Hekime hak ettiği değer verilmediği gibi, toplum önünde, diğer sağlık çalışanları önünde hedef haline getirildiği günleri tekrar yaşıyoruz.

Önceki hafta TBMM’de özellikle emekli hekimlerin ve dişhekimlerinin gelirlerinde iyileştirme sağlayan, halen kamuda çalışanların da sabit döner sermaye ödemelerinde artış öngören bir düzenleme yapıldı. Bunu açıklarken Sağlık Bakanı’nın Cumhurbaşkanı tarafından gazeteciler önünde düşürüldüğü durum sadece sağlıkçılar değil tüm ülke için üzücüydü. Uzman hekimler için 5 bin, pratisyen hekimler için 2 bin 500 TL iyileştirmeler olacağı söylendi. Çok geçmeden düzenlemenin özellikle çalışanlar için net iyileştirme sağlamadığı görüldü.


Görüldü ama bir kere açıklama yapıldı ya, içeriğine bakılmaz biliyorsunuz. Hastalar hekimlere “hadi yine iyisiniz” demeye, birlikte ekip hizmeti verdikleri kimi sağlıkçılar da öfkeyle bakmaya başladı. İki gün sonra da düzenlemenin geri çekildiği söylendi, Hazine ve Maliye Bakanlığı itiraz etmiş, düzenleme gözden geçirilecekmiş. Hekimler rahatsız oldular, hem iktidarın hem de meslek örgütü ve sendikaların bu süreçteki tutumlarını not ettiler.

Karar vericilere seslenmenin zamanıdır: Böyle düzenleme, yasama faaliyeti olur mu? Siz hekimleri bu duruma düşürmekten, haksızlık etmekten utanmıyor musunuz? Yeter, daha fazla zarar vermeyin, hekimlerle dalga geçmeyin.

Hekimler, sağlıkçılar kim hatırlayım mı? Doğumumuzu yaptıranlar, çocuğumuz ateşlendiğinde hemen koştuklarımız, beynimizi, kalbimizi, gözümüzü, karaciğerimizi, akciğerimizi, böbreğimizi, dalağımızı, cildimizi, kafamızı, belimizi, her yerimizi emanet ettiklerimiz.

Salgının ortasında

İki yıla yaklaşıyor, sağlık çalışanları en önde salgınla mücadele ediyor. Çoğu hastalandı, yüzlercesi öldü. Başta balkonlardan alkışlamalar vardı, “hakkınız ödenmez” deniyordu. Gerçekten de ödenmedi, iki yıldır özlük haklarında kayda değer hiç iyileştirme olmadı, atanamayan yüzbinlerce sağlıkçı kapıda bekliyor. Tüketen çalışma koşulları, sağlık çalışanlarına yönelen şiddet devam ediyor. Türkiye’de sağlığı altüst eden performans sistemi, bununla ilişkili adaletsiz döner sermaye uygulamaları güvencesizliği artırıyor, iş barışını bozuyor. Salgının getirdiği ağırlaşmış çalışma koşullarında sağlık çalışanları aylardır “geçinemiyoruz” diye haykırıyor, görmezden geliniyor.

Böylesi bir ortamda hekimlerine bunu yapan, sağlık çalışanlarını birbirinin hedefi haline getiren başka ülke var mıdır? Bu ülkenin en zekileri arasından çıkan genç hekimlerimiz, toplumun, ailelerimizin kaynakları ile yetişen çocuklarımız neden yurt dışına gitme telaşına düşüyor, anladınız mı?

Emekli vali karşılaştırmaları

TBMM’deki görüşmelere katılan hekim milletvekilleri bilgi veriyorlar. Getirilen ve sonra çekilen düzenlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bir itiraz gerekçesi emekli hekim maaşlarının emekli vali maaşlarını geçmesi imiş. Şuna bakar mısınız? Siz hiç emekli vali maaşlarını sorgulayan hekim gördünüz mü? Orada iyileştirme yaptınız da hekimler “hayır” mı dedi? Böyle bir kıyaslamadan valilerin de rahatsız olduğunda kuşku yok.

Bu tartışmalar akla hemen 12 Eylül darbe rejiminin ilk icraatlarından birini, tam gün yasasını kaldırmasını ve o zamanlarda sık dillendirilen gerekçeyi getiriyor. “Ne demek bir hemşirenin kaymakamdan fazla maaş alması!” Öyle söylene söylene gelinen noktaya, hemşirelerin, hemşirelik mesleğinin düşürüldüğü duruma bakın, sağlık sistemimizin neden böyle olduğuna dair ipuçlarını bulursunuz.

Hak alma mücadelelerini insanları parçalayarak engellemek bildik bir yönetme biçimi. Ama sağlık söz konusuysa, özellikle salgın durumunda ülkeye iyi gelmeyeceği kesin. Sağlık çalışanlarının ve genel olarak yurttaşlarımızın bu çok iyi bilinen emek karşıtı tutuma dikkat etmeleri gerekiyor.

Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının hak mücadeleleri emek mücadelesinin ta kendisidir, dayanışmayla, akılla, doğru tutum almalarla kazanılır. Dünya halklarının da Türkiye’nin de deneyimleri vardır, daha iyi bir ülke ve yaşanası dünya ancak emeğin hakları kazanıldığında kurulur.