MEHMET ÖZÇATALOĞLU ‘Bilinmeyen Sular’ ile dikkatleri bir kere daha üzerine çeken Mevsim Yenice ile kitap üzerine söyleştik. İlk kitabınız ‘Tekme Tokatlı Şehir Rehberi’ ile NDS ödülüne değer görüldünüz ve ödül ‘Bilinmeyen Sular’ ile eşzamanlı olarak geldi. Neler hissediyorsunuz mutlu olmanın yanı sıra? İleride yazacağım şeylerle ilgili motive olmuş hissediyorum. Güzel bir his. ‘Bilinmeyen Sular’da öykülerin […]

Hepimizin mesele ettiği şeyler…

MEHMET ÖZÇATALOĞLU

‘Bilinmeyen Sular’ ile dikkatleri bir kere daha üzerine çeken Mevsim Yenice ile kitap üzerine söyleştik.

İlk kitabınız ‘Tekme Tokatlı Şehir Rehberi’ ile NDS ödülüne değer görüldünüz ve ödül ‘Bilinmeyen Sular’ ile eşzamanlı olarak geldi. Neler hissediyorsunuz mutlu olmanın yanı sıra?

İleride yazacağım şeylerle ilgili motive olmuş hissediyorum. Güzel bir his.

‘Bilinmeyen Sular’da öykülerin tamamı Pink Floyd’un şarkı sözlerinden alıntılarla başlıyor. Pink Floyd’un hayatınızdaki anlamı ve yeri nedir?

Bazı müzisyenleri ya da grupları hayatınızın bir dönemiyle ya da hayatınızdaki kişilerle özdeşleştirirsiniz ve o dönemi ya da kişileri ileride hatırlamak istemediğinizde o müziği de dinleyemezsiniz artık. İleride dinleyememe ihtimali yüzünden Pink Floyd kimseyle, bir dönemle ya da olayla asla özdeşleştirmeyeceğim bir grup. Hep bana özel, bana güzel. Annem ve babamın etkisi de büyük bunda tabii. Kendimi bildim bileli evde bu şarkıları duyarak büyüdüm.

Öykülerin kahramanlarının hiçbirinin adı yok. Zaten adı geçen birkaç karakter var kitabın tamamında. Bilinçli bir tercih olduğu görülebiliyor. Neden isim vermediniz kahramanlara?

İlk kitabım ‘Tekme Tokatlı Şehir Rehberi’nde kahramanlar çok öne çıkıyordu. ‘Bilinmeyen Sular’da kahramanlardan çok meseleler var merkezde. Ve bu meseleler kişi ayırt etmeksizin hepimizin mesele ettiği şeyler. O nedenle öykünün kahramanları hepimiziz. Sanırım bu da büyük bir etken.

Genel olarak bir iç ses konuşuyor havasında yazdıklarınız. Diyaloglar da çok az. İçten konuşmanın nasıl bir etkisinin var olduğunu düşünüyorsunuz insan yaşamında?

Son yıllarda özellikle sosyal medya sayesinde dışımızdan konuşuyormuş gibi görünüp iyice içimize tıkılıp kaldığımızı düşünüyorum. Dışarıdan herkes çok mutlu görünüyor. Herkes birbirini çok seviyor. Hepimiz birbirimize çok yakınız. Ancak içeride durum bambaşka. O nedenle iç sesi önemsiyorum, aramızdaki tek dürüst o çoğu zaman.

Öykülerinizde gördüğümüz insanlar; hayata açılamayanlar, içindeki tutsaklığı sorgulayanlar, geçmişe takılıp gelecekten korkanlar gibi genel anlamda özgüven sorunu yaşayanlar. İlk kitapta da benzer karakterlerle karşılaşmıştık. Özellikle bu tip insanları seçmenizin nedeni nedir?

Aslında bu kitapta bilinmeyen sulara atılmaktan korkanlar kadar, atılmamayı bir seçenek olarak görenler, kabul edenler de var. Onlarınki de bir tür cesaret. Eylemsizlik, olduğu kadarıyla yetinmek, direnmemek de bir duruş çünkü o da bir başkaldırı. Anlatacağım meselelere bu tip kahramanlar daha iyi hizmet ediyor. Bu nedenle onları seçiyorum sanırım.

Kuşların öykülerde yer alma sıklığına bakınca özel bir anlamı olmalı bu tercihin, diye düşündüm. Yanılıyor muyum?

Kuşların dünyası epey ilginç geliyor bana. Birçok duyguyu ve durumu birlikte barındırıyorlar sanki bünyelerinde. Ya da ben onları düşündüğümde kendimce öyle anlamlar çıkarıyorum. Hem özgürler hem yalnızlar gibi… Bu kitapta anlattığım olaylara ve mesele ettiğim şeylere de çok uyuyordu bana düşündürdükleri. O nedenle onlar üzerinden kurguladığım öyküler oldu bu kez.

‘Kırk Saniye’ başlıklı öyküde kuşları evcilleştiren kahraman, sonunda babasının zoruyla onları öldürmek zorunda kalıyor. Beni çok etkileyen bir öykü oldu ‘Kırk Saniye’. Acaba daha başka türlü davranamaz mıydı kahraman?

Pek tabii bir sürü sonla bitebilir bir öykü. Benim öykümde kahramanımız öyle davrandı ancak siz kendiniz öyküye başka bir son verebilirsiniz içinizde. Edebiyatın sihirli yanlarından biri de bu.

Öykümüzün genç kalemlerindensiniz. Önünüzde uzun bir yol görünüyor. Bu yoldaki planlarınız neler? Öyküye sadık mı kalacaksınız, başka türlerden taslaklar var mı masada?

Bir novella fikrim var şimdilik. ‘Bilinmeyen Sular’daki ‘Bataklık Balığı’ ve ‘Göründüğünden Daha Uzak’ öykülerini yazarken novella yazma fikrine biraz yakınlaştım. Ne yaparsam yapayım öykü peşimi pek bırakacağa da benzemiyor öte yandan. Bakalım ben de deneyip göreceğim neler yapabileceğimi.