlığı her yıl yayınladığı raporlarda son 15 yılda uygulanan sağlık politikalarıyla sağlıkta memnuniyetin sürekli arttığını vurgulamaktadır. Aşağıdaki grafik Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın TBMM’deki 2018 Bütçe Sunumu’ndan3.
2003 yılında %39,5 olan sağlıkta memnuniyetin 2016’da %75,4’e çıktığı vurgulanmaktadır. Asıl “Türk Mucizesi” olarak belirtilmesi gereken ise bu sürekli artan memnuniyetin OECD ülkeleri arasında sağlığa en az para harcanarak yapılmasıdır. Türkiye sağlığa en az kaynağı ayırırken sağlıkta memnuniyetin en fazla olduğu ülkelerdendir. Benzer memnuniyetin sağlandığı ülkelerin beşte biri kadar bütçe ile bunu başarmaktadır4. Aşağıdaki grafik 2016 Sağlık İstatistikleri yıllığından:

Sağlıkta memnuniyet araştırmalarının ne kadar gerçeği yansıttığı pek çok açıdan tartışılırken şunu özellikle sormamız gerekmektedir. Sağlıkta memnuniyetin %30’larda olduğu 2003’de hiç hekim katledilmezken, şiddet bu yoğunlukta değilken memnuniyetin %70’lere çıktığı bir ülkede neden bu kadar şiddet olmakta, hekimler öldürülmekte ve her gün ölümden döndükleri saldırılara uğramaktadırlar? Memnun insanlar neden hekimleri katletmektedirler?

Burada Türkiye tipi bir çelişki ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır. Birbirimizi hiç aldatmayalım, sağlıkta şiddetin boyutu bu memnuniyet oranlarını fazlasıyla sorgulatmaktadır.

Artan şiddetin nedenleri ne olabilir?
Bu konuda başta Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları olmak üzere emek ve meslek örgütlerinin sayısız toplantıları, çalıştayları oldu, raporları yayınlandı. Hekimler ve sağlık çalışanları uğradıkları artan şiddetin sebepleri arasında uygulanan sağlık politikalarıyla dönüşen sağlık ortamını, sağlıktaki her aksaklığın sorumlusu ilan edilmelerini, kötü çalışma koşullarını, hastaya yeterli zaman ayıramamak başta olmak üzere nitelikli hasta hekim ilişkisi kurulamamasını, acil servislerin durumunu ve yıllardır bu ülkenin en yetkili ağızlarından hedef gösterilmelerini sayıyorlar. Özellikle hekimlerin itibarını sarsan ve hedef haline getiren bu ülkenin en yetkili ağızlarından gelen açıklamalar unutulmuyor:

“Mecburi hizmete gelen doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar” (Kenan Evren)

“Ne verirseniz verin bu doktorların gözü doymaz.” (İmren Aykut)

“Doktorların eli hastaların cebinde.” (Recep Akdağ)

“Paracı doktorlar gürültü yapıyor.” (Recep Akdağ)

“Ben doktora iğne yaptırmam... İcabında felç de gelebilir.” (Recep Tayyip Erdoğan)

“Doktor efendi zamanları bitti.” (Recep Tayip Erdoğan)

Kuşkusuz vurgulamak gerekir ki sağlıkta şiddetin artışı ve görevi başında hekim cinayetleri Türkiye’de şiddetin bir sorun çözme yöntemi olarak yaygınlaştığı, bireysel silahlanmanın arttığı, genel olarak beyaz yakalı sayılan tüm meslek gruplarının itibarsızlaştırıldıkları, siyasi olarak da Cumhuriyet rejiminin tasfiye edilip dönüştürüldüğü bir dönemde yaşandı.

Ne yapmalı?
Sorunun çok boyutlu durumu göz önüne alındığında günlük, genel geçer açıklamalarla, önlemlerle çözülemeyeceği açıktır. Öncelikle sağlıkta şiddetin önemi samimiyetle kabul edilmelidir.

Türkiye’de uzunca bir süredir rejimde Cumhurbaşkanı’nın ağırlığı ve karar alma, yönlendirme gücü düşünüldüğünde bu sorunun çözümünde de kendisinin kararlılığı, adım atması, katkı vermesi beklenmektedir. Yukarıda alıntılanan açıklamalarının yerine hekimlere ve sağlık çalışanlarına itibarlarını iade eden bir politikayı başlatması çok değerli olacaktır.

Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarının meslek örgütleri, sendikaları, dernekleri ile bir araya gelip sistematik bir çalışma başlatmalıdır. Sağlıkta yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri samimiyetle ele alınmalı, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete caydırıcı cezalar getirilmesi dahil gerekli yasal çalışmalar geciktirmeden hayata geçirilmelidir. Kaldı ki bu öneri yaklaşık altı yıl önce yayınlanan TBMM araştırma komisyonu raporunda da yer almaktadır. Aynı raporda şu ifadeler mevcuttur1:
“Silah, delici-kesici aletlerin kişisel olarak edinilmesi ve taşınması için gerekli koşulların kolaylığı, dolayısıyla bireysel silahlanmanın artması da sözel şiddetle bitebilecek bir davranışın, fiziksel şiddete dönüşmesi ve ölümle sonuçlanmasına neden olabilmektedir.”

Ne dersiniz? Herşey bir yana altı yıl önce yazılan bunlar bile dikkate alınıp gereği yapılsa Dr. Fikret Hacıosman, Dr. Kamil Furtun, Dr. Aynur Dağdemir yaşıyor olmaz mıydı?

Kaynaklar
1.https://www.tbmm.gov.tr/arastirma_komisyonlari/saglik_calisanlari/docs/ss454.pdf Erişim tarihi: 4 Ekim 2018
2. http://www.hekimpostasi.org.tr/wp-content/uploads/2018/10/%C5%9Fiddet-2.jpg Erişim tarihi: 4 Ekim 2018
3.https://sgb.saglik.gov.tr/Shared%20Documents/2018_Yili_Plan_Butce_Sunumu_14_11_2017.pdf Erişim tarihi: 4 Ekim 2018
4.https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/13183,sy2016turkcepdf.pdf?0 Erişim tarihi: 4 Ekim 2018