Hem dizi hem film: Haftanın dikkat çekenleri
Fotoğraf: BluTV

Murat TIRPAN

Haftanın önerisi

Eko Eko Eko, İlkay Nişancı (BluTV)

Deprem sonrası ruh halimize iyi gelecek, belki biraz keyifli bir hikâyeler yerine tam da bu zor zamanlarda daha anlamlı olabilecek bir önerimiz var bu hafta. BluTv’de yakın zamanda gösterime giren İlkay Nişancı’nın yönettiği Eko Eko Eko adlı belgesel ekolojik sefaletimizi bir kez daha yüzümüze vuruyor. Her bölümünde başka bir ekolojik sorunun peşine düşen belgesel Ceren Moray’ın başarıyla canlandırdığı iki farklı karakter üzerinden günlük hayatta hepimizin aklına gelen dünyayı ne kadar kirletiyor olduğumuz sorusunun üzerinden resmi giderek büyütüp kasvetli hale getirerek ilerliyor. Bu resmi izlemek -hele bugünlerde- zor olsa da, madenler, asbest, atıklar, HES’ler, santraller… hepsinin yarattığı dehşet verici tabloyu şimdilerde daha çok görüp, üzerine düşünmek, unutmamak ve eylemek geçmek için teşvik edici olacaktır.

Film ekibinin bu ekolojik tartışmayı son decere ilgili çekici bir biçimsel dille yaptığını, Moray’ın oyunculuğunun da Eko EKo EKo’ya ayrı bir güç verdiğini söylemek mümkün. Bu yüzden belgesel sanatsal anlamda iyi çalışılmış ve etkileyici bir iş. 2015 ile 2022 yılları arasında Türkiye’nin dört köşesinde, toplamda bini aşkın kilometre yol kat edilerek tamamlanan, 26 akademisyen, aktivist ve gazetecinin dâhil olduğu belgeselde en azından bu uzmanları dinleyerek hâlâ yapabileceğimiz şeyler olduğunu görmek bir nebze rahatlatıcı. Tıpkı yaşadığımız depremde olduğu gibi uyarıları dinlemek ve "ben ne yapabilirim ki?" sorusuna saplanmamak önemli.

Doğanın intikam falan almadığının, aslında her şeyi kendi ellerimizle berbat ettiğimizi çarpıcı bir şekilde tekrar karşımıza geçip haykıran bu altı bölümlük belgeseli mutlaka izlemek gerek. Sadece izlemek değil, sözünü dinlemek de…

***

Filmler

Dermansız; Hakkı Kurtuluş-Melik Saracoğlu (MUBI)

Bu haftanın bir diğer önerisi yine memleket dertlerine dair yaratıcı bir çalışma: Dermansız.

Film Hakkı Kurtuluş ve Melik Saracoğlu’nun MUBI kataloğuna giren, bu sayfada bahsettiğimiz Birlikte Öleceğiz ile birlikte geçen yıl yaptığı ikinci film.
Dermansız Bursa’nın İnegöl ilçesindeki Memleket adlı bir devlet hastanesinde tam 47 yıl (evet yanlış okumadınız kırk yedi) hasta olarak yatan, bu durumdan dolayı yerli ve yabancı basının da ilgisini çeken ve orada hayatını kaybeden Abdullah’ın hikâyesi. Aslında onun hikâyesinden çok tıpkı hastanenin adındaki gibi bir memleket hikâyesi. Kurtuluş ve Saracoğlu keşke bir kitap olarak yayınlansa diye arzu edebileceğimiz güzellikteki bir metin eşliğinde Abdullah’ın hastanede kaldığı bu 47 yılda yaşadığımız ülkeyi ne hale getirdiğimizin resmini çiziyorlar. Bunu kendilerinden bekleyebileceğimiz şaşırtıcılıkta bir kurguyla, biçimin öne çıktığı, dilin zaman zaman ciddi zaman zaman ironik ve hatta komik olabildiği bir üslupla yapıyorlar.

***


Dermansız’daki eleştiri oklarının yöneldiği kapitalizm, emperyalizm, ekoloji gibi meselelere dair somut örnekler tıpkı bu hafta önerdiğimiz Eko Eko Eko’daki gibi çok iyi bildiğimiz, çoğunlukla tanık olduğumuz ama müdahale etmediğimiz ya da kendi ellerimizle ürettiğimiz olaylar. Giderek kendini tahrip eden bir toplumda, "onca yatırım yaptığımız dünya otelinin boş olduğunu gördüğünde" Abdullah’ın bir hastaneye kaçıp hayatını orada geçirmeyi seçmesi neden garip olsun ki? İzlerken sıkça kendinizi dermansız hissedebilirsiniz ama Dermansız’ı ıskalamayın derim.