İnsanoğlunun yeryüzünde ilk kez medeniyet kurduğu verimli topraklardayız. İmparatorlukların, devletlerin, hükümdarların gelip geçtiği, uğruna savaştığı yerdeyiz. Barış yıllarında bilim, sanat, felsefe, mimari, spor ve edebiyatın filizlendiği yerdeyiz. Bir umudum var: Trakya’da, Anadolu’da, Mezopotamya’da insanlığın kurtuluş reçetesi saklı. O reçeteyi hayata geçirdiğimiz güne erişmeyi umut ediyorum.

Bir karar verip demokrasiden, insan haklarından, farklılıkların bir arada ve farklılıklarıyla, aynı çatı altında yaşamasından yana tavır koyacağız. Kimseye yaşam tarzı dayatılmayan, kimsenin yönelimlerinden, tercihlerinden, inançlarından, varoluşsal hiçbir durumundan dolayı kendini öteki hissetmediği kocaman, mutlu ve güçlü bir ülke hayal ediyorum.

Çocukların yatağa aç girmediği, kimsenin karnını doyurmak için kula kulluk etmediği, zenginliğin hakça paylaşıldığı, üretenin yöneten olduğu, kadınların yönetimde tüm ağırlığını ortaya koyduğu, sosyal hayatın içinde kadın ve erkeğin yan yana, omuz omuza bulunduğu, eşit sağlık ve eğitim şartlarının her doğan çocuk için sağlanabildiği, toplumun korkutularak değil tartışılarak yönetildiği bir ülke istiyorum.

Yüzyılların birikimini, elindeki küçük konforu kaybetmekten korktuğu için sesini çıkarmayanların korkaklığına kurban edemeyiz. Aklın ve bilimin yol göstericiliğinden vazgeçip hurafelerin, hamasetin, yalanların düzenine teslim olamayız. Bizi birbirimize düşman ederek kendi dünyalığını yapanlara, kendinden başkasına saygısı olmayana, kendine benzemeyeni düşman ilan edene, demokratik mücadeleyi düşmanlık, eleştiriyi ihanet, sorgulamayı günah ilan edene ‘yeter artık’ diyeceğiz.

Adalet, toplumsal barışın teminatıdır. Adaletin terazisi şaşınca, haklının değil güçlünün borusu ötünce, zalimin sesi zulüm görenlerin sesini bastırır. Zalimin değil zulüm görenlerin yanında taraf olmak, insanlığın gereğidir. Eziyet edilene, kim olduğu, kimlerden olduğu sorulmaz, yanında durulur. Hiçbir dava insan canından kıymetli değildir. Tek bir çocuğun hayatına mal olmuş zafer, zafer değildir. Acılar, onu yaşayanlar için yıkıcıdır. Başkalarının acıları üzerine inşa edilecek hiçbir gelecek tasarımı, mutluluk getirmeyecektir.

Güvenlik için silahlanmaya milyar dolarların harcanmadığı, akıl, vicdan, cesaret, vizyon, bilgi ve donanımın ön planda olduğu, ordunun siyasete alet edilmediği, siyasetin bir bayrak yarışı olduğunun unutulmadığı, egoların, hırsların, bitmek bilmeyen koltuk kavgalarının sona erdiği, gençlerin en önemli makamlara gelebildiği, tecrübe sahibi yaşlıların, emeklilerin dünya turuna çıkacak maddi imkanlarının olacağı bir geleceğe erişebilmeyi umut ediyorum…

Engellilerin engelleriyle yaşama karışabildiği, hayatın her alanında ortak akılla engellerin ortadan kaldırıldığı, şiddetten arınmış, her yeni güne gülümseyerek başlayan bir ülke hayal ediyorum. Kimsenin kılığına kıyafetine karışılmayan, çocukların her türlü istismarının önlendiği, yetişkinlerin özgür iradeleriyle ortaya koyduğu ve kendilerine ya da başkalarına zarar vermeyen her türlü davranışının saygıyla karşılandığı, namusun bacak arasında aranmadığı, hırsızlığın, rüşvetin, adam kayırmanın, torpilin, yalan söylemenin namussuzluk sayıldığı bir ülke hayal ediyorum.


Bu topraklar, dünyaya yön verdi, insanlığa akıl mirası bıraktı. Şimdi bize düşen uzun ve zorlu bu yolculukta cesareti toplayıp kim olduğumuzun farkına varıp beklenmeyene ulaşmak. Bunu birleşe birleşe başaracağız. Mustafa Kemal Atatürk’ün medeniyet ve barış projesine sahip çıkacağız. Eksiklerimizi tamamlayacağız. Kimseyi yolun dışında bırakmadan mutlu insanların ülkesini el ele kuracağız. Bunu kendimiz için yapacağız, sevdiklerimiz için yapacağız, çocuklarımız için yapacağız, dünya için, insanlık için başaracağız. Aydınlık yarınlara hep beraber ulaşacak, bunun için bir yol açacak, hayallerimizi gerçeğe dönüştüreceğiz…