Dün bütün gün Silivri Cezaevi’ndeydim. Ülkede adaletin olmadığının en somut göstergesi Silivri Cezaevi. Orada gazetecileri, akademisyenleri, siyasileri, ülkenin geleceği için çaba gösteren aydınları bir araya toplamışlar. Bu ülkenin geleceği, demokrasisi, özgürlükleri, insan hakları, eşitlik ve emeğin sömürülmesine karşı vermiş oldukları mücadeleyi, çağdaşlığa doğru kılavuzluklarını bir kenara bırakıp, Türkiye’de moda deyimle hepsini ‘terörist’ olarak ilan etmişler.

Dün Ergenekon’cu, bugün FETÖ’cü… İsmini değiştirseler de ‘terörist’ sıfatı değişmiyor ve insanlar bu suçlamayla hapiste tutuluyor.

Adaleti işte bunun için arıyoruz.

Bu insanlar niçin içeride tutulduklarının farkındalar. Hangi kumpasla cezaevine konulduklarını çok iyi biliyorlar. Evrensel hukuk işlese, adil yargılama gerçekleşse adalet ortaya çıkacak ve onlar bulundukları yerlerden çıkacaklar.

Adaletin bulunacağını büyük bir umutla bekliyorlar. O nedenle CHP’nin sürdürdüğü Adalet Yürüyüşü, Silivri’de büyük bir heyecan yaratmış.

Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticileri 8 ay sonra iddianamelerini görebildiler ve artık ne ile suçlandıklarını biliyorlar. Bizim Mahir Kanaat’ın iddianamesi dahi ortada yok ve neyle suçlandığını hâlâ bilmiyor. Birçok insan gibi o da hücresinde adalet arıyor.

Gördüğüm o ki hepsinin morali yerinde, bugünlerin geçeceğini biliyorlar. Hepsi, ülkemiz, insanlık ve adalet adına bedel ödediğinin farkında. Onun için, sanki bir inatla, ‘yıkamayacaklar bizi’ diyorlar.

Mahir’in BirGün ailesine ve okurlarına bir bayram mesajı var:

“Gazeteciler, akademisyenler, milletvekillerinin özgürce konuşabildiği, siyasi parti liderlerinin adalet için yürümek zorunda kalmadığı mutlu huzurlu bir bayram diliyorum. Ben hücredeyken doğan ve doğumu sırasında yanında olamadığım oğlumun gözlerinden öpüyorum. Onun barış içinde ve özgürce bir yaşantı sürmesi için bir bedel ödediğimin farkındayım. Moralim iyi. Biliyorum ki biz ayakta durdukça, eğilmedikçe demokrasi ve adalet güçlü bir şekilde kendini gösterecektir. Geleceğin aydınlanacağını umutla bekliyorum.

Beni sorarsanız tek eksiğim bilgisayarım. Onsuz zor yaşanıyormuş.”

Adalet Yürüyüşü, Türkiye’nin tarihi bir eylemidir. Adaleti yok eden mağrurların her akşam savurduğu tehditlerine rağmen insanlar yürüyor ve mutlaka adalete ulaşmak istiyor. Dikta rejimleri halkın sokağa çıkmasından korkarlar. Ama insanlar artık yeter deyip yürümeye başlamışlarsa tek adam zihniyetinin gitmesi yakındır.

Önümüz bayram. Bu bayram milyonlarca insanın ahı ile geçecek. Adaletsizliğin getirmiş olduğu hüzünle, yine de geleceğe umutla bakmak için yürümeye devam edecekler. Herkesin yürüyüşe katılması, adil bir Türkiye’de yaşayabilmesi için tek şart haline gelmiştir. Ayrım yapmadan adalet isteyen herkesi bu yürüyüşe destek vermeye çağırıyorum.

Bu yürüyüş sonrasında, halkın uyanışı ve ‘artık yeter’ demesiyle dilerim ki Silivri, Maltepe, Edirne ve tüm cezaevlerinin boşalır, adaletsizliğin ortaya koyduğu mağdurlar birer özgür ve mutlu yurttaşlar olarak ailelerinin yanına döner. Türkiye’de Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Alevi’siyle, Sünni’siyle barış ve huzur içinde bir yaşam süreriz.

Çünkü ancak adaletin olduğu yerde barış vardır.