Facebook’un kurucu ortaklarından olan ve 10 yıl önce şirketten ayrılan Chris Hughes, 9 Mayıs’ta New York Times’ta yayımladığı bir yazıyla Facebook’un bölünmesi gerektiğini savundu. Çünkü Mark Zuckerberg tek başına Facebook yönetim kurulunda yüzde 60 oy hakkına sahipti. Bu da dünyanın en büyük iletişim araçlarından üçünü (Facebook, Instagram, WhatsApp) tek başına kontrol etmek demekti. Yani milyarlarca […]

Facebook’un kurucu ortaklarından olan ve 10 yıl önce şirketten ayrılan Chris Hughes, 9 Mayıs’ta New York Times’ta yayımladığı bir yazıyla Facebook’un bölünmesi gerektiğini savundu. Çünkü Mark Zuckerberg tek başına Facebook yönetim kurulunda yüzde 60 oy hakkına sahipti.

Bu da dünyanın en büyük iletişim araçlarından üçünü (Facebook, Instagram, WhatsApp) tek başına kontrol etmek demekti. Yani milyarlarca insanı etkileme ve verilerine erişme gücüne tek başına sahip olmaktı bu. Dahası, Federal Ticaret Komisyonu Facebook’un WhatsApp’ı satın almasına, tekelleşme yasaları gereği karşı çıkmalıydı ama çıkmamıştı.

ZUCKERBERG KÖTÜ BİRİ Mİ?

Hughes, Zuckerberg’i iyi tanıyan bir insan. Zira üniversite yıllarından oda arkadaşı. Aynı yazıda onun insani özelliklerine de dem vuruyor. Örneğin; kibarlığından, mütevazılığından söz ediyor. Ancak Hughes, kim olursa olsun tek başına bir insana böyle kontrolsüz bir gücün emanet edilemeyeceğinin altını çiziyor. Üstelik Zuckerberg’in etrafındaki insanların da giderek dalkavuğa dönüştüğünü ima ediyor. Hughes, sadece ‘Haber Akışı Algoritması’ ile kültürün değişimi, seçimlerin etkilenmesi, milliyetçi liderlerin güçlenmesi konularında daha fazla düşünmedikleri için, kendisinin de içinde olduğu ilk Facebook ekibini de eleştiriyor.

Mark Zuckerberg gerçekte hepimizin hayatında, Türkiye’deki medyadan çok daha önemli bir etkiye sahipken, neden gündemimizde değil ve neden olmalı? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun konusu bu.

KİŞİ BAŞI YILDA EN AZ 20 DOLAR

Zuckerberg’e sağladığımız gücü parasal olarak ifade etmek zor. Ancak 2015 yılında The Guardian’da Alex Hern’ün yazdığı bir makaledeki bilgiler (Facebook is making more and more money from you. Should you be paid for it?) az da olsa fikir verebilir. Buna göre 2017 yılında her Facebook kullanıcısının şirkete yılda 17.50 dolar kazandırması öngörülüyordu. 2019’da, bunun 20 doların üzerine çıktığını rahatlıkla tahmin edebiliriz. Üstelik bu sadece Facebook’un reklam geliri üzerinden oluşturulmuş bir veri. Bunun veri değeri var, Instagram’ı var, WhatsApp’ı var. Tüm dünya halkları olarak, Zuckerberg’ün ürünü olmuş ve bedava çalışır durumdayız.

OYSA 20 DOLARDAN ÇOK DAHA FAZLASI

Eirik Lokke Türkçe’ye ‘Mahremiyet – Dijital Toplumda Özel Hayat’ ismiyle çevirilen (Koç Üniversitesi Yayınları 2018) kitabında bir paradoksa dikkat çekiyor: Dünyanın en değerli şirketleri (Facebook, Google vb.) bedava hizmet sunan şirketler. Bir başka parodokssa şu: Bu şirketler dünyanın en değerlileri arasında yer almalarına rağmen, örneğin Fortune dergisinin en çok 500 şirket listesine göre pekçok şirket onlardan daha fazla kazanıyor. Çünkü bu şirketlerin pazar değerinin bu kadar yüksek olmasının nedeni bizleriz ve bizim potansiyelimiz. Mahremiyet sorunlarını önemsemeden yeni iş modelleri yarattıklarında hayal bile edilemeyecek bir gelire dönüşeceğiz. İşte Hughes’un uyarısı da tam bu noktada önem kazanıyor. Mark Zuckerberg yasalarla engellenmezse, bu gücü tek başına yönetebilir. Yasalar onun sınırını belirlemezse, o yasa koyucuları belirleyebilir. Facebook verilerinin kötü niyetli kullanımıyla Amerika seçimlerine doğrudan etki eden Cambridge Analytica skandalı oracıkta duruyor. Facebook’un arada bir ortaya çıkan “1,5 milyon kişinin mail hesaplarındaki kişi listelerini yanlışlıkla kaydetmişiz” gibi mini hataları ha keza.

Bizler sadece İstanbul seçimleri üzerinden bir demokrasi ayıbını bunca gündemimize alıp tartışırken, büyük resimde nasıl bir cenderenin içinde olduğumuz üzerine neredeyse hiç tartışmıyoruz. Örneğin; ben bu satırları yazarken ve biraz geciktirmişken gazetedeki sayfa editörüm, WhatsApp’tan “Merhaba, bugün yazınızı yazacak mısınız?” diye mesaj atıyor. WhatsApp gibi hayatımızın bu kadar içinde olan bir hizmeti ‘ücretsiz’ ve görünürde hiç reklam olmadan kullanıyor oluşumuz üzerine ne kadar düşündük mesela? Bir ara ücretli olacak söylentisi çıkınca oluşan paniği hatırlıyorum da düşünmek bile istemeyiz. Orası öyle de neyimizi, ne karşılığında satıyoruz ve kimin ürünü haline geliyoruz. Üzerine daha fazla düşüneceğimiz günler yakında.