Hepimiz algı testinden geçtik

Çocuğun algı becerilerini test etmek için kullanılan masum oyunlar vardır. Nesneleri renk ve şekillerine göre ayrı kutuların içine yerleştirmek gibi. Ve çocuk ayrıştırmayı becerdiği zaman alkışlıyoruz. Sonra büyüdüğünde, bu kez sadece nesneleri değil, farklı etnik, cinsel, dinsel kimlikleri, norm dışı bedenleri ayırıp ayrı kutulara yerleştirdiğinde iktidar alkışlıyor. Formları ayrıştıran norm elekleri gibi çalışıyoruz. Ayrıştıran, zaten ayrıştırmaya maruz kalmıştır. Daha işin başında, nesneleri ayrıştırmayı öğrendikçe, bizi yakalayan, biçimlendiren ve yönlendiren “dispozitif”lerin oyuncağı oluyoruz. Algı testinden geçip geçememize bağlı olarak, ayrıştırılan bizleriz. Görünmez bir el, bizi biçimlerimize ve renklerimize göre ayrı kutuların içine yerleştiriyor. Ve yerleştirildiğimiz formların içinden bakıyoruz dünyaya. Bu formlar şablonlardır. Şablonlara uydurmak için önümüze çıkan her şeyi kesip biçiyor, pürüzlerini gideriyoruz. Uyduramadıklarımızı ya günah keçisi olarak kentin dışına, çöle sürüyor ya tecrit ediyor ya da ortadan kaldırıyoruz. Bu faşizmdir. Masum bir algı testi ile başlayan yolculuk, faşizm ile son bulabiliyor.

Platon’un tanrısı Demiurgos yeryüzünü aşkın formlardan yapmıştır. Elinin altındaki hazır formları bir terzi gibi dikerek yeryüzünü giydirmiş. Yeryüzüne nasıl bakacağımızı bize öğretenler, algılarımızı biçimlendirenler, Demiurgos’un yeryüzüne yerleştirdiği formlarla başlıyorlar işe. Resme yeni başlayanlar için hazırlanmış kitaplar, dünyayı aşkın formlar olarak görmemizi öneriyor. Armut mu çizeceksiniz? Armutun eğri büğrü konturlarını, ayrıntılarını bir kenara bırakın. Ne görüyorsunuz? Bir çember ve onun üzerine yerleştirilmiş bir üçgen. Önce geometrik bir armut çizin; sonra da bunu bozup pürüzlü hale getirdiğinizde dünyevi bir armuta ulaşacaksınız. Bize önerilen, Platoncu anlayışı uygulamaktır. Algılarımız dünyevi formları değil, aşkın formları görmek üzere biçimlendirilmiştir. Bu dünyadaki nesnelerin çıkıntılarını, ayrıntılarını, pürüzlerini giderirseniz, aşkın formlara ulaşırsınız. Ve resme yeni başlayanlar gibi, yeryüzü formlarının pürüzlerini, çıkıntılarını düzleştirdikçe, yeryüzünün soyut geometrik resmini çiziyoruz durmadan.

Mayıs 68 olayları hakkında konuşan Edgar Morin de tekil bir olayın kesilip biçilerek bir şablona uydurulmasından söz ediyor: “İdeolojiler kendi şemalarına uydurabilmek için, olayı kesti, biçti, pürüzlerini giderdi. Her şey düzene uyduruldu… Ölü yiyen böcekler, cesedi silip süpürdü; geriye, olayın açıklanamayan, ussallaştırılamayan yanları kaldı” (Kavramlar ve Bağlamlar Arasında, YKY). Yine Platoncu anlayış iş başında. Şemaların dışında bırakılmış kuvvetlerin şimşek hızıyla topluma yayılmasıyla birdenbire ortaya çıkan bir olay, çok geçmeden kesilip biçilerek bildik şablonlara uydurulur. Olay, bir kurmacanın bildik olay örgüsüne yerleştirilmiştir. Oysa olay, tüm kurmacalardan, anlamlandırmalardan, ussallaştırmalardan kaçandır. Resme başlarken çizdiğimiz geometrik formları gerçek bir armuta benzetmek için üzerlerine yerleştirdiğimiz eğriler, kıvrımlar, pürüzler var ya, onlar olaydır. Ama bir farkla; yeryüzünde aşkın form yoktur. Formlar yeryüzünün içkin kuvvetlerince biçimlendirilmiştir. Ve bu formları hazır-nesne olarak kurmacanın örgüsüne yerleştirseniz de, beklenmedik, hesapta olmayan tekillikler çıkar ve kurmacanızı, soyutlamanızı bozar. Ve tekillikler şimşek hızıyla yayıldığında şaşırırsınız. Yapacağınız tek şey, tekil olanın pürüzlerini gidermek ve bir sınıflandırma nesnesine, tikele çevirmektir. Ussallaştırılmış ve uysallaştırılmıştır. Ama olay, tüm ussallaştırmaların dışında kalan ve sınıflandırılamayandır.

Bir ayrıştırma ve sınıflandırma aygıtı olan iktidar, olayın ele geçmezliği karşısında şaşkın ve çaresiz. Sahte olaylar, kurmacalar hazırlar: Kaos-kozmos oyunları. Sahte olaylar, olayın yüzeye çıkmasını önleyemez, geciktirebilir ancak. Diktatörlük, içi boş bir kurmacadır. Olayı kurmacayla bastıramazsınız. Hepimiz algı testinden geçtik ama algıyı kutulara sığdıramazsınız; çatlaklar bulacak ve görünmez olanın alanına sızacak. Ve Olay: Görünmez olan içkin kuvvetler görünür ve algılanır olmuştur.