Fetö’cü olmayan muhaliflere Fetö’cü demek yetmedi, terörist demek yetmedi, şimdi bir de ‘küffar’ (kâfirler) çıktı başımıza. Fetih suresi okuyup “Küffara karşı şiddetli olmaktan” söz ediyorlar. ‘Küffar’ deyince sanmayın ki Müslüman olmayanlar kast ediliyor, muhtemelen kendilerinden olmayan herkesi, her muhalifi artık böyle de yaftalayabilirler.

Küffarmış. Ankara ve Soçi mutabakatları küffarla imzalanmadı mı? Trump, Pence filan ne zaman hidayete erdi? Putin artık beş vakit namaz mı kılıyor? Tabii ki Trump, Putin küffar kategorisinde değil kesinlikle. Bunu biliyoruz. Ama kim terörist, kim değil biraz muallâk.

Mesela ABD ve Rusya SDG/YPG’ye hâlâ ve kesinlikle terörist demiyor. Üstelik Saray rejiminin ‘Milli Ordu’ adını bile verdiği ÖSO’yu Putin terör örgütü olarak görüyor. Trump ile SDG hep yan yanaydı, şimdi de Putin’in kadrosuyla telekonferansta yan yana izledik, üstelik Erdoğan’ın düşmanı Esad da hep Putin’in yanındayken! Ve SDG ise Esad ile anlaşmak üzere… Yaptırımlar ve Ermeni soykırım tasarılarının da ABD Temsilciler Meclisinden ezici çoğunlukla geçtiği şu günlerde, Zaytung haberlerinin hakikat olduğu bir Zaytung rejiminde yaşıyor olabiliriz.

En son askerlere telsizden seslenen Hulusi Akar “Her an her şey olabilir” demişti. Haklı! Aslında her an her şeyi yapabilirler. Belli ki savaş durumu ve hamaseti epey işlerine yarıyor ve mümkün olduğunca devam ettirecekler. Çünkü anketlerde biraz yükselmişler.

Ama hakikaten her an her şey olabilir! Bu durum bir Trump’a, bir Putin ve Esad’a bakan Kürt cenahında da geçerli. Aslında Suriye’deki Kürtlere hep bilinen şeyleri hatırlatmıştık: Başkalarının korumasıyla özgürlük olmaz, petrolden başka bir şey görmeyen ABD emperyalizmi sadece köle yapar, esir alır.

Geçen hafta PKK yöneticisi Duran Kalkan aynen şunları söyledi: “Saldırı gelince sağdan soldan destek aranıyor. Filan beni niye korumuyorsun? Başkalarının korumasıyla özgürlük olamaz. … Mesela şimdi Rojava’da eleştiriyoruz, vay Amerika niye çekildi, dünya niye bakmıyor, bunlar söylenebilir ama Trump çıktı dedi ki ‘ben Kürtlere 400 sene sizi savunacağım sözü vermedim.’ Bizim ona diyecek bir sözümüz yok çok fazla… Özsavunma [olmazsa] o zaman o toplum özgür yaşamayı hak etmiyor demektir. Köle olur, esir olur, başkalarının egemenliği altına girer. Herkes Rojava’yı gördü, biraz şey oldu… İdeolojik, politik, stratejik konularda da herkesi bağlayacağı karar alacak mekanizmalara acil ihtiyaç var. Şimdi Rojava bunu yapmazsa, Rojava’nın alacağı her kararı yarın bütün her parça desteklemez…Trump yönetiminde ABD petrol avcılığına çıkmıştır. Petrol kuyularının peşinde koşan, her şeyi petrolü ele geçirmek olan bir zihniyet ve siyaset haline gelmiş, ne acı.”

Yani Rojava’dakiler eskisi gibi devam ederse Kandil farklı tavır alacak, desteklemeyecekmiş. Hakikaten her an her şey olabilir.

Saray ise bugüne dek söyledikleri bir işe yaramayınca, küffara karşı şiddete sığınıyor. Ve bir de CHP yönetimi, aman bana gayri milli demesinler, küffara karşı mücadeleye destek vereyim de aritmetikten sınıfta kalmayayım derdinde. Çünkü siyasetleri oylarındaki aritmetiği muhafaza etmekten ibaret. Boş verin solculuğu, bardağın dolu tarafına bakın diyorlar, oysa bardağın dolu tarafı zehir.

Topluma o dolu taraftaki hazır cevapları vermesi için ezberlettikleri soruları sordurtuyorlar. Nitekim Altın Portakal Film Festivali’nde ‘İzleyici Ödülü’ alan ‘Bilmemek’ filminin yönetmeni Leyla Yılmaz da başka bir bağlamda böyle demişti: “Toplum aklında oluşturduğu cevapları duymak için cevabını bildiği soruları sormak istiyor. O cevapları duymazsa bu hırçınlık gittikçe linç boyutuna ulaşıyor.”

Her an her şey olabilir, sıra memleketteki ‘küffarları’ da linç etmeye gelmiş olabilir.