Avrupa’da 68 kuşağının yok ettiği bütün tabular ülkemizde hâlâ mevcut.

Avrupa’da 68 kuşağının yok ettiği bütün tabular ülkemizde hâlâ mevcut. Avrupa’nın bireyselciliği, soğukluğu derken kendimizi eleştirmeyi unutmayalım. Örnek bulmak için yaratıcı olmaya gerek kalmıyor tabii, ne de olsa eleştirilecek konular açısından çok zengin bir ülkeyiz. Nelerin değişmesini isterdik? Hangi tabuları yıkmak hayalimiz? Sosyal ya da ekonomik konular mı canımızı sıkıyor, politika ya da çevre konuları mı? Sizi bilmiyorum ama ben her gün kadınları huzursuz eden ve bu huzursuzlukla yaşamayı öğrendikleri konulardan şikâyetçiyim (daha da birçok konudan şikâyetçiyim tabii ancak bugünlük şikâyet etme hakkım bu kadar diyelim). Rahatsız da olsak onlarsız bir hayatın varlığını,onların olmadığı bir dünyayı keşfettiğimizde farkına vardığımız gerçekler var. Kadınsanız sabırlı olmasını öğretiyor hayat size bu ülkede. Tatlı dilli bir ana değil vatan. Döve döve anlatıyor ki iyice girsin kadın kafalarımıza. “Kızını dövmeyen dizini döver” mantığını güdüyor çoğu zaman. Burada hayat bize her gün kadın olduğumuzu, bununla yaşamanın kolay bir şey olmadığını ve olmayacağını hatırlatıyor. Ülkemizin bazı semtlerinde yaşayan kadınların yüzde 97’si şiddete maruz kalıyor. ”Namus” cinayetleri çoğu kişiyi şok etmiyor. Bir kadın sadece boşanmak istediği ya da eğitim görmek istediği için dövülüp, öldürülebiliyor. Kapıdan adımını atar atmaz bir obje gibi hissettirebiliyor bakışlar. Mini etek giyen çoğu kadın bir yandan kendini hep huzursuz hissediyor. Bu huzursuzluk suçluluk duygusuyla bile karışabiliyor bazen. Mini etek giydiği için suçlu hissettirilen kadınların olduğu bir ülkedeyiz. Devletin damgasını yemeden yaşadıkları beraberlikleri çekinmeseler de bazen gizlemek zorunda bırakılan, saklamadıklarında kötü bakışlar altında yine suçlu hissettirilen, evlenmeden sahip olunan çocuklara piç denilen bir ülke. Kâğıt üzerinde evli olmayan çoğu kadın doğum kontrol hapı ya da prezervatif satın almaya çekiniyor. ( Birçoğu AIDS olmaktan çok hamile kalmaktan korksa da…) Hatta evlendikten sonra bile rahat olamıyor bu konuda. “Gayrimeşru ilişki” kavramının var olduğu bu sınırlarda yaşıyorsanız ve de kadınsanız çok dikkatli olmalısınız. Çünkü yaşayabileceğiniz gayrimeşru bir aşk hem toplum hem devlet tarafından aleyhinize kullanılabilir. Erzurum'da gerçekleşen Kış Oyunları'nda sporcuların otel odalarına prezervatif koyulup ardından Türk sporcuların odalarından bunların toplatıldığını öğrenmiştik.Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu Başkanı "bizim kültürümüzde yok" diyerek savunmuştu kendini. Bu saçmalık 2011 yılında oldu!  Kültürümüzde olmayan prezervatif mi, sevişmek mi, yoksa Türk sporcuların sevişmesi mi, orasını hâlâ anlayamadık. Bastırılmışlıklarla dolu bir cinsel anlayışa sahip, tecavüz sahnelerinin fantezilere malzeme olsun diye tıklanma rekorları kırdığı ve bu gerçeği sorgulamanın bile tabu olabildiği bir ülkede kimse “bizim ahlaki anlayışımıza göre…” diye başlamasın konuşmasına. “Sen kalk gecenin o saati  mini etekle çık dışarı sonra da…” gibi sığ cümleler kurmasın. Artık birileri de kadınlara değil de onlara tecavüz eden, onları fahişe çocuklarını piç ilan eden, yersiz yere  suçlu hissettiren, süründüren, döven, öldüren bu anlayışa bir dur dersin!!!