Komplo Teorileri Tarihi kitabını okurlarla buluşturan Haluk Hepkon, Türkiye’de komplo teorilerinin yeni resmi tarihi oluşturduğunu belirterek, “Bunları tümden kesecek olan şey cumhuriyete yönelik karşı devrim sürecinin geri püskürtülmesidir” diyor.

Hepkon: Türkiye’de komplo teorileri yeni resmi tarihi oluşturdu
Fotoğraf: BirGün

Sercan MERİÇ

Yazar ve Kırmızı Kedi Yayınevi'nin sahibi Haluk Hepkon, kaleme aldığı Komplo Teorileri Tarihi kitabını yeniden okurlarla buluşturdu. Hepkon, kitapta komplo teorilerinin kurumsal olarak ortaya çıktığı Fransız Devrimi'nden itibaren bir anlatı kuruyor. Kitapta İllumunati örgütünden Tapınak Şövalyeleri'ne, Mu Kıtası'ndan aydınlarla ilgili çıkarılan birçok komplo teorisi yer alıyor. Kitapta ayrıca Türkiye'deki komplo teorileri tarihiyle ilgili de bir bölüm mevcut. Hepkon ile yeniden baskısı yapılan kitabını konuştuk.

Komplo teorilerini nasıl tarif edebiliriz?

Komplo teorisi birçok şey için kullanıyor. ‘Uzaylılar Dünya’yı işgal edecek, piramitleri Marslılar yaptı’ gibi son derece irrasyonel şeyleri de komplo teorisi adı altında değerlendiriyoruz. ‘Dünyayı Yahudiler yönetiyor, Lady Diana’yı İngiliz istihbaratını öldürdü’ gibi başka komplo teorileri de var. Ya da Büyük Orta Doğu Projesi Amerika tarafından özellikle dikte edildi gibi bence gerçekten olan şeyleri de komplo teorisi adı altında değerlendirebiliyoruz. Bu kitabın yazılış amaçlarından bir tanesi bu rahatsızlığın giderilmesiydi. Bunu yazarken şunu gördük ki batıda komplo teorisi nedir konusunda çok büyük tartışmalar var. Birbiriyle çok farklı şeyleri aynı anlam kavramı altında tasnif ettiğimizde birtakım sorunları çıkıyor. Böyle olunca son derece ciddi bir teorik analiz de komplo teorisi kapsamına girebiliyor ya da son derece uçuk bir şey de dikkate alınabilir hale geliyor.

Komplo teorilerinin ortak özelliklerinden birisinin de gerici ve Aydınlanma karşıtı muhafazakarların propaganda aracı olmasına değiniyorsunuz…

Literatürü araştırırken komplo teorilerinin toplumsal olaylarla ilişkilendirdiğini gördüm. Toplumsal olaylarla komplo teorileri arasındaki ilişkileri daha sınıfsal bir perspektifte birleştirmeye çalıştım. Bugün komplo teorisi diye anlattığımız şeyler aslında Fransız Devrimi’nden önce yok. 1830’larda Avrupa'da devrimlerin etkili olduğu, Birinci Dünya Savaşı ve Ekim Devrimi sırasında komplo teorileri yaygın. Komple teorilerindeki örgü üç aşağı beş yukarı değişmiyor. Bir kötü grup var. Bunun yandaşları var. Kötü bir plan var. Ama baş düşman sürekli değişiyor. Fransız Devrimi sırasında bunlar Masonlar. Komplo teorileri aslında bir sınıfın dünyayı anlamlandırma çalışması. Çünkü büyük toplumsal altüst oluşlar yaşanıyor. 1800’lerde devrimler oluyor, birinci enternasyonal kuruluyor. İnsanlar geçmiş argümanlarıyla yeniyi açıklayamıyorlar. Bir bunu açıklama isteği var. İkincisi komplo teorileri geri kitleleri de hareketlendirmek için çok önemli bir siyasi silah. Geri kitleleri hareketlendirme noktasında antisemitizm, Yahudi düşmanlığı önemli bir argüman. İlk dönemdeki komplo teorilerinde Yahudi karşıtlığını çok görmüyoruz. Fakat Aydınlanma ve burjuva devrimleri ile birlikte Avrupa'da Yahudilerin hayat standartları değişiyor. Daha okumuş bir kesim olduğu için daha etkin rollere geliyorlar. Bu noktada yavaş yavaş Yahudi düşmanlığı daha sistematik hale gelmeye başlıyor. Fransız ve Alman Devrimi esnasında tabii bu çok daha farklı noktalara geliyor. Mesela hayali İtalyan bir asker tarafından yazıldığı iddia edilen Simonini Mektubu gizli istihbaratlar tarafından piyasaya söylüyor. Siyon Bilgileri Protokolü o dönemde Rus gizli polisi tarafından ortaya sürülüyor. Marx gibi birçok liderin Yahudi olmasından yola çıkarak bu devrimlerin büyük bir Yahudi komplosu olduğu fikri ağır basıyor.

Türkiye'de de çok yaygın bu komplo teorileri. Mesela İlluminati Tarikatı ya da Tapınak Şövalyeleri televizyon dizilerinde dahi yer aldı. Bunlarla ilgili nasıl doğdu teoriler?

İlluminati, aslında çok da uzun süreli bir örgütlenme değil. Çok ciddiye alınmaması gerekiyor. Fakat o dönemde Avrupa'daki siyasi iç hesaplaşmalarda kullanılıyor. O çerçevede bir önem kazanıyor. Sonra ortadan kayboluyor. Fakat bu komplo teorisyenlerinin istediği türden, o folklora hizmet edecek birtakım şeyleri olduğu düşünülüyor. İlluminati hakkında bugün bilinmeyen hiçbir şey yok. Çünkü o dönemde Bavyera hükümeti yaptığı operasyonlarda bunların bütün iç yazışmalarını ele geçirdi. Bu yazışmalar günümüze kadar kaldı. 10 sene evvel de yayınlandı bu yazılar. Ben bu kitabı yazdığımda da elimdeydi bunlar. İlluminati’nin dünyayı kontrol ettiğine dair bir kanıt olmadığını söylediğiniz zaman o otomatikman ‘Gördün mü? Öyle büyük ve güçlü bir örgüt ki kanıtları da ortadan kaldırıyor’ deniyor. Ben ilgililere ipucu olarak vereyim. Bunlar Almanya'da basıldı. Parası mukabilinde almanız için herhangi bir örgüt üyesi olmanıza gerek yok.

TÜRKİYE’DE BAŞLANGICI 1908 DEVRİMİ

1908’deki İkinci Meşrutiyet ile birlikte Türkiye'de de komplo teorilerinin yaygınlaşmaya başladığını yazıyorsunuz. Türkiye üzerinde komplo teorileri nasıl gelişti, filizlendi, yayıldı?

Şimdi Türkiye’deki komple teorileri ile ilgili beni en çok rahatsız eden şeylerden bir tanesi şu oldu: Komple teorilerine yönelik eleştirirler de tıpkı aslında komple teorileri gibi son derece yanlış bir siyasal zeminde yapılıyor. Mesela 12 Eylül'ün arkasında ABD var demek bir komplo teorisi değil. Fakat bunun yarattığı rahatsızlıktan faydalanmak isteyenler, her türlü antiemperyalist eleştiriyi, analizi komplo teorisi adı altında yaftalayarak değersizleştirmek istediler. Türkiye’deki komplo teorileri de tamamen ithal. Mesela Müslümanların Mason loncalarına girmesi de çok geç olmuş bir şey. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu'nda mason karşıtlığının çok etkili değil. Yahudi karşıtlığına baktığınızda aslında İslam toplumlarında özel bir Yahudi karşıtlığı yok. Hatta tarihsel olarak baktığınız zaman bir Hristiyan karşıtlığının daha güçlü olduğunu görüyorsunuz. Çünkü tarih boyunca Yahudilerle hiç savaşmamışlar. Fakat İsrail'in kuruluşundan sonra bu teoriler Doğu’da bambaşka anlama ve politik içeriğe büründü. Ondan önce komple teori tamamen çeviri eserlerle geliyor. 1908’den sonra buraya gelen İngiliz büyükelçisi Lowther raporları ile yazılan raporlar var. Bu raporları yazan kişi İngiliz konsolosluğunda çalışan baş tercüman Fitzmaurice. Katolik müktesebattan geçen bir kişi. İstanbul'da son derece etkili. 1908 Devrimi’nden sonra İttihatçılarla arası açılıyor ve eski etkisi kalmıyor. Mahmut Şevket Paşa suikastine karıştığı şüphesi üzerine İttihatçılar Londra'ya yazı yazarak, ‘Bunu buradan çekin’ diye talimat veriyorlar. O kızgınlıkla klasik Avrupa’daki hâkim antisemitik komplo teorilerini Osmanlı İmparatorluğu'na, Selanik'e uyarlıyor. Aslında örgü aynı. Örgü aynı: Masonlar, Selanik dönmeleri, Yahudiler bir araya geldiler, padişahın başını yediler. Bunlar İngiliz dış işlerinin iç yazışmalarında var. Ve o dönemde bunlar gülünç karşılanıyor. Sonra Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye'nin Almanya'yla beraber savaşa girmesi ve İngilizlere karşı cihat fikri, o dönem İngilizleri bu çok korkutuyor. İngilizler sonra Mısır'da Arap bürosunu koruyor. Sonra İngilizler bu raporları broşür haline getirerek Araplara dağıtmayı düşünüyor. Çünkü Hindistan yolunun Osmanlı'nın ya da Almanların eline geçmemesi çok önemli İngilizler için. Bu broşürler bir dönem sonra Türkiye İttihatçıların karşıtları tarafından da kullanılmaya başlanıyor. Ve bugüne kadar geliyor. Ama 1960’larda, 1970’lerde siz birisine gidip ‘Dünyayı Masonlar yönetiyor’ deseniz sizin deli olduğunuz ya da ağır bir medikalin etkisinde olduğunuz düşünülürdü. Çünkü toplumsal mücadele son derece ayaktaydı. Toplumsal mücadelenin azalması sonucu bunlar yine revaçta oldu. Son 20 yıldır Türkiye'de tekrar karşı devrim sürecinin başlaması bu komple teorilerini tekrar cari hale getirdi. Bugün normalde başka birisi yazsa akıl sağlığından şüpheleneceğiniz şeyleri yandaş diye tabir ettiğimiz gazetelerin yazarları rahatlıkla yazabiliyorlar. Yeni Akit gazetesinde böyle bir köşe yazısı görseniz çok mu şaşırırsınız? Ya da Sabah gazetesinde Engin Ardıç böyle bir şey yazsa ‘Aaa nasıl böyle bir şey yazdı mı?’ derseniz. Bu aslında toplumun büyük bir kriz içerisinde olduğunu gösteriyor. Bir ülkede komplo teorisi çok konuşuluyorsa o ülkede yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir.

Peki komplo teorilerinin gerçeğin yerini almasını engelleyecek panzehir nedir?

Bu meselenin panzehiri sadece bilgi ve teori değil, aynı zamanda pratik. Toplumsal mücadele yükseldiği oranda bunlar azalır. Türkiye, Cumhuriyet devrimiyle edindiği kazanımlardan vazgeçmek zorunda bırakılmaya çalışıldığı bir dönem yaşıyor. Buradaki komplo teorileri yeni resmi tarihi oluşturuyor. Bu resmi tarihte Abdülhamit başka bir yere gidiyor. Bunun için Masonları ve Yahudileri tekrar cari hale getirmek zorundasınız. Bunları tümden kesecek olan şey cumhuriyete yönelik karşı devrim sürecinin geri püskürtülmesidir.