Madde 5 ve 24 özde bugün piyasayı bir kez daha tesis etmek ve piyasanın geleceğini güvence altına alma amaçlıdır. Dert “terörle” mücadele olsa yerli yersiz hep söylendiği gibi “Türkiye bir hukuk devletidir” denilir, hiç olmazsa/eksik de olsa var olan hukuki düzenlemelerin gereği bir süreç tanımlanır ve işletilir. Kısacası gerçekte ne “terörle” ne de sağlıkta şiddetle mücadele amacı bulunuyor

Hekimler hükümeti rahatsız etmeye devam ediyor!

Eriş Bilaloğlu - Hekim

Geçtiğimiz 10 gün boyunca bir yasa tasarısı TBMM gündeminde sabahlara kadar görüşüldü ve ilgili komisyondan geçti, önümüzdeki günlerde genel kurula gelmesi bekleniyor. Tasarı kamuoyuna AKP’nin sağlıkta şiddete karşı önlem yasası olarak “müjdelenmişti”. Ne var ki 44 maddeden oluşan tasarı bir “torba”ydı ve şiddete karşı önlem maddesi olduğu söylenen 24. madde de dahil olmak üzere torbanın içerik itibarıyla sağlıkta artan şiddete çözümle bir ilgisi bulunmuyordu. Çok genel olarak söylemek gerekirse torba, piyasacı bir parti olarak AKP’nin piyasanın ihtiyacı olan kimi stratejik kimi taktik adımlarının gereğiydi ve “hukuku da, tarzı da” yeni rejime yakışır yapılandırılmıştı.

Maddelere bakınca piyasanın ihtiyaçları tanımlamasına aykırı gözüken iki madde (5 ve 24) sırıtıyor, bu maddeler “terörle mücadele” amaçlı! Piyasanın ihtiyaçlarına yönelik düzenlemeler manzumesi içerisinde “terörle ilgili” maddelerin yer alması ilk anda uyumsuz bulunabilir ama değil.* Çünkü piyasanın işlemesi için başta hekimler olmak üzere hizmeti üretenlerin yani sağlık emekçilerinin zaptı rapt altına alınması gerekli. Nasıl? “Uyumsuz olanların” ayıklanması ve sürecin dışında tutulması, piyasanın korunması için de sağlıkta şiddetin sürekli gündemde olmasının sağlanması! Ne demek istiyoruz, anlatmaya çalışalım.

“Hukuk anlayışı ve tarzla” başlayalım. Söz konusu 2 maddeye (5 ve 24. maddeler) yakından bakınca çelişen iki “tarzı” görmek mümkün. 5. madde devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunan yapı, oluşum veya gruplara üyelik, mensubiyet, iltisak, irtibatı olduğu “değerlendirilerek” tabip ve diş tabiplerinin kamu ya da özel hekimlik yapmasına izin vermemeyi düzenliyor. Değerlendirme tüm eksikliklerine rağmen neyse o olan bir hukuki/yargısal sürece bile dayanmadan bir odağın (!) “iltisak” düzeyinde bir “değerlendirmesini” yani keyfiyeti yeterli buluyor. Bir başka ifadeyle “teröre” karşı çok acımasız, çok kararlı, nefes aldırmıyor! Peki 24. madde? Yani sağlıkta şiddete karşı getirildiği söylenen önlem maddesi? Beklenir ki 5. maddeyi yazan “teröre karşı nefes aldırmayan” kafa 24’ü de aynı “tarzla” düzenlesin.

Desin ki: “sağlık kurumlarındaki işleyişe yönelik (milli güvenliğe karşı gibi) en ufak (iltisak gibi) bir düzensizlik oluşturanların ömür boyu kamu ya da özelden sağlık hizmeti alması engellenir.” Madde 5’i hazırlayan kafa sağlıkta şiddetle ilgili önleme gelince (madde 24) sağlık personeline karşı kasten işlenen yaralama gibi suçlarda kolluk görevlileri yakalar, gerekli işlemleri yaparak (hukuksal sürece uygun davranmayı söylüyor) savcılığa sevk eder, savcı işlemleri tekemmül ettirir… diye devam ediyor. Konu sağlıkçıya yönelik “teröre” gelince madde içeriği hukuki özen de zirve yapmış gözüküyor. “Tarz” buysa madde 5 de şöyle olmalıydı: … milli güvenliğine karşı faaliyette bulunanlar kolluk görevlilerince yakalanır, kolluk gerekli işlemleri yaparak (hukuksal sürece uygun olarak faaliyeti somutlayan delillerle birlikte) savcılığa sevk eder, savcı işlemleri tekemmül ettirir… gibi. Çünkü madde 24’te, sağlıkta şiddet için kasten suç işleme, yaralama aranıyor, o halde milli güvenliğe karşı faaliyet aranmalı, iltisak, irtibat, üyelik vb. değerlendirmesi olmamalıydı. Şiddete önlem maddesinde iltisak karşılığı şöyle bir ifade konmamış örneğin: sözlü olarak şiddete yönelebileceği hissedilenler ya da değerlendirilenler ömür boyu…

Fazla uzatmaya, süslemeye gerek yok. Çünkü tasarıyı hazırlayanlar aslında çok açık yazmışlar ve söylüyorlar. O nedenle 2 madde arasında “piyasanın” ihtiyaçları açısından bir çelişki yok, tutarlılık var: insan haklarına dayalı sağlık hakkı yararına bir zeminde etik ilkelerle hekimlikte ısrar edenlerin “piyasa”da yeri yok madde 5’le ayıklanmalı, hekim olarak çalışmaları engellenmelidir. Hali hazırda ise çalışanların üzerinde kışkırtılmış talep ortamında kışkırtılmış müşterilerin “denetimi” korunmalıdır. Madde 5 ve 24 özde bugün piyasayı bir kez daha tesis etmek ve piyasanın geleceğini güvence altına alma amaçlıdır. Dert “terörle” mücadele olsa yerli yersiz hep söylendiği gibi “Türkiye bir hukuk devletidir” denilir, hiç olmazsa/eksik de olsa var olan hukuki düzenlemelerin gereği bir süreç tanımlanır ve işletilir. Kısacası gerçekte ne “terörle” ne de sağlıkta şiddetle mücadele amacı bulunuyor.

•••

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) bu tasarıyla ilgili ciddi bir aydınlatma çabası, direnci var ve sürüyor. Bu çaba geçmişten, hekimlerin bu topraklara, insanlarına duydukları sorumlulukla bütünleşen ve süzülerek bugünlere gelen olumlu değerlerini sahiplenmekten besleniyor kuşkusuz. Mevcut yönetimin otoriter, totaliter diye eksik olarak tanımlanan özlemlerine karşı mücadele vermiş bir tarihsel birikimin taşıyıcısı olmakla rahatsız edici oluyor. Biliniyor ki “mektebi tıbbiye talebesi daima sarayın aleyhine ahrarane (özgürlükçü, hürriyetçi) fikirler taşımıştır (…) tıbbiyeliler padişahım çok yaşa yerine padişahım baş aşağı diye haykıranlardır. (…) tıbbiye ile ayrı düşünülemeyen iki sözcük karşı olduğu istibdat ve aradığı hürriyettir. Tıbbiye cehalete, taassuba (kör tarafgirliğe), gericiliğe, yoksulluğa, ezilmişliğe direniştir. Bu nedenle devrimci, ilerici, özgürlükçü ve bilimden yanadır.”

Günümüzde Türkiye’de hekimlerin ortak zemini olan TTB demokratik değerlere, aydınlanmaya, laikliğe sahip çıkıyor, yoksuldan, dezavantajlıdan yana tutum alıyor, ‘öteki’yi gözetiyor/empati kuruyor, eşitlik ve özgürlüklerin güvencesi olan hukuka, doğaya saygılı, barışın egemen olduğu bir toplumun sağlığının da ön koşulu olduğunu bilerek ve seslendirerek yürüyor. Yaşanana, “hemen şimdiye/an’a önem veriyor, tarihin ‘an’lardan oluştuğunu ve dayanışmayla zorlukların aşıldığını deneyimlerinden biliyor. İşin özü unutulmaz başkanlarından Nusret Fişek’in söylediği gibi halka, sağlık hakkına, hekimliğe sahip çıkmak üzere hükümetleri rahatsız etmeye devam ediyor.

* Doğrusunu söylemek gerekirse tasarıyı hazırlayanların ve ellerine tutuşturularak meclise ulaştıranların (siz bunu tasarı imzacıları diye anlayın) kendi belirledikleri düzene de (hukuk, kurallar, adab vs) asgari bir uyum dertleri yok.