Bu hafta sosyal paylaşım sitelerinden birine Van ili, Gevaş İlçesi’nin önemli tarihi yerlerinden olan Selçuklu Mezarlığı ve hemen yanında bulunan Melik İzeddin tarafından 700 yıl önce kızı Halime Hatun için yaptırılan kümbetin fotoğrafları düştü ve dolayısıyla basında haber oldu

Bu hafta sosyal paylaşım sitelerinden birine Van ili, Gevaş İlçesi’nin önemli tarihi yerlerinden olan Selçuklu Mezarlığı ve hemen yanında bulunan Melik İzeddin tarafından 700 yıl önce kızı Halime Hatun için yaptırılan kümbetin fotoğrafları düştü ve dolayısıyla basında haber oldu. Fotoğrafa bir bakın; aklınızdan "Bu hangi aklı-evvelin işi" diye geçti değil mi? Şimdi şaşıracak o kadar şey var ki, insanın havsalası almıyor. Bir kere bu ucube bina 2007 yılında yapılmış ve biz bunu şimdi bir öğrenci vasıtasıyla öğreniyoruz. Yıl 2014. İkincisi; bu TOKİ (Toplu Konut İdaresi diyorlar, kahır idaresi daha doğru galiba) dingonun ahırına girer gibi öyle canı istediği yere nasıl konut yapabiliyor?



Böyle deyince Dingo'ya da ayıp oluyor aslında. Dingo kim mi? Yazarken ben de merak ettim, internetten araştırdım; atlı tramvaylar zamanında, tramvaylar iki atla çekilirken dik Şişhane yokuşunu çıkabilmek için Azapkapı'dan takviye at alırlarmış. Tramvay bu haliyle Taksim'e kadar gelir, burada çıkartılan atlar, bugün Taksim alanının batı kısmındaki sular idaresi maksemi ile Fransız konsolosluğu arasında bir ahırda bir süre dinlendirildikten sonra tramvaya bağlanmadan boş olarak Azapkapı'ya götürülürlermiş. Taksim'deki bu ahırı Dingo adlı bir Rum ya da Ermeni vatandaş işletirmiş. Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimizdeki ''Burası Dingo'nun ahırı mı giren çıkan belli değil'' sözünün buradan geldiği söylenir. Ben internetin yalancısıyım ve deyimi, kastettiği anlamıyla kullandım; Bir yerde, disiplin yoksa, giren çıkan belli değil.

Üçüncüsü bu bina beş katlı olup bir lisenin yurdu olarak kullanılıyor ve anlaşılan o ki; Gevaş Kaymakamlığı, Gevaş Belediyesi, Van Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Van Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu ya da Van’daki kültür varlıklarıyla ilgili devlet memurlarından hiçbirisi inşaata itiraz etmemiş. Kültür Bakanlığı ve dolayısıyla AKP Hükümeti'nin bu şahane(!) binadan haberdar olmaması mümkün değil. Kars'taki Özgürlük Anıtı'na ucube diyenler bu durum karşısında sessizdirler, bu sessizlik tarihe ve medeniyetlere karşı taraflı ve bilinçli bir tutumu gösteriyor. Binaya bugüne kadar lisenin öğrencileri dışında tepki gösteren çıkmaması tuhaf değil mi?

Bir Doğu gezisi sırasında Van iline 2004'de gitmiştim. Selçuklu mezarlığını ve kümbetlerini görme fırsatım oldu. O zamanlarda da mezarlık bakımsızdı,çalıçırpılar boy vermişti. Aynı gezide gördüklerimin bir kısmını paylaşayım; Doğu Beyazıt'daki tarihiyle ve taş işçiliğiyle ünlü İshakpaşa Sarayı'nın çatısı eternitle kaplıydı -sonradan düzeltildi-, karşı tepesinde bulunan ve hazine avcıları tarafından zemini kazılan şapeller, çöp yığınlarından geçilmiyordu ve de Van Gölü'ndeki Surp Haç Kilisesi (Akdamar Kilisesi) perişan haldeydi. İçeride yapılan mangal partileri sayesinde duvarları is karasına bulanmıştı, kızıl andezit taşından örülmüş dış cephesi zengin bitki ve hayvan motifleri ve Kutsal kitaptan alınma sahnelerle bezenmiş kabartmaların gözleri oyulmuştu.

Doğudaki birçok başka Ermeni anıtı ile birlikte Surp Haç Kilisesi'nin de 1951 yılında hükümet emriyle yıkımı kararına ve 25 Haziran 1951'de başlatılan yıkım çalışmasına müdahale edip durduran kişi kim biliyor musunuz? O dönemde genç bir gazeteci olan Yaşar Kemal.
Bu tarihi göstergeler bugün izleri silinmeye çalışılan medeniyetlerin yapılarıdır. Bellek nesnelerinin bizlere çağrışımları; bu topraklarda en azından bir tarihte çokkültürlü bir yaşamın mümkün olduğu yönündedir. Elbette bu eserlerden öğreneceğimiz kültürel yaşama ve topluma dair izler de vardır. Tektipleştirilmiş bir toplum yapısı kurgulayan ırkçı zihniyetin bu nesnelerle alıp-veremediği olacaktır.

Göstergeler herhangi bir nesnenin/çağrışımın karşılığı olduğu sürece, gösterge aracılığıyla tanımlanan nesne ya da çağrışımlar sürekli bir ilişkiyi içerir. Bu ilişkiyi bozmak/silip atmak isteyenler hem talancıdır, hem yalancı. Ancak söylenebilecek hak ettikleri daha yakışır bir sıfatı bulmayı sizlerin açık zihnine ve yaratıcılığına bırakıyorum.