Eğer dış dünyayla tüm ilişkinizi kesecekseniz aşı olmamayı seçebilirsiniz. Bu hem toplumu korumanızı sağlar hem de toplumun aşısız ve savunmasız olan vücudunuza hastalığın bulaşmasına (büyük ihtimalle) engel olur. Böylece herkes kazanır

Hekimler Tarafından Önerilen Aşılar Güvenlidir! (1): Aşılarla ilgili  yalanlara kanmayın!


Günümüzdeki sayısız komplo teorisyeni, binlerce bilim insanının ömürlerini adadıkları ilaç ve aşı sektörünün tamamının yalan söylediğini ileri sürmektedir. Bu, bilimsellikten ve rasyonel düşünceden uzak bir iddiadır; herhangi bir geçerliliği bulunmamaktadır. Bu art niyetli kişi ve gruplar tarafından günümüzde ortaya çıkan her salgın hastalık "Amerika'nın (veya İsrail'in) laboratuvar deneyi" olarak lanse edilmektedir. Bu kişilerin bu hatalı tutumu, kitleleri yanlış bilgilere itmekte ve hatalı inançlar geliştirmelerine sebep olmaktadır. Hatta potansiyel olarak insanların kendileri ve yavrularının hayatlarıyla oynamakta, toplum sağlığını alenen tehdit etmektedir!

Basit Gerçekler: Mikropları Tanıyalım

Hastalıklara sebep olan temel unsurlar mikrop olarak anılır. En temel düzeyde, virüsler, bakteriler, mantarlar ve çeşitli mikroskobik hayvanlar (örneğin protozoalar) hastalıkların temel kaynağıdır. Bunları lise biyoloji laboratuvarlarında kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Üniversite düzeyinde ise bunlarla deneyler yaparak, bunların gerçekten de hastalıkların ana kaynağı olduğunu kendi kendinize ispatlayabilirsiniz. Mikropların hastalıkların ana nedeni olduğu gerçeği, tartışmalı bir konu değildir.

Bu canlıların (veya virüs ile prionlar gibi cansız varlıkların) çok yüksek üreme/çoğalma hızlarının olması, çok hızlı evrim geçirebilmelerine, dolayısıyla yepyeni özellikler kazanarak eskiden hasta etmeseler bile sonradan hastalık yapıcı (patojen) özellik kazanmalarına neden olmaktadır. Bir insan nesli ortalamada 20 yılda 1 defa ilerlerken, bir bakteri uygun şartlarda 20 dakikada 1 nesil atlayabilir; bir virüs bundan bile hızlı nesil atlayabilir! Bu nedenle patojenler; konakları olan insan, kedi, köpek, inek, kuş, domuz, vs. gibi canlılara göre çok daha hızlı evrimleşirler.

İnsanın vücudunda, boyuta bağlı olarak 30-100 trilyon arasında hücre bulunmaktadır; buna karşılık, tek bir insanın vücudunda 1 katrilyon civarında mikrop bulunur. Bunlar “insan hücrelerinize” göre çok daha ufaktır; ama bazıları ölümcüldür! Yani şu anda devrilip ölmüyor olmanızın ana nedeni, evrimsel süreçte atalarınızın kazandığı ve size miras bıraktığı bağışıklık sistemidir. Bu sistemin önemli bir bölümü doğuştan, genlerle gelir; yani bir kısmını evrime borçluyuz. Bir kısmı, ana rahminde kazanılır. Bir kısmı doğumdan sonra maruz kaldığınız yeni patojenlerle mücadeleniz (“tanışmanız”) sonucunda kazanılır. Yani bağışıklık sistemi, düzenli olarak gelişen bir sistemdir.


Ne var ki her hastalığın patojeniyle (hastalık yapıcı faktörüyle), o hastalığa neden olan unsurla bizzat yüzleşerek tanışmak aşırı risklidir. Zaten bu nedenle atalarımızın yavrularının neredeyse hepsi ilk 5 yıl içinde ölüyordu. Bu yaşı aşabilenlerin çoğu da 30-40 yaşına kadar anca yaşayabiliyordu. Hem patojenler, hem de vahşi yaşam, onları tabiri yerindeyse "keklik gibi avlıyordu." Bu, evrimsel açıdan faydalı bir seçilim süreci olsa da, modern çağda artık bu şekilde bir bağışıklık edinimine ihtiyacımız yok. Her 5 yavrudan 4'ünün ölmesine gerek kalmadan da bağışıklık kazanmamız mümkün; tıpkı besinlerimizi avlayarak edinmediğimiz, doğumumuzdan sonra 50-100 kilometre çaptaki bir alanın içinde yaşamak zorunda kalmamamız gibi... Bilim ve teknolojinin nimetlerinden faydalanabilmeliyiz. İşte patojen bağışıklığı açısından bunu yapabilmek için, aşı adını verdiğimiz yöntemi uyguluyoruz.

Aşı Nedir? ‘Mikropları Tanımak’ Ne Demek?

Normalde vücudumuza giren hastalık yapıcı mikroplar hızla üreyerek, savunma sistemimiz genelde onları durduramadan önce savunma sistemi hücrelerimizin baş edebileceği sayıyı geçerler ve bizi hasta ederler. İşte aşı, çok düşük dozda, seyreltilmiş ve öldürülmüş/zayıflatılmış mikropları içeren kimyasallardır. Aşıdaki dozaj çok düşük olduğundan ve içindeki mikroplar da etkisiz hale getirilmiş olduğundan, kişinin savunma sistemi, hastalığı tam olarak geçirmek zorunda kalmadan mikroplarıyla tanışır.

Aşılar, sezonluk aşılar gibi mikropların her sene yeni evrimleşmiş soy hatlarına yönelik olabileceği gibi, kalıcı aşılar gibi daha yavaş evrimleşen ve büyük oranda kontrol altına aldığımız patojenlere yönelik aşılar da olabilir. Bunlar arasındaki farkı, aşının hedefindeki organizmanın özellikleri ve evrimleşme hızı belirler. Eğer aşının hedefindeki patojen aşırı hızlı evrimleşiyorsa, çok özelleşmemişse ve çok fazla soy hattına sahipse, sezonluk aşılara ihtiyaç duymaktayız; çünkü her sene hedefteki patojen evrimleşir. Eğer aşının hedefindeki patojen çok yavaş evrimleşiyorsa, aşırı özelleşmişse ve kısıtlı sayıda soy hattına sahipse, bir (veya sadece birkaç) kere aşı olmak yeterlidir. Yani bazı mikroplardan ya kalıcı aşılar yoluyla onları “tanıyarak”, ya da evrimleşmeleri halinde zaten bize bulaşamıyor olmaları yoluyla kurtulabilmekteyiz.

Örneğin grip aşısı sezonluk bir aşıdır; çünkü aşırı hızlı evrimleşir ve çok sayıda soy hattına sahiptir. "Ama ben grip aşısı oldum, buna rağmen aynı sene grip de oldum, demek ki işe yaramayabiliyor" diyor olabilirsiniz. Bu, çok basit ve evrimsel biyoloji çerçevesinde rahatlıkla açıklanabilir bir sebepten kaynaklanmaktadır. Normalde herhangi bir anda, bizim "grip" olarak tanıdığımız hastalığa neden olabilen yüzlerce virüs türü bulunabilir. Bunların hepsi, bir önceki senenin virüslerinden evrimleşmiştir. Tıp ve farmakoloji bilimleri, şimdilik bu evrim hızını yakalayamadığından ya da durduramadığından, sadece o senenin en yaygın virüsüne yönelik aşılar üretirler. Dolayısıyla siz bu virüs türünden grip kapmayacak şekilde donanımlanırsınız; ancak şanssızsanız, daha seyrek görülen bir diğer virüsü alarak grip olabilirsiniz. Bu, çok normaldir!

Kızamık veya çocuk felci aşısı ise uzun dönem veya kalıcı aşılardır. Kalıcı aşıların mantığı şudur: Kimi hastalıkların patojenleri, ölümcül olsalar da bağışıklık sistemi tarafından tanındıkları sürece neredeyse hiçbir zaman bireye (veya yavruya) zarar veremezler. Çünkü bağışıklık sistemi patojeni bir kere tanıdıktan sonra, tekrar tekrar maruz kalsa bile her seferinde bu mikropları, mikroplar daha yayılamadan onları yok edebilirler. İşte bu nedenle de hastalığın tam gücüne savunmasızken maruz kalmaktansa; kontrollü bir şekilde zayıflatılmış mikroplara, kontrollü bir şekilde bir kere maruz kalmak ve savunma sistemine bu virüsleri “tanıtmak” mantıklı, bilimsel ve işlevseldir. Bu aşılar sizi ömrünüz boyunca korumaktadır. Aşı olmamayı seçmek, işi doğa yasalarına ve rastgele bir şekilde, kitlesel düzeyde insan (özellikle de bebek ve çocuk) ölümlerine bırakmak demektir. Modern çağda bu düzeyde bir gericilik kabul edilebilir değildir.

"Mikropları tanımak" ise şu demektir: Savunma sisteminin hücreleri, daha önceden karşılaşmadıkları bu zayıflatılmış mikropla tanıştığı anda, o patojene uygun savunma sistemi hücrelerini katlayarak çoğaltır. Böylece kanınızda, o mikrobu tanıyan milyarlarca savunma sistemi hücresi oluşur. Bu nedenle eğer o virüse tekrardan maruz kalacak olursanız, daha mikrop hastalığa neden olacak düzeye erişemeden savunma sisteminiz patojeni yok eder.

Aşılar Tüm İnsanlığı Koruyor!

İlaç almanın bir tercih olduğu aşikardır. Ancak söz konusu ilaçlar sadece sizi etkileyen hastalıklarla (baş ağrısı, öksürme, vb.) ilgili değil de, aşıların hedef aldığı salgınlara neden olan virüs ve bakterilerle ilgili olunca, aşı karşıtlığı ve "tercih" adı altında toplum sağlığını riske atma davranışı, milyonlarca insanın hayatını tehdit etmektedir.

Bu nedenle aşı olmamayı "tercih ediyorsanız", evinizden de çıkmamalı ve toplumla hiçbir şekilde fiziksel etkileşime geçmemelisiniz. Bunu yapacaksanız, toplum sağlığını dikkate almak zorundasınız ve aşılar, bu sürecin vazgeçilmez bir parçası. "Hem toplumun bir parçası olayım, hem de toplum sağlığını riske edeyim." gibi bir yaklaşım tamamen bencildir ve kabul edilemez. Nasıl ki yolda trafik kurallarına uyuyorsak, nasıl ki yolda yürürken sağa sola omuz atmıyorsak, solunum yolları, deri teması, vb. yollarla bulaşan hastalıkları taşımadığımızdan veya bunlara dirençli olduğumuzdan da emin olmak zorundayız. Eğer dış dünyayla tüm ilişkinizi kesecekseniz, aşı da olmamayı seçebilirsiniz. Bu hem toplumu korumanızı sağlar hem de toplumun aşısız ve savunmasız olan vücudunuza hastalığın bulaşmasına (büyük ihtimalle) engel olur. Böylece herkes kazanır.

Ancak o kapıdan adımınızı attığınız anda, aşılarınızın eksiksiz olduğundan emin olmak zorundasınız. Çünkü aşı olmak sadece bireysel bir korunma sağlamaz; aynı zamanda "sürüyü", yani tüm insan toplumlarının sağlığını korumuş olmaktasınız. Bunu hem deneysel olarak hem de bilgisayar simülasyonları ile göstermek mümkün: Çeşitli bilgisayar simülasyonları ile, belirli büyüklüklerdeki ve aralarında belirli mesafeler bulunan hayvan grupları arasında mikropların yayılma hızı ve dinamiklerini incelemek mümkündür. Bunu yaptığımızda, popülasyonun genelinin aşılanmadığı durumlarda mikropların çok hızlı bir şekilde popülasyona yayılabildiğini görmekteyiz. Yani aşılar sadece sizi korumakla kalmaz, aynı zamanda sürü bağışıklığı denen kavram nedeniyle türümüzün genelini korur.

Yani bunun tersi de geçerlidir: Çeşitli önyargılar ve hatalı bilgilendirmeler nedeniyle kendilerini ve/veya yavrularını aşılamayan bireyler, sadece kendilerini değil, sizleri ve yavrularınızı da bizzat tehdit etmiş olmaktadır. Bu nedenle aşı karşıtlığı gibi bilimsel geçerliliği olmayan akımların önü ivedilikle kesilmeli, cımbızlayarak paylaştıkları hatalı bilgiler önlenmeli, popülasyonun geneli aşılanmalıdır. Toplum, kendi çocuklarının sağlığı için, aşı karşıtlığına direnç göstermeli, diğer tüm patojenlerin önünü açacak “aşı karşıtlığı virüsüne” ve bu “virüs”ün yaydığı yalanlara bağışıklık kazanmış olmalıdır. Bu da modern bilim, sorgulama, eğitim ile olur.


2 hafta sonraki sayıda, bu sayıda öğrendiğimiz temel bilgilerin üzerine, aşılarla ilgili akademik çalışmalardan gelen bilgileri ekler, aşı karşıtlarının son derece bayağı ve hatalı argümanlarına bilimsel bir bakış atarız. O zamana dek… Sağlıkla ve akılla kalın!

cukurda-defineci-avi-540867-1.