Dönemin ruhu artık iyiden iyiye değişiyor. Siyasi atmosfer yeni katmanlarını oluştururken, yaşam alanları da farklılaşıyor, hükümetin

Dönemin ruhu artık iyiden iyiye değişiyor. Siyasi atmosfer yeni katmanlarını oluştururken, yaşam alanları da farklılaşıyor, hükümetin kendi florası hızlı bir şekilde ortaya çıkıyor.
Seksenlerin, kültürel liberalizminden bi haber, tonton tüccarları İnönü-Demirel hükümeti sırasında sinmiş, yavaş yavaş değişmiş, bu değişim halka da yansımıştı. Doksanlarsa katı bir PKK karşıtlığı ve milliyetçilik dalgasıyla gelmişti. Türk bayrakları, üç hilaller, bozkurt işaretleri yükselen 'trend' olarak belirlenmiş, Onuncu Yıl Marşı milli marş kadar popülerleşmişti. Ahmet Kaya’nın Magazin Gazetecileri Derneği gecesinde “Kürtçe söylemek istiyorum” demesiyle yaşanan curcuna dönemin ruhu açısından tam bir simge haline dönüşmüştü. Şimdilerde 12 Eylül kurgusu olan Türkçülükle İslam’ın arasına kalın duvarlar örülürken, bir İslamcılaşma 'modası' yaşanıyor.
ÇAKMA JAY LENO
Skyturk ekranlarında Matrax diye vasat bir program var. Bakımsız ve genç Beyazıt Öztürk kılıklı 'showman' bu haber kanalında tuhaf bir program yapıyor. Bir dönem sabun köpüğü kitaplarıyla meşhur olmuş ve eleştirmen Zeki Coşkun’la karıştırılan Zeki Kayhan Coşkun bahsettiğimiz kişi. Türkiye’de sıklıkla rastladığımız çakma Jay Lenolar’dan biri. Bu hafta sonu bir haber kanalına yakışmayacak ne varsa yaşandı orada. Erol Büyükburç taht benzeri bir koltukta oturup, gençliğinde tanıştığı bir Nakşibendi şeyhinden bahsetti. Karşı olmak veya desteklemek adına söylemiyorum fakat bu yukarıda anlattığımız tespiti doğrulayan bir andı. Üstelik stüdyoda hiç bir tepki, belirti veya destek yaşanmadı. Hemen sonrasında seyirciler arasında, bir kartona kocaman yazılmış yazıyı kameralara gösterip tuhaf yorumlar yaptılar; “Hepimiz saksıyız!”
Kötü bir şaka gibi adamlar... Yorumu sizlere bırakmak en iyisi... Yalnız bu kalın kafalı vatandaşların hepsi mi saksıymış yoksa bir kısmı mı belli olmuyordu! Bi zahmet izah etsinler haftaya... Çünkü saksıdan öte bir odunlaşma hakimdi hatta 'mallaşma' hakimdi atmosfere!
SERDAR ORTAÇ  VE GÜCE TAPINMA
Zaten ertesi gün de Milliyet gazetesinde Serdar Ortaç röportajı yayımlandı ki; adam pişmanlığını belirtip, yeni dönemin ruhuna yakın sözler etmiş. Türkçülükten, Osmanlıcılığa uzanan Serdar Ortaç muammasını takip etmeye devam edeceğiz! Ama hâlâ Ahmet kaya’nın ailesinden özür dilememiş... Enteresan! Şimdi yine dinleyicileri e-mail yağmuruna geçecekler ama gerçek böyle...
Pelin Çini’nin röportajının ilgili kısmını birlikte okuyalım; “Kürt açılımıyla birlikte Ahmet Kaya’nın içinde sizin de bulunduğunuz bir grup tarafından saldırıya uğradığı görüntüler yeniden gündeme geldi. İzleyince neler hissettiniz?
Bu konuyla ilgili ilk cümle: Çok pişmanım. 1999’da bırakın Kürtçe  şarkı söylemeyi, yolda Kürtçe konuşulamıyordu bile. Ben de genç ve cahildim. Bence o gece yaşananlarda Ahmet Kaya’nın hiç bir suçu yoktu. Ben Ahmet Kaya’nın konuşmasının ardından sahnedeydim ve bir anda her Türk genci gibi gaza gelip Onuncu Yıl Marşı’nı okumaya başladım. Marşı okuduğum için pişman değilim tabii ki ama zamanlamam çok hatalıydı. Kısacası bence Ahmet Kaya’nın Kürtçe şarkı söylemesine izin verilmeliydi.
Aynı şey bugün olsa ne yaparsınız?
Bugün aynı şey olsa böyle bir tepki asla göstermem. Şimdiki hükümetimiz bize birlikte yaşamayı öğretiyor. Bunu anlamamızı gerçekten istiyor. Osmanlı İmparatorluğu’nda nasıl onca millet bir arada yaşadıysa, ABD’de o kadar etnik grup bir bütün olabiliyorsa biz de başarabiliriz. Başarmalıyız. Bu konuda son sözüm: Ahmet Kaya’nın o gece linç edilmesinde rol oynadığım için çok pişmanım. Bugün olsa bu tepkiyi asla vermem. Kürtçe şarkı okunmasını destekliyorum ama asla şehit görmek de istemiyorum. Birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekli.”