Pazartesi günü radyoda Kılıçdaroğlu ile söyleşi yaptık. “Yenikapı’ya gittiğiniz için pişman mısınız?” diye sordum. CHP Genel Başkanı: “Hayır değilim. Oraya gidip görüşlerimi söyledim. “Meclise olan bağlılığımı, milli iradeye verdiğim değeri anlattım” dedi. Kendisinin aynı noktada olduğunu, iktidarın azgın bir saldırıyla o gün ortaya çıkan mutabakatı ortadan kaldırdığını söyledi. Şöyle bir düşündüm, uzunca bir açıklama yapmak yerine, sadece “kandırıldım” deseydi yeterdi de artardı! Anahtar sözcük bu, her derde deva!

RTE çoban olmanın gereğinden söz açtı geçen gün. Koyunların güdülmesi kolay değil. Ancak sık kandırılmış bir çoban, kaç koyunun telefine neden olmuştur acaba? Aysun Kayacı “Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?” diye sorduğunda kıyamet kopmuştu. Kızanlar haklıymış meğer… Çobanlıkla başkanlık arasındaki ilişkiyi bilmemek ayıp! Biz koyunlar olarak dürtülerek yolumuzu buluyoruz. Kılavuz kandırılırsa, koyunlar ne halt etsin! Hep birlikte intihar…

Kılıçdaroğlu’na sordum: “Bahçeli muhalefete mi yakın, iktidara mı?” diye. “Bize yakın olmadığı kesin” dedi. Belki de artık bir başkan yardımcısından söz ediyoruz. Geçen gün bir arkadaşım MHP Lideri için: “Sanılanın aksine hepsinden zeki ve usta bir siyasetçi” dedi. “Tüm HDP tezlerini sildi süpürdü, eş başkanları içeri attırdı, AKP’yi milliyetçi çizgiye oturttu, şimdi de tükenmiş partiden başkan yardımcılığı devşirdi” dedi. Haksız diyemem…

Bizim memlekette koltuğa ısrarla yapışırsanız/tutunursanız kazanıyorsunuz. Haziran seçimlerinden sonra RTE hangi olasılık belirirse reddetti. Gerilim siyasetini sürdürdü, baktı ki Davutoğlu başına buyruk, aldı kellesini, yoluna devam etti. Şimdi başkanlığa gidiyor dörtnala. Bahçeli seçim kaybetti, dava kaybetti, halk desteğini kaybetti ama pes etmedi. 15 Temmuz’un en kârlı ismi oldu. Şimdi fiili koalisyon ortağı, yarının başkan yardımcısı…

Bu arada güme giden bir tek Baykal oldu. Kaset meselesinde panikledi. Telaşla bıraktı koltuğu, sonra ne ettiyse olmadı. Biraz ısrar etse, usta bir çoban olsa, koyunları uyuturdu, uyuyan koyunlar da hemencecik unuturdu! Üstelik çıkan görüntüler için kurgu demek gibi bir seçeneği doğru dürüst kullanamadı. Dahası, “kandırıldım” diyemeden bastı istifayı. Baykal bu dönemin tek mağdurudur. Şaka olarak söylemiyorum. Ülkenin başına bu çorabı ören Baykal’dır ama mağdurdur…

Koyunların kandırılması kolaydır da, çobandan bu beklenmez doğrusu. “Sürü bilinci” diye bir laf vardır bilirsiniz, sürünün bilinci olmaz oysa! Çoban nereye giderse peşine takılır sürü. Çoban kandırıldığı vakit, tuz kokmuş demektir. Yasin Aktay bir de bu tabloya: “Biz saftık kandırıldık ama Kılıçdaroğlu her şeyi biliyordu” diye ekledi. Koyunlardan oluşan sürü bunu da yer mi, yer! Diyeceğim; muhtarlar toplantısı yine de bir çıtaymış, şimdi artık koyundur bu memleketin halkı. Madem hikmetinden sual olunmaz padişahın, madem sözü fermandır tartışılmaz… O(hal)de her birimiz koyunuz. Kasabın bileylenmiş bıçağına uzatacağız kafamızı…

Cenaze evlerinde sinir bozukluğundandır sanırım, kahkaha sesleri duyulur. Memleket koca bir mezarlık haline dönmüş durumda. Siz ayaklarının üstüne kalkmayı başaran herkesi insan sanmayın, soluk alan her beden de yaşıyor olmayabilir! Duygusuz, güdüleriyle davranan, dürtülmeye alışkın canlılardan oluşur sürü. Mutlaka bir çobana ihtiyacı vardır yönünü bulmak için. Eğer çoban kandırılmışsa, yanlış yöne gidiyorsa ayvayı yediniz demektir. Bir de söz uydurmuşlar isyan çıkmasın diye: “Sürüden ayrılanı kurt kapar”mış!

Kurda yem olmayacağım diye sürüyle uygun adım gidersen, çoban seni kasaba sattığında iş işten geçmiş olur. Mesela tek başına kalabilme cesaretidir. Kandırılmayan insan özgürdür. Sürünün içinde kaybolup gitmektense, kurtla baş başa kalıp dövüşmeyi yeğlemek gerekir. Yüz yüze, mertçe…

Benden söylemesi…

Sonra kandırıldım dememek için…