Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Ülkemizde Saray saltanatıyla birlikte “Başdanışmanlık” modası başladı!

Kesin sayılarını ve aldıkları ücretleri kimse bilmiyor. Çünkü başdanışmanlara ilişkin bilgiler, “devlet sırrı” kapsamına giriyormuş. Yurttaş olarak Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı’na başvursanız da bu konuda alabileceğiniz bir yanıt yok. Zaman zaman basına demeç verdiklerinde ya da ekranlarda boy gösterdiklerinde tanıyabiliyoruz bu “Saray akıldaneleri”ni…

“Danışman”; uzmanlık alanına giren konularda kendisine danışılan, bilgisine ve görüşüne başvurulan kimse demektir. “Başdanışman” ise bir kurumdaki tüm danışmanların başı, yani tepe yöneticisidir.

Eskiden “müşavir” denirdi. “Başbakanlık Müşaviri” gibi. Ama “Yeni Türkiye”de görevler de, görev tanımları da kökten değişti. Tüm danışmanlar artık “Başdanışman” sayılıyor!

Geçenlerde Melih Aşık dostumuz da değindi bu garipliğe ve dedi ki:

“Bir insanın başdanışman olması için altında danışmanların bulunması lazım.”

Ne var ki şimdiye dek hiç Cumhurbaşkanı danışmanı görmedik.

Televizyona her çıkan ‘Cumhurbaşkanı Başdanışmanı’.

Sebebi hikmeti nedir? Danışman kadrolarında neden kimse yok?

Yoksa ‘Koskoca Cumhurbaşkanı’nın ‘danışmana’ danışması yakışık almaz, danışacaksa ‘başdanışmana danışmalı’ diye mi düşünülüyor!”

Başkaları da soruyor aynı soruyu ama “Başdanışmanlar” Saray’ın kara kutusu adeta! Ser verip sır vermiyorlar!
• • •

“Başdanışmanlar”ın siyasal geçmişleri de hayli ilginç!

Değişik partilerden eski belediye başkanları, milletvekilleri, hatta genel başkanlar ve bakanlar bile var içlerinde.
Bu arada “dönek solcular”ı da unutmamak gerekiyor! Onları şimdi kırpıp kırkıp ya Saray’a başdanışman ya da Havuz Medyası’na köşe yazarı yapıyorlar! Tabii, her iki görevi birden üstlenen ayrıcalıklı dönekler de var. Örneğin Cemil Ertem, hem RTE’nin ekonomi alanındaki başdanışmanı hem yandaş Milliyet gazetesinin köşeyazarıdır.

“Peki, ne yazıyor bu başdanışman?” diye merak edenler için kısa bir alıntı yapalım. Bakın, halkoylaması öncesinde yazdığı yazıda, Erdoğan’a padişah yetkileri veren son Anayasa değişikliğini nasıl savunuyor:
-“16 Nisan, Türkiye için devrim niteliğinde bir sistemik dönüşümdür ve bu dönüşüm yalnız Türkiye’yi değil, içinde bulunduğumuz büyük coğrafyayı da dönüştürecek potansiyeli ve toplumsal dinamikleri barındırmaktadır.”
-“Erdoğan’ın önce başbakan, sonra da cumhurbaşkanı olarak aldığı yol, bu devrimin altyapısını oluşturdu ama tam şimdi bu, anayasal bir güvenceyle taçlandırılmazsa, bir zamanlar çok moda bir deyim olan, gerici restorasyonla yüz yüze gelme durumuyla karşılaşacağımız ve CHP’nin tek parti dönemlerini aratan bir karanlığa doğru yola çıkacağımız kesin.” (“Sigara Kutusuna Yazılan Talepler...”, Milliyet, 11 Nisan 2017)
Bu adamlar AKP’de nasıl bir cevher bulmuşlarsa, RTE’nin karşıdevrim yolunda attığı her adımı “devrim” diye alkışlamaktan özel bir zevk alıyorlar. Nuray Mert’ten Baskın Oran’a, pek çok liberal aydınımız, AKP’nin yıkım tasarımlarını, yakın zamanlara dek hep bu ve benzeri sözcüklerle niteleyip desteklediler. Eski TKP’nin son Genel Sekreteri Nabi Yağcı da, “Mustafa Kemal’in yarım bıraktığı ‘demokratik devrim’i Erdoğan’ın tamamlayacağını” ileri sürmüştü Referans gazetesindeki yazılarında.

Bir dönemin hızlı solcusu Baskın Oran ise daha da ileri giderek, AKP’nin “reform dalgaları”nı “devrimci tsunami”ye benzetmişti. “Baskın Hoca”, geçmişte bunları yazdığı için şimdi başını taşlara vuruyordur herhalde! Nitekim AKP karşıtı bildirilere imza atmaya başladı son dönemde. Gelin görün ki, “Yetmez Ama Evet”çiler ne yapsalar, bir zamanlar bu iktidara verdikleri uğursuz desteği unutturamazlar.

• • •

Neyse, gelelim konunun Türkçe boyutuna…

Cemil Ertem, halkoylaması sürecinde Anadolu’yu dolaştığını ve halkın “Evet” demek için ne denli sabırsızlandığını anlatıyordu son yazılarından birinde. Yazısının başlığı, “Sigara Kutusuna Yazılan Talepler...”
yazının içinde de sürekli yinelemiş bu ifadeyi.

Bana göre halktan kopukluğun en somut kanıtı bu başlık! Anadolu’yu sıradan bir turist gibi gezenler bile, halkın o nesneye “sigara kutusu” demediğini bilir! Başdanışman ve köşe yazarı Cemil Ertem’in “sigara kutusu…” dediği şeyin adı “sigara paketi”dir!

Belirtmeden geçemeyeceğim: Ayıptır söylemesi, bu zat bir zamanlar BirGün yazarıydı! Tıpkı eski TKP’li Mehmet Uçum gibi o da sosyalizmden çark edip Saray’a kapılandı.

Ne yapalım, BirGün gazetesinin kimseye dağıtacak parası yok. Dünyalık bekleyenler, bir süre ayak altında dolaştıktan sonra başka kapı arıyorlar kendilerine.

Eyyam ağalarına yeni kapıları ve Saray danışmanlıkları hayırlı olsun!