Tecavüz olur, “vatandaşlarımız müsterih olsun, Türkiye bir hukuk devleti” denir. Söyleyen kravatlıdır. Onun taktığı kravat orada devleti simgelerken, mahkemede tecavüzcüyü kurtaracaktır. Sonra tecavüz bir kere daha olur. Türkiye yine bir hukuk devletidir. Sonra bitti derken yine olur. Tecavüzler devletin çuvalına sığmaz ve taşar. Artık onlarca yetişkine ve çocuğa yapılan cinsel şiddet, taciz, tecavüz saklanamaz olunca yine o dış ses çıkar sahneye “Münferit olaylardır, kurumsal bir durum değildir, vatandaşlarımız müsterih olsun”. Sonra mızrak çuvala sığmaz. Kötürümleştirilmiş bir cinselliğe ve iğdiş edilmiş bir ahlaka bulaştırılan çocuklardan yeni bir inşa sürecidir bu. Ve münferit değil sistematiktir. Bu yalnızca cinsel şiddetin ortaya çıkmış, vuku bulmuş halidir. Buz dağının görünen yüzüdür. Tam da çocuklar cinsel suça maruz kalmasın diye en koyu haliyle toplumun başına dikilen ahlak nedeniyle söylenemeyen milyonlarca taciz ve tecavüz vakasından birisidir. Toplumun gerçeği ve aslıdır. Ahlak denilen köhnemiş kurumun nasıl kendi kendinin katili olduğunun açık bir göstergesi ve küçük, acıklı bir hikayesidir.

Her iktidar önce kendi ahlakını yaratır, sonra dayatır, sonra onun dışında kalan her şeyi ahlak dışı ve sapkın sayar. O ahlaki sınırlar insanlar için değil sistemin kendisi içindir. Ahlaki sınırlar bir süre sonra insanı değil sistemi koruma altına alacaktır. O nedenle tecavüze uğradıysanız en büyük ayıp sizde olacak, taciz edildiyseniz, bu, ahlaki bir kuralı ihlal ettiğiniz için olacaktır. Gün gelecek tecavüz ve tacizciler sistemi temsil eder hale gelecektir. Çünkü artık ahlak korkunun anasıdır.



Kendi çocuğu tecavüze uğramayınca, kendi çocuğu durakta beklerken ölmeyince, kendi çocuğu acı çekmeyince canı acımayan, ağlamayan, dehşete kapılmayan kimse ahlaksız odur. Diğerlerinin ahlakı yalnızca göstermelik sözlerden ve laflardan ibarettir. Ensar Vakfı’nda yaşanan tecavüz olayları başka bir zaman ve mekanda olsaydı ahlakın ne demek olduğunu emin olun bizzat Ensar Vakfı’nda bu olaya karışan o şahıslar gösterecekti. Kuşkusuz ne taciz AKP’nin sorunudur, ne de pedofili ve tecavüzler AKP ile ilişkilendirilebilir. Ancak tam da tecavüzler üzerine konuşmak üzere meclis kürsüsüne gelen AKP’li bir kadın milletvekilinin bu suçlar için yapılan yasaların “adam öldürmeye” denk olduğunu söylediğindeki bilinçsizliği bile cehenneme giden yolların nasıl da iyi niyet taşlarıyla döşendiğini göstermesi açısından önemlidir -ki cehenneme giden yollar yalnızca iyi niyetle değil, aynı zamanda aptallıkla da örülebilmektedir-. Kuşkusuz tek bir AKP milletvekili bile bu tecavüzleri savunmuyor. Ama tıpkı çocukların kaçırılmasına karşı “Annelerin çocuklarına çığlık atmayı öğretmeleri gerekiyor” diye öneri sunan eski Aile ve Sosyal politikalar Bakanı Ayşenur İslam gibi yeni bakan da çuvallıyor. Çünkü ikisi de bizzat kendi –iyi niyetli- dillerinin toplumsal cinsiyet sorununda açtığı yaranın farkına bir türlü varamıyor.

Tecavüze uğrayan bir çocuk ağlıyor: “İntihar etmeyi düşündüm ama aklıma annem gelince edemedim, vazgeçtim. Saatlerce ağladım”. Ve sistem kendi ahlakını yaratarak dev bir bok çukuru açıyor ülkenin ortasında. Oradan birisi gülerek bağırıyor: “Millet fakir ben zengin, millet fakir ben zengin”...